TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Büyükler verimli, minikler verimli, KOBİ’ler verimsiz. Minikler hızlı büyüyor. Büyükler hızlı büyüyor. KOBİ’ler serpilmeden yaşlanıyor. Minikler ihracat yapıyor. Büyüler ihracat yapıyor. KOBİ’ler ihracat yapamıyor.Ortada sanki bir sistematik problem var gibi duruyor. Neden?
Türkiye’nin küçük ve orta büyüklükte işletme (KOBİ)’leriyle ilgili bir problemi var. En son Dünya Bankası’nın yatırım iklimi araştırması birkaç noktanın altını çizmişti. Birincisi, Türkiye’de KOBİ’lerin yüzde 60’ı 16 yaşın üstünde. Halbuki AB-10 ülkelerinde 16 yaş üstündeki KOBİ’ler toplamın yalnızca yüzde 20’sini oluşturuyor. Bizde KOBİ’lerin yüzde 60’ı 16 yaşın üstünde, orada yüzde 20’si. Bu ne demek? Bizdeki KOBİ’ler başka ülkelerle kıyaslandığında daha uzun bir süre KOBİ olarak kalıyor. Bana kalırsa, bu akılda tutulması gereken ilk nokta.
Kaynak: Dünya Bankası, 2008
Yani, ne oluyor? Bizim şirketler büyümüyorlar. Bir nevi, büyümeden yaşlanıyorlar. Türkiye’nin KOBİ’leri güdük kalıyorlar. Doğal değil ama bakın böyle oluyor. Bizim KOBİ’lerimiz, başka ülkelerdeki benzerleri ile kıyaslandıklarında daha yavaş büyüyorlar. Kendi muadillerinden ortalama yüzde 10 daha yavaş büyüyorlar. 2004-2007 arasında yıllık ortalama şirket büyümesini kıyaslarsanız böyle bir sonuç çıkıyor. Dünya Bankası bizimkileri Polonya, Romanya, Ukrayna ve Avrupa Birliği’ndeki muadilleri ile kıyaslıyor. Her durumda bizimkiler onlara göre daha yavaş büyüyor. Türkiye’nin kendi mikro işletmelerine oranla baktığınızda, KOBİ’ler yine daha yavaş büyüyor. Hatta Türkiye’nin büyük şirketlerine göre, Türkiye’nin KOBİ’leri yüzde 5 daha yavaş büyüyor. Minikler iyi durumda. Büyükler iyi durumda. Ortada bir problem var. Türkiye’nin KOBİ’leri neden böyle güdük kalıyorlar?
Üçüncü nokta ise, geçenlerde Dünya Bankası’nın dış ticaret ile ilgili bir raporunda vardı. Oradaki sonuçlara göre, Türkiye’nin KOBİ’leri ihracat yapamıyordu. Memleketin 20’den az çalışanı olan mikro işletmelerinin yıllık ortalama ihracatı yüzde 35 artıyordu. Çalışan sayısı 200’ü aşan büyük işletmelerin yıllık ortalama ihracatı yüzde 30’lar mertebesinde artıyordu. Ama arada kalan KOBİ’lerin yıllık ortalama ihracat artışı yüzde 8’i aşamıyordu. En canlı olması gereken şirketlerimiz, o ara bölgede, bir atalete kapılıyorlardı. O ara bölgede birdenbire verimlilikleri de düşüyordu. Büyükler verimli, minikler verimli, KOBİ’ler verimsiz. Minikler hızlı büyüyor. Büyükler hızlı büyüyor. KOBİ’ler serpilmeden yaşlanıyor. Minikler ihracat yapıyor. Büyüler ihracat yapıyor. KOBİ’ler ihracat yapamıyor. Ortada sanki bir sistematik problem var gibi duruyor. Neden?
Bir ülkenin KOBİ’lere yönelik politikasının, KOBİ’leri, KOBİ olarak tutmak olmaması gerekiyor. KOBİ politikasının özü, KOBİ’lerin serpilip büyümesine imkan tanımak, büyüyenlerin yerini ise yenilerinin almasına imkan sağlamaktır. Bu nedenle, yüzde 60’ı 16 yaşın üstünde KOBİ olmaz. Böyle baktığınızda ortada bir mesele olduğu açıklıkla görünüyor. Ben burada ilginç olan hususun şu olduğu kanaatindeyim. Daha az verimli olan birtakım işletmeler, büyümedikleri takdirde neden ortadan kalkmıyorlar? Tam tersine verimsiz oldukları halde, işlerini en iyi biçimde yapmadıkları halde yaşamaya devam ediyorlar. Bir türlü ortadan kalkmıyorlar. Neden? İlk soru: Verimsiz işletmeler neden yaşamaya devam ediyorlar? İkincisi, o ara bölgedeki işletmeler neden birden verimsiz oluyorlar?
Her şirketi aynı biçimde destekleyip, aslında hiç kimseyi desteklemeyen teşvik sistemimiz nedeniyle işler böyle olmasın? Teşvik sistemimizde hiçbir sektörü özelikle özendirmeyen ama bir bütün olarak bakıldığında, bütün şirketlerin işletme maliyetlerini azaltmayı hedefleyen tedbirler nedeniyle o verimsiz işletmeler ayakta kalıyor olmasınlar? Bakın ben bunun üzerinde çalışılabilecek bir hipotez olduğunu düşünüyorum. Bundan bir süre önce yatırım teşvikleri üzerine bir anket yaptığımızı hatırlıyorum. Galiba ilk yatırım iklimi araştırması zamanıydı. 2005’ler yani. Yatırım yapanlara sormuştuk. “Yatırım teşvikleri olmasaydı yine de yatırım yapar mıydınız?” katılımcıların yaklaşık yüzde 70’i “evet” cevabını vermişti. Bu ne demektir? Yatırım teşvikleri, bir yatırımın yapılıp yapılmamasına karar verme konusunda etkili değildir. Millet zaten karlı bulduğu alanda yatırım yapmak istemektedir. Peki, o vakit, yatırım teşviki ne işe yaramaktadır? Zaten yapılacak olan yatırımın işletme maliyetini azaltmaya yaramaktadır.
Türkiye’nin teşvik sistemi esasen işletmelerin operasyonel maliyetlerinin bir bölümünü karşılamaya yöneliktir. Mesela çalışanlar üzerindeki vergi yüklerinin bir bölümünü devlet almamayı tercih etmektedir. Hal böyle olduğunda, işletme verimsiz bile olsa, yaşaması için oksijen çadırına alınmış olmaktadır. İyi ile kötüyü ayırmak imkansız hale gelmektedir. Bu tür destekler kriz dönemlerinde anlaşılabilir. Ama bir ülkede bu norm haline gelmişse, o ülkede KOBİ’ler serpilmeden yaşlanmaya başlarlar.
Türkiye bu günlere özel sektörün dinamizmi sayesinde geldi. Dün o dinamizmi ortaya koyan mekanizmada bugün atalet izleri gözlemlenmektedir. Bu iyi değildir. Türkiye’nin şirketleri hantallaştıran tedbirlere değil, yaratıcı çözüm önerilerine ihtiyacı vardır. Mesela memleketin rekabet ortamının hiç mi suçu yoktur? Neden Türkiye’nin bildiğimiz şirketleri listesi hiç değişmeden kalmaktadır? Rekabet Kurumu görevini iyi mi yapmaktadır? Onlara da geleceğim.
Bu köşe yazısı 15.08.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
29/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024