TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bu doktora programları meselesine takmak gerekiyor. Zira sonuçta geleceğimizi belirleyecek öğrencileri bu doktora programlarından mezun olan öğretim üyeleri yetiştirecek.
Küçük sorunlardan söz ediyordum. Araya üzerime vazife olmayan Merkez Bankası’nın faiz politikası girdi; ara vermek zorunda kaldım. En iyisi faiz işini Merkez Bankası’na bırakıp, kürkçü dükkânına dönmek.
Dördüncü yazıda sözü doktora programlarına getirmiş ve yarından tezi yok gecekondu programların kapatılması gerektiğini belirtmiştim. Yerine, en iyiler arasındaki doktora programlarına çok sayıda öğrencinin burslu olarak gönderilmesinin yararına değinmiştim. Bu programların ezici bir çoğunluğu ABD’de. Elbette birkaç ülkede daha iyi programlar var. Türkiye’de de var. Bir de kâh orada kâh burada bölük pörçük bazı iyi doktora programları bulunuyor ülkemizde. Biraz da onlar üzerinde durmakta yarar var.
Lisansüstünde öğrenciyken hocaların tartıştıklarını hatırlıyorum; Ankara’da ODTÜ ve SBF’nin ortaklaşa bir ekonomi doktorası programı yapmalarının faydalarını görüyorlar ve bunun nasıl gerçekleştirilebileceğini düşünüyorlardı. Sonra o proje başlamadan bitti; herkes kendi doktora programını yürüttü. Birkaç yıl önce bir konferans için gittiğim İstanbul’da Galatasaray, Yıldız, Marmara ve İTÜ’nün birlikte ortak bir ekonomi doktorası programı başlatmak üzere çalıştıklarını öğrendim. Dün soruşturdum; o çalışmadan da bir sonuç çıkmamış ve program başlamamış.
İstanbul, Ankara ve İzmir’de çok sayıda üniversite var. Böyle ortak doktora programları özellikle bu şehirlerde düzenlenebilir. Sanıyorum neden gerekli oldukları açık: Alanlarında uluslararası planda öne çıkan, uluslararası planda öne çıkmasa bile bu kapasitesi olan ya da ön cephenin hemen bir sonraki sırasında yer alan öğretim üyesi sayısı çok fazla değil ülkemizde. Biri şurada, ikisi burada, üçü orada şeklinde dağılmışlar. Bu öğretim üyelerinin yürüttükleri ortak bir programın çok yararlı olacağı açık. Özellikle gecekondu doktora programlarının yerine bu tür programlara katılmanın müthiş bir artı getiri yaratacağı ve kaliteli öğretim üyeleri yetiştirilebileceği ortada.
Bu doktora programları meselesine takmak gerekiyor. Zira sonuçta geleceğimizi belirleyecek öğrencileri bu doktora programlarından mezun olan öğretim üyeleri yetiştirecek. Geleceğimizi gecekondu programlarında çok yetersiz bilgilerle ‘donatılmış’, araştıracak soru sormasını bilmeyen dolayısıyla da araştırma yapamayan, dünyayı kendilerine gösterilen gibi sanan öğretim üyelerinin mi belirlemelerini istiyoruz yoksa yüksek düzeyde eğitim görmüş, araştırma ruhu olan, her daim öğrenmenin peşinde koşan, dünyayı bilen öğretim üyelerinin mi? Karar vermek çok zor olmasa gerek.
Bu köşe yazısı 20.05.2014 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
30/04/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
27/04/2025
Burcu Aydın, Dr.
26/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
25/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
23/04/2025