TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
'Onca döviz satışına rağmen kur yine de arttı!' algısı iyi bir algı değil. Bu algının yaygınlaşması ile panik hareketler yaygınlaşıp kur daha da artabilir çünkü.
Bugün yaşanan deprem kadar olmasa da oldukça şiddetli bir sarsıntı geçirdi Türkiye 2002’nin yaz aylarında. Krizden sonra kamu borcu sıçramış, beraberinde faiz ve kur gökyüzüne doğru seyahate başlamışlardı. Bankacılık sektörü ise batmanın eşiğindeydi. Tüm bu gelişmeleri önce durdurmak, sonra da tersine çevirmek amacıyla Mayıs 2001’de çok güçlü bir ekonomik program devreye sokuldu. O felaket ortamdan çıkabilmenin tek yolu programın aksamadan uygulanmasıydı.
Program başlangıçta kendisini uygulamaya sokan hükümetin bazı üyeleri tarafından sorgulandı. Zaten Şubat 2001’de yaşanan kriz nedeniyle programı uygulamaya sokanlar ve uygulayanlar inandırıcılık açısından önemli bir darbe almışlardı. Bazı hükümet üyelerinin açıklamaları ve program çerçevesinde atılması gereken adımların atılmasını engelleyen uygulamaları bu inandırıcılığı daha da azaltıyordu. Bu olumsuz durum eylül gibi biraz yatışma emareleri gösterirken 11 Eylül patlak verdi; ortalık yine karıştı. Sonra yeniden görece sakin sayılabilecek bir dönem başladı 2002’nin ilk aylarında.
Bu sakinlik de kısa sürdü. Zira programı yürüten koalisyon hükümetinin akıbeti, rahmetli Başbakan Ecevit’in birden patlak veren hastalığı nedeniyle sorgulanır oldu. Yaz ayları sıkıntılı geçti. Türkiye’nin kredi notu düşürüldü. Avrupa Birliği’nden Türkiye’nin üyeliğine ilişkin olumsuz açıklamalar yaraya tuz biber ekti. Sonra erken seçim kararı alındı ve ortalık bir miktar sakinleşti. Ama daha sonra da Irak savaşı çıktı; Türkiye konumu nedeniyle kısa da sürse bu savaştan olumsuz etkilendi. Böylece 2002’nin yaz aylarına doğru başlayan şiddetli sarsıntı dönemi 2003’ün nisan ayına kadar sürdü.
Bir Euro ve bir dolardan oluşan döviz sepetinin lira karşılığının (sepet kurunun) o dönemdeki seyri bu dönemdeki şiddetli sarsıntıyı gayet güzel yansıtıyor. Şubat 2002 başında sepet kuru 1.21 lira. Yılın ilk dört ayının ortalama sepet kuru ise 1.26 lira. Mayıs ayında artmaya başlıyor. Temmuz ayında ortalama 1.65 lira oluyor: Şubat başındaki değere kıyasla yüzde 36 oranında sıçrıyor kur. Erken seçim kararı ile biraz yatışır gibi oluyor. Irak savaşı nedeniyle 2003 başında tekrar yükselişe geçiyor. 24 Mart 2003’te ise zirveye ulaşıyor: 1.81 lira. Farklı bir ifadeyle, bir yılı biraz aşkın bir sürede 1.5 kat artıyor. Savaşın kısa sürmesi ile ortalık yatışıyor ve sepet kuru birkaç ay sonra 1.44’e geriliyor.
Peki, o dönemde Merkez Bankası ne yapıyor? “Aman kur artmasın, yabancı yatırımcılar ülkeden rahat çıksınlar da ortalığı velveleye vermesinler” vesaire diyerek her gün döviz mi satıyor? Böyle bir davranışın beyhude çaba olacağını düşünüyor. Zira kurdaki yükselişin arkasında önce önemli bir siyasi gerginlik sonra da savaş olduğu gerçeği apaçık ortada duruyor. Bu unsurları ve dolayısıyla onların doğurduğu etkileri döviz satarak ortadan kaldıramayacağını görüyor. “Merkez Bankası uyuyor mu?” mealindeki eleştirilere tınmıyor. Döviz piyasasına müdahale etse, siyasi gerginlik ve savaş nedeniyle kurdaki artış eğilimi değişmeyeceği için, bu sefer ortalığı daha fazla gereceğini, panik hareketlere yol açabileceğini düşünüyor: “Onca döviz satışına rağmen kur yine de arttı!” algısı iyi bir algı değil. Bu algının yaygınlaşması ile panik hareketler yaygınlaşıp kur daha da artabilir çünkü.
Hafta başında açıklanan 2014 yılı Para ve Kur Politikası raporunda 2002 yılından bu yana her yıl ne kadar döviz alındığına ve satıldığına ilişkin bir tablo var. Tüm 2002’de Merkez Bankası’nın sattığı döviz ne kadar biliyor musunuz? Sadece 12 (yazıyla on iki) milyon (evet milyon, milyar değil) dolar. Aynı raporda Ocak 2014 sonuna kadar yapılacağı açıklanan günlük döviz satışını bu deneyim ışığında düşünmekte yarar var.
Bu köşe yazısı 28.12.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Fatih Özatay, Dr.
23/04/2025
Güven Sak, Dr.
22/04/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
20/04/2025
Burcu Aydın, Dr.
19/04/2025
Fatih Özatay, Dr.
18/04/2025