TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Temeline yakınsaması beklenen enflasyon, o temele yakınsamıyor. O temel, 'temel' olma işlevini çoktan yitirmiş durumda.
Sadece büyüme değil enflasyon açısından da zor bir döneme giriyoruz. ABD’de parasal sıkılaştırma ve faiz yükseltme sürecinin başlaması, bizim gibi ülkelerin para birimlerinde değer kaybetme baskısı oluşturuyor. Bu baskının uzunca bir süre bizimle beraber olacağı anlaşılıyor. ‘Uzunca süre’, baskının kesintisiz olacağı anlamına gelmiyor. Elbette arada kur aşağıya gidebilir, dalgalanmalar olabilir. Ancak ABD Merkez Bankası’nın küresel krizle birlikte gerçekleştirdiği parasal genişleme operasyonunun hacmi dikkate alındığında, kurdaki ana eğilimin yukarıya doğru olması beklenir. Son iki ayda döviz kurunda ve faizde gerçekleşen artışın bu parasal genişlemeyi geri çekme değil de birkaç ay sonra azaltma ve sonra da tamamiyle durdurma açıklamasına tepki olarak ortaya çıktığını unutmayalım. Arkasından ortaya saçılan paranın (kısmen?) geri çekilmesi ve politika faizinin yükseltilmesi süreci devreye girecek. Dolayısıyla, oldukça uzun bir süreden söz ediyoruz. Ham petrol fiyatlarında son zamanlardaki yükselmeyi de bu olumsuz tabloya ekleyebilirsiniz.
ABD’nin söz konusu operasyonu daha geç devreye girseydi de Türkiye’de enflasyon açısından işlerin yolunda gittiğini söylemek mümkün değildi. Enflasyon bir türlü hedeflenen düzeye kalıcı olarak yakınsamıyor. Mesela 2004’ten bu yana ortalama tüketici enflasyonu yüzde 8,4 düzeyinde. Süreyi kısaltırsak sonuç değişmiyor: 2006’dan bu yana da ortalama enflasyon rakamı ‘milimine’ kadar aynı. Biraz daha kısa bir süre almak, mesela 2010’dan bu yana bakmak da resmi farklı kılmıyor; enflasyonu sadece birkaç milim -ama daha fazla değil- aşağıya düşürüyor: Yüzde 7,9. Haziran ayı rakamı da bu ortalamalara yakın: Yüzde 8,3.
Üzerinde çok durulan temel enflasyona (I göstergesine) bakıp avunmak da mümkün değil. Evet, temel enflasyon ana enflasyondan daha düşük. Mesela haziran ayında yüzde 5,6 düzeyindeydi. Ama zaten sorunlardan biri de burada. Bize tüketici enflasyonunun ileride izleyeceği yol için ışık tutmasını beklediğimiz ve bu nedenle ‘temel’ olarak tanımladığımız enflasyon bu işlevi görmüyor. 2006’dan bu yana eser sayıdaki ay dışında hep tüketici enflasyonunun altında seyrediyor. Aralarındaki fark bir türlü kapanmıyor. Farklı bir ifadeyle, temeline yakınsaması beklenen enflasyon, o temele yakınsamıyor. Zira çok büyük ihtimalle o temel, ‘temel’ olma işlevini çoktan yitirmiş durumda. Mesela 2006’dan bu yana gerçekleşen temel enflasyonun ortalaması yüzde 6. 2010’dan bu yana ise yüzde 5,7. Son sekiz ayın ortalaması da bu rakama eşit.
Gerçekleşen enflasyonun hedefe ne ölçüde yakınsadığını göstermenin en iyi yolu grafiğe başvurmak. Öyle yapayım. Grafikte Ocak 2006’dan bu yana her ay için gerçekleşen yıllık tüketici enflasyonu ve o yıl için hedeflenen yıllık enflasyon birlikte veriliyor. Daha fazla söze gerek yok.
Grafik 1: Tüketici enflasyonu: Gerçekleşme ve hedef: Ocak 2006 – Haziran 2013 (%). Kaynak: TÜİK.
Bu köşe yazısı 11.07.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
03/05/2025
Fatih Özatay, Dr.
02/05/2025
Fatih Özatay, Dr.
30/04/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
27/04/2025
Burcu Aydın, Dr.
26/04/2025