TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Enflasyon ve kura ilişkin yaptığım değerlendirmeler ışığında faizlerde bir değişiklik öngörmüyorum.
Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplanıyor. Ne tür bir karar alabilir PPK?
Liranın reel değeri: Şubat ayında reel kur endeksi 119,7 düzeyindeydi. MB, endeks 120’yi aşınca müdahale edeceğini açıklamıştı. 125’i aşıp 130’a doğru yönlendiğinde ise müdahalenin dozu artacaktı. Öte yandan, yarısı euro, yarısı dolardan oluşan döviz sepetinin lira değeri, martta şubata göre yüzde 0,5 düzeyinde arttı. Mart enflasyonu geçen yılki düzeyinde kalırsa kurdaki artış enflasyonun üzerinde olacak. Reel kur endeksine giren ülkelerdeki enflasyonu dikkate almasak bile, liranın az da olsa reel olarak değer kaybettiği anlaşılıyor mart ayının bugüne kadar olan kısmında. Bir de o ülkelerdeki enflasyon var. Dolayısıyla, son iki ayın PPK toplantılarında zaten liranın reel olarak değerlenme eğilimine karşı önlemler alındığını da dikkate alarak, PPK’dan reel kura ilişkin bir karar çıkmayacağını öngörebiliriz.
Enflasyon: Yüzde 6-7 bandına oturacak gibi görünüyor. Ham petrol fiyatlarındaki artış eğilimi durdu. Temel enflasyon zaten yüzde 6’nın altında. Kaldı ki enflasyonun yıl sonunda yüzde 7 civarında kalması halinde bile, geçmiş yıllarda yaptığı gibi, ‘orta vadeli hedefle uyumlu bir enflasyon’ öngörüsüne dayanarak MB’nin bir tepki vereceğini düşünmüyorum. Hele ekonomik faaliyet düzeyimizde toparlanmanın başlayıp başlamadığı hakkında tereddütler varken.
Kredi artış oranı: Hâlâ yüzde 21 civarında. Bu düzey, MB’nin koyduğu yüzde 15 tavanının belirgin biçimde üzerinde. Dolayısıyla, MB’nin kredi artış oranını azaltmak üzere başladığı işi sürdürmesi, zorunlu karşılık oranlarında yeni bir artışa gitmesi beklenir. ‘Ama’sı var. O ama da büyümeyle ilgili.
Büyüme: Sanayi üretimi dördüncü çeyrekte yıllık düzeyde sadece yüzde 0,9; kasım, aralık ve ocak aylarını kapsayan dönemde ise yüzde 1,3 oranında arttı. 2011’den bu yana en düşük büyümenin yaşandığı dördüncü çeyreğin bu kötü özelliğinin, bu yılın ilk çeyreğinde sürmüyor olabileceğine dair ilk işaretlerden biri oldu ocak ayı üretim verisi. Ancak başka destekleyici gelişmeler de olmalı ki ılımlı bir toparlanmanın yaşandığına ikna olalım. Kapasite kullanım oranının (KKO) yıllık değişim yüzdesi ile sanayi üretimininki arasında yakın bir ilişki var. KKO, 2012’nin ilk aylarından itibaren bir yıl öncesine kıyasla hep daha düşük değerler aldı. Bu durum yılın ikinci yarısında belirginleşti ve ocak ayında da sürdü. KKO, şubat ve mart aylarında da düştü. Ama bu sefer düşüş oranı daha küçük oldu. Öte yandan, reel kesim güven endeksindeki aşınma 2012’nin son çeyreğinde durdu. Bu yılın ilk iki ayında ise çok sınırlı bir toparlanma yaşandı. Hafta sonunda açıklanan mart ayı verisine göre güven endeksinde son aylarda gözlenen ılımlı toparlanma devam etmedi. Dolayısıyla, dalgalı bir seyir
var güvende.
Zorunlu karşılık oranı arttırılır mı? KKO ve güven endeksindeki son gelişmeleri, “Yılın ilk çeyreğinde ekonomimizin ılımlı da olsa toparlanmaya başladığına dair hâlâ belirgin bir emare yok” şeklinde okuyorum. PPK da böyle düşünüyorsa karşılık oranını değiştirmez. Ancak güven endeksini oluşturan alt kalemlerin bir kısmı son üç aya, bir kısmı da gelecek üç aya ilişin sorulara verilen yanıtlar. İhracat dışında geleceğe ilişkin verilerde iyileşme var. Öte yandan, KKO’da son aylarda görülen ‘daha az düşme’ eğilimini bir toparlanma sinyali olarak algılayabilir PPK. Üstelik mevsim hareketlerinden arındırılmış veriler bu tür bir görüşü desteklemek için kullanılabilir. Bu durumda, zorunlu karşılık oranlarında ılımlı bir artışa gidilebilir. Enflasyon ve kura ilişkin yaptığım değerlendirmeler ışığında ise faizlerde bir değişiklik öngörmüyorum.
Bu köşe yazısı 26.03.2013 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.