TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Balkanlar’la ilgilenenler, Yugoslavya Kralı Aleksandar Karacorceviç ile Atatürk arasında özel dostluk ilişkisinin var olduğunu bilirler. Kral Aleksandar’ın, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu’nun İtilaf Devletleri’nce işgali planlarına katılmayı reddederek Atatürk’ün gönlünü kazandığına inanılıyor. Aleksandar 1934 yılında Marsilya’da öldürüldüğünde, Atatürk Belgrad’a gönderdiği telgrafta değerli kardeşini yitirdiğini söylüyordu. Komünist Yugoslavya’nın önderi Yosip Broz Tito’nun 1954 yılındaki Ankara ziyareti de oldukça görkemliydi. Ancak, Soğuk Savaş dönemine ait ideolojik ayrım çizgilerinin etkisiyle 1955 sonrasında Ankara - Belgrad ilişkileri eski heyecanı yitirmeye başladı. 1990 sonrası dönemde ise Ankara - Belgrad ilişkileri eski Yugoslavya coğrafyasında yaşanan olaylardan yakından etkilendi. 1992-1995 yılları arasında Bosna’da ardından da 1999’da Kosova’da yaşananlar, Türkiye ile Sırbistan arasındaki ilişkilerin dalgalı seyir izlemesine neden oldu.
Son dört yıldır, Ankara ile Belgrad ikili ilişkilerin düzeltilmesi ve geliştirilmesi konusunda kararlı adımlar atıyor. Türkiye ile Sırbistan üst düzey yetkilileri arasında kişisel dostluklar yeniden kuruluyor. Türkiye, Balkanlar’daki barış ve güvenliğin pekiştirilmesi çabalarında Sırbistan’ı adeta ortak ülke olarak seçmiş bulunuyor. Ne var ki Ankara-Belgrad arasındaki yakınlaşma kimi zamanlar Boşnaklar ve Arnavutlar’dan gereksiz tepkilerin gelmesine neden olabiliyor.
Türkiye ile Sırbistan ilişkilerini geliştirmeye devam etmelidir. Ankara ile Belgrad yakınlaştıkça, kuşkusuz bunun Balkanlar’ın geri kalanına da olumlu yansımaları olacaktır. Ancak son dönemde görünen daha çok hükümetler arası bir yakınlaşma. Oysa iki ülke halkında karşılıklı önyargılar devam ediyor. Kamuoyu yoklamalarına göre Sırbistan halkı Türkiye’yi yeterince dost ülke olarak görmediği gibi, Türkiye halkı da Sırpları çoğunlukla Bosna Savaşı’nda Boşnakların uğradığı dramla hatırlamaya devam ediyor. Bu yöndeki resmin düzeltilmesi için sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor.
Mayıs 2012’deki seçimlerin ardından Sırbistan’da, Türkiye medyasının aşırı milliyetçi duruşuyla hatırladığı bir hükümet işbaşına geldi. Bunun üzerine, yeni hükümetin kilit isimlerinden Başbakan Yardımcısı Aleksandar Vuçiç Türkiye ile Sırbistan arasında iyi ilişkiler sürdüreceklerini, ayrıca iki ülke arasında imzalanan bütün anlaşmalara riayet edeceklerini açılamıştı. Ne var ki Bosna-Hersek’te yayın yapan BN televizyonunun “Puls” isimli programına 25 Mayıs tarihinde konuk olan Sırbistan’ın yeni cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç, Türkiye’ye ilişkin daha farklı açıklamalarda bulunmuştu. Sırbistan’ın eski cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in Türkiye ile geliştirdiği iyi ilişkileri sürdürüp sürdürmeyeceğine dair soruya Nikoliç Ankara açısından düşündürücü nitelikte bir cevap vermişti. Türkiye’yi kastederek, yabancı ülkelerin Sırbistan’da yatırım yapmalarına, yardım etmelerine ve gelir elde etmelerine karşı olmadığını belirttikten sonra, Nikoliç, hiç kimsenin Sırbistan üzerinde siyasi etkinliğinin olamayacağını, ayrıca Sırbistan’ı dış siyasi etkilerden koruyacağını ifade etmişti. Nikoliç Türkiye’nin geliştirdiği Üçlü Balkan Zirvesi’ne de değinerek, Ankara’nın bu girişimine karşı tavrını Bosnalı Sırpların iradesine göre belirleyeceğini söylemişti. Oysa Bosnalı Sırpların lideri Milorad Dodik, Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek cumhurbaşkanlarının katılımıyla gerçekleşen Üçlü Balkan Zirvesi’ne karşı son derece olumsuz bir tavır içinde.
4-5 Şubat tarihlerinde Nikoliç Türkiye’ye resmi ziyaret düzenliyor. Bosna medyası Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Nikoliç arasında gerçekleşen ikili görüşmenin son anda Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlık üyesi Bakir İzetbegoviç’in de katılımıyla bir Üçlü Balkan Zirvesi’ne dönüşüp dönüşmeyeceğini merak etmişti. Böyle bir şey olmadı, ama Ankara’daki temasları esnasında Nikoliç Mayıs ayında düzenlenmesi planlanan Üçlü Balkan Zirvesi’ne katılmaya ikna edilmiş bulunuyor. Nikoliç’in cumhurbaşkanlık görevinde belli bir deneyim elde ettikten sonra, daha yapıcı bir tutum içine girdiği ortada.
Nikoliç’in ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi vurgusuyla Türkiye’ye geleceği daha önceden de duyurulmuştu. Yine de, Nikoliç’in Ankara’ya ilettiği diğer mesajlar da Balkan medyasında merak ediliyor. Her şeyden önce Nikoliç, Kosova bağımsızlığının daha fazla ülke tarafından tanınması konusunda Türkiye’nin ön planda olmamasını Ankara’dan rica etmiş olabilir. Zaten Sırbistan Başbakanı İvica Daçiç de geçtiğimiz günlerde Türkiye’den Kosova konusunda daha çekimser davranmasını açıkça talep etti. Son olarak Kosova’nın Pakistan tarafından tanınması ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın üyeliğine kabul edilmesi noktasına Ankara’nın önemli girişimleri olduğu biliniyor.
İkinci merak edilen mesele, Sırbistan sınırları içindeki Sancak bölgesinde devam eden baş müftülük krizine ilişkin. Sancak bölgesinde yaşanan siyasi çekişmelerin sonucunda bölünen İslam Topluluğu’nun yeniden birleştirilmesi doğrultusunda Türkiye’nin başlattığı girişim tam sonuç almak üzereyken, Belgrad süreci geçen yıl durdurdu. Bütün bu süreç boyunca Ankara, Belgrad’dan gelen talep doğrultusunda Sancak’taki baş müftülük krizine müdahale ettiğine inanıyordu. Oysa Sırbistan’daki söylentiye göre Belgrad Ankara’dan böyle bir talepte bulunmadı ve dolayısıyla Türkiye bu konuda Sırbistan’ın içişlerine karışmış gibi oldu. Büyük ihtimalle Türkiye’nin Sancak konusundaki inisiyatifleri devam edecek. Ancak diplomatik kaynaklara göre Nikoliç’in Ankara ziyaretinde Sancak konusu görüşülmedi.
Söylentileri bir kenara bırakarak, Sırbistan ile Türkiye arasında yaratılan dostluk ortamından nasıl istifade edileceğine odaklanılmalıdır. Nikoliç’in ziyareti her şeyden önce, son bir yıldır Balkanlar’da sessiz kalan Türkiye’yi yeniden bölgede daha aktif hale getirebilir. Yeni Sırbistan hükümeti de Türkiye’yle ilişkileri geliştirmeye sıcak bakıyor, ancak Ankara’yı bölgedeki sorunlara karşı daha dengeli yaklaşması için ikna etmeye çalışıyor. Sırbistan halkına gelince, son zamanlarda Sırpların kalbini en çok fetheden, ülkelerine yatırım yapan yabancılardır. Mesela Azerbaycan’ın iki milyon Avroluk yardımı ve petrol ile doğalgaz konularındaki sözü karşılığında Belgrad’ın en işlek yerlerinden birinde Haydar Aliyev’in heykeli dikilmiş bulunuyor. Geçen ayın ortalarında yatırım planlarıyla Sırbistan’ı ziyaret eden Abu Dabi Veliaht Prensi ve Birleşik Arap Emirlikleri Silahlı Kuvvetler Başkomutan Yardımcısı Şeyh Muhammed bin Zayed El Nahyan ise, ülke gündeminin en belirleyici konusu olmuştu. Bu tür örnekler Balkanlar’a daha çok “ekonomi diplomasisi” ile yaklaşmanın faydalarına işaret ediyor.
*Erhan Türbedar, Dış Politika Çalışmaları, Analist
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
16/11/2024