TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
"Ahkâm Keseri"ni baştan beri düzenli okuyan okuyucuların hatırlayacağı gibi, yazılarımda zaman zaman alışılmış olmayan kalkınma göstergelerinden söz ediyorum. Bir anlamda, çok boyutlu ve kapsamlı bir kavram olan “ekonomik gelişme”nin tam olarak ne ifade ettiğini, alışıldık olanların dışındaki bileşenlerden ya da yansımalardan hareketle anlama çabaları bunlar. "Gelişmiş olma hali"nin ayırıcı (ama standart olmayan) kimi karakteristiklerine yönelik bir arayış olarak görmek de mümkün. Sağlanması bir ülkenin gelişmiş olmasını garantilemeyecek ancak sağlanmaması, gelişmişlik eksikliğine dalalet edecek kriterlerden söz ediyorum. Kişi başına düşen milli gelir ya da 100 bin nüfus başına düşen doktor sayısı yahut bin kişi başına toplam günlük gazete satışı gibi standartlaşmış olanlar dışında kalan bu tür ölçütleri, kimi zaman okuyuculardan gelen önerileri de değerlendirerek aramak keyifli ve öğretici. Bu arayışı bundan böyle, bazen kapsamı da genişleterek yapacağım ve sadece ekonomik gelişme sürecine ilişkin olanları değil, ekonomik açıdan ilginç başka olay ya da olguları alışılmadık yahut tuhaf göstergeler kullanarak incelemeye çalışacağım. Gözlem ve düşüncelerimi de, arada bir, Gösterge Tuhafiye başlıklı ayrı bir metin kutusunda sizlerle paylaşacağım. Böyle dükkân ismi gibi bir başlığı özellikle seçtim ama bu seçimin nedenlerini başka bir zaman anlatırım. Görüş ve düşüncelerinizi, önereceğiniz göstergeleri Twitter yoluyla @iktisattoplum ve @Serdar_Sayan adreslerine iletirseniz, buradan paylaşabilirim. Şimdi “Ahkâm Keseri”nde bahsettiğim İskenderiye gezisinde de test etme imkânı bulduğum bir gelişmişlik göstergesine; pencere-balkon göstergesine döneyim.
Ziyaret ettiğim ülkelerin gelişmişlik düzeyi sıralamasındaki yerini değerlendirmek için son yıllarda severek kullandığım bir gösterge bu. Gittiğiniz yabancı bir ülkenin kurumsal ve ekonomik gelişmişlik notunu, kelimenin tam anlamıyla bir bakışta vermenizi sağlıyor. Gösterge, çok katlı ve çok malikli apartman, iş hanı vb. binalarda her katın/dairenin pencere doğramaları ve balkon görüntüsünün standart olup olmadığı. Daha açık biçimde tanımlamam gerekirse, gelişmişlik kriterim; çok katlı/çok malikli bir binada, maliklerin binanın herhangi bir cephesinde simetriyi bozacak şekilde keyfi tadilât yapmasının kanunen ve fiilen mümkün veya en azından yaygın olmaması. Yani ülke ne kadar gelişmişse, bu tür asimetrik cepheli bina görme olasılığınız o kadar düşer diyorum.
Bunun yaygın olması, gelişmiş bir ülkede birkaç nedenle imkânsızdır. Öncelikle, böyle bir ülkede çok katlı bir binada kat maliklerinden birinin, kendi biriminin pencere, balkon vs.’sini kendi keyfince ve binanın cephesinin simetrisini bozacak biçimde değiştirmesini engelleyecek yasalar, yönetmelikler vardır. Cephesinde simetrik ve standart olmayan unsurlar bulunan binaların, mimarlarca çizilmemiş/denetimden geçmemiş planlara göre yapılmış çok katlı gecekondular olması durumunu ele almaya bile gerek yok. Bunların bizatihi mevcudiyeti bile, topyekûn bir gelişmemişlik göstergesi zaten. Bu gecekonduları bir yana bırakırsak konuya, bir binanın cephesi her şeyden önce bir mimari tasarım ürünüdür ve en azından, fikrî mülkiyet hakları çerçevesinde korunmalıdır şeklinde bakmamız lâzım.
Oysa az gelişmiş ülkelerde, başında fikrî sıfatı olsun olmasın, mülkiyet hakları iyi tanımlı değildir ve etkin bir koruma altına alınmamıştır. Balkonunu kafasına göre kapattıracak; ahşap pencere doğramalarının yerine Irtpen, Zırtpen vs. gibi adlarla üretilen PVC (ya da kullandıkları malzeme her neyse) pencereler taktıracak, ama bu takılacak pencerelerin diğerleri ile uyumlu olmasına zerrece aldırmayacak kat maliklerini ve bu Zırtpen’leri monte eden kapı-pencerecileri caydıracak cezalar yoktur. Cezalar olsa bile, bunları uygulamakla görevlendirilmiş yerel kolluk güçleri ya sayıca yetersizdir yahut bu görevi layıkıyla yerine getirmezler. Rüşvet karşılığı ya da ihmal, boş vermişlik ve laubalilik gibi nedenlerle aksatırlar. Nitekim kuralların uygulanmasını sağlamak için gereken yaptırım gücü eksikliği, en az kuralların var olmaması kadar vahim bir zafiyettir aslında. Mesela Mısır’da trafik kuralları tabii ki var ama trafiğin durumu yine de çok vahim. Vahim çünkü hem trafik lambasız çok sayıda büyük kavşak var; hem de havaalanlarında, giriş yapan her yolcunun pasaportunu kontrol etmek için üç kişinin tahsis edildiği bir ülkede, trafik lambasız kavşaklarda düzeni sağlayacak trafik polisi bulundurul(a)mıyor.*
Kısacası, söylediğim şu: Yabancı bir ülkeye gittiğinizde, etrafınızdaki çok katlı binaların cephelerine dikkat edin. Eğer binaların çoğunda, farklı katlardaki pencere doğramaları, pencere camlarını birbirlerine hiç benzemeyen şekil ve sayıda parçalara ayırıyorsa, bilin ki, gelişmiş bir ülkede değilsinizdir. Keza aynı binadaki balkonların kiminin camla, kiminin saç levhalarla, kiminin Irtpen, Zırtpen ile kapatılmış olma, kiminin ise açık kalma durumu istisnai bir görüntü değilse, anlayın ki bulunduğunuz ülkede "satın alma gücü paritesi (SAGP)"ne göre kişi başına gelir düzeyi 15.000 dolardan azdır (yahut bu ülke petrol zenginidir). Mesela onaysız inşaat ve inşaatı onaylanmış projelerde kafaya göre değişiklik yapma, kat çıkma, balkonu kapattırarak yer kazanmaya çalışma konusunda sınırsız özgürlükler sunan Türkiye ve Rusya bu kategoridedir.
İskenderiye (Mısır).
Esasen iş bazen asimetrik pencere doğramaları ve tanımladığım biçimde kapatılmış balkonlarla da kalmaz. Mesela Mısır’daki gibi pencere, kapı boşluklarına örülen duvarlar ile Gürcistan’daki gibi dışa doğru uzatıldıktan sonra kapatılan balkonlar sayesinde binaların, ilk inşaatı yapan mimar veya kalfa tarafından bile tanınmaz hale getirilmesi yaygınlaşmışsa, o ülkenin SAGP’ne göre kişi başına gelir düzeyi 5.000 dolar ve altına doğru iniyor demektir.
Batum (Gürcistan).
Öte yandan insanlar, değil bu tür tadilâtları izinsiz ve onaylatılmış bir proje olmaksızın yapmak, bunları izinsiz ve projesiz yapmayı tasarlama fikrinden bile ürperiyorsa, kanun ve nizam hâkimiyetinin mutlak olduğu ve SAGP’ne göre kişi başına gelir düzeyinin 25.000 doları geçtiği (ve Akdeniz’e kıyısı olmayan) bir ülkede yaşıyorlar demektir.
San Francisco (ABD)
Bu yazı İktisat ve Toplum Dergisi'nin Temmuz-Ağustos 2012 sayısında (No. 21-22) yayınlanmıştır.
* Ben oradayken, seçileli henüz birkaç gün olmuş olan yeni Cumhurbaşkanı’nın ilk 100 günlük icraatında öncelik vermeyi vaat ettiği konular arasında trafik ile ilgili çok sayıda başlık da vardı. İskenderiye’deki başarılı ve enerjik Başkonsolosumuz Semih Turgut’un elinde tesadüfen gördüğüm bu yüz günlük öncelikler listesi, trafik ile ilgili başlıkların yanı sıra Kahire’nin çöp sorununun çözülmesi, ekmek fırınlarının çalışma usul ve saatleri gibi konularda da çok sayıda başlık içeriyordu. Bu haliyle de, bir cumhurbaşkanından çok bir belediye başkanının vaatler listesi gibiydi –ki başlı başına bu bile kurumların yerleşmemişliği konusunda önemli bir göstergeydi.
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
16/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
15/11/2024