TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sırbistan 6 Mayıs 2012’de gerçekleşen seçimlerden yaklaşık 80 gün sonra yeni hükümete kavuşabildi. Söz konusu seçimlerde hiçbir parti tek başına hükümeti kurabilecek kadar oy alamamış ve ortaya çıkan tablo Sırbistan’ın yeni hükümete kısa zamanda kavuşamayacağına işaret etmişti. Yapılan sıkı siyasi pazarlıkların ardından yeni hükümet, çalkantılı 1990’lı yıllarda Sırbistan’ı yöneten siyasi partiler arasında kurulmuş oldu. Bu nedenle Sırbistan’ın yeni hükümetinin nasıl bir siyaset izleyeceği hususu hem bölge hem de dünya medyasında sorgulanıyor.
Ekim 2000, Sırbistan tarihi açısından bir devrim niteliği taşıyor. Bu tarih, eski Sırp lider Slobodan Miloşeviç’in yönetiminin sona ermesi açısından önemlidir. 1987’den itibaren güç kazanmaya başlayan Miloşeviç’i, tarih, 1990’lı yıllarda Sırbistan’ı savaşlara sürükleyen ve Tito Yugoslavyası’nın dağılmasında büyük rol oynayan şahıs olarak hatırlıyor. Ekim 2000’den sonra Sırbistan, 50 yıllık komünizm ve 13 yıllık Miloşeviç iktidarının ardından, farklı bir yönde ilerlemeye başladı. Miloşeviç’in yıllarca inşa ettiği iç baskı mekanizmaları yıkıldı ve Sırbistan genel olarak sorunların çözümünde daha yapıcı yollar tercih etti.
27 Temmuz 2012’de Miloşeviç döneminden kalan siyasi güçler Sırbistan’da yeniden işbaşına geldi. Oluşturulan yeni koalisyon hükümetinin başını çeken Sırbistan Sosyalist Partisi (SPS) ve Sırp İlerleme Partisi’nin (SNS) 1990’lı yıllara ait siyasetlerinde pek övünebilecekleri yanları yoktur. Nedenine gelince, siyasetleri eski Yugoslavya coğrafyasında değişik sıkıntılara yol açtığı gibi, Sırbistan halkının kendisinin de acılar çekmesine neden olmuştur. Örneğin, 2000 sonrası dönemde Miloşeviç rejiminden devralınanlar arasında 900 bin mülteci, 90 Alman markı civarında ortalama maaşlar, yüzde 35’lik işsizlik oranı ve yüksek yoksulluk gibi göstergeler vardı. Halkın yüzde 35’i yoksulluk sınırları içinde, diğer bir yüzde 35’lik kesimi ise yoksulluk sınırının biraz üzerindeydi. Bunun dışında yüksek enflasyon, istikrarsız döviz kuru, yüksek iç ve dış borçlar, eskimiş teknoloji ve düşük rekabet gücü, ülke ekonomisinin temel göstergeleri haline gelmişti.
Muhtemelen ne Sırbistan Sosyalist Partisi, ne de Sırp İlerleme Partisi geçmişe ait bu göstergeleri hatırlamak bile istemiyor. Dahası, her iki parti günümüzde dünyaya değiştiklerine dair mesajlar veriyor. Sırbistan Sosyalist Partisi’nin 2008 yılında reformcu ve Batı yanlısı siyasi partilerle ittifak kurarak, belli ölçüde değiştiğini bir şekilde kanıtladığını söylemek mümkündür. Ne var ki Sırp İlerleme Partisi’nin kurucularının zihniyetinin gerçekten değişip değişmediği önümüzdeki dönemde görülebilecektir. Aslında açıklanan hükümet programında değişildiğine dair ciddi mesajlar bulunuyor. Mesela Sırbistan’ın dünyadaki bütün ülkelerle işbirliğinde olacağı, Balkanlar’da ise bir barış ve istikrar faktörü gibi davranacağı belirtiliyor.
Aslına bakılırsa, Sırbistan’ın yeni hükümetindeki bakanların neredeyse yarısı 2000 sonrası dönemde yönetimde olmuş kişiler. Bunun yanında bölgesel ve uluslararası sistemde Sırbistan’ın değişen konumu da dikkate alındığında, önümüzdeki döneme Sırbistan’ın iç ve dış politikasında ciddi değişimlerin yaşanmayacağını söylemek mümkündür. Yine de ekonomi, Kosova ve Rusya konularında yeni hükümetin ne tür adımlar atacağı sorgulanıyor. Sırbistan’ın yeni Başbakanı İvitsa Daçiç ekonomide bir ölçüde popülist politikalar izleyebileceğine işaret ediyor. Diğer taraftan Kosova’yı asla bağımsız devlet olarak tanımayacaklarını söylüyor. Gerçi Sırbistan’ın önceki hükümetleri de Kosova konusunda aynı şeyi söylüyordu. Ancak yeni hükümet bir çözüm yolu olarak Kosova’nın bölünmesine sıcak baktığını gizlemiyor. Böyle bir şey elde edemeyeceklerse de, bu yöndeki tutumları Sırbistan’ın Kosova konusunda Brüksel’i eskisi kadar dinlemeyebileceğine işaret ediyor. Batılıları endişelendiren diğer husus, Sırbistan’ın Rusya’yla ilişkileri. Yeni hükümet Sırbistan’ın AB’ye üyelik sürecini sürdüreceğini açıklamakla birlikte, Rusya’ya büyük sempatiyle baktıkları da biliniyor. Moskova neredeyse her konuda Batılı ülkelerle ters düştüğü sürece, Sırbistan’ın Rusya’yla ilişkileri sorun olarak algılanmaya devam edecek.
Bosna-Hersek ve Hırvatistan’ın da Sırbistan’ın yeni hükümetine temkinli bakmaları için kendilerine göre haklı nedenleri var. Yine de, korkulanlarla yüzleşmek açısından Sırbistan’ın mevcut hükümeti önem arz ediyor. Bir başka ifadeyle, Miloşeviç dönemine ait siyasi güçlerin Sırbistan’da işbaşına gelmesi genel olarak korkulan bir senaryoydu. Şimdi de Sırbistan halkı söz konusu siyasi güçlere bir şans tanıyarak yeniden iktidara taşıdı. Geçmişteki hatalarından ders alarak, Sırbistan’ın yeni hükümetinin başını çekenler yeni bir başlangıç yapma fırsatını kaçırmamalıdır.
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
16/11/2024