TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Bir Merkez Bankası’nın ne yaptığını anlamakta zorluk çekiyorsanız, o merkez bankası görevini iyi yapmıyor demektir.
Yıllar önce Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nı (TEPAV) kurma çalışmaları esnasında, Türkiye'yi tanıyan bir Amerikalı dostum bana "Sizde düşünce kuruluşu (think tank) kurmak ve işletmek çok zor, Allah kolaylık versin" demişti. Dostuma göre biz, buralarda, 'önce taraf oluyor, sonra düşünmeye başlıyor'duk. Halbuki Amerika'da gelişen düşünce kuruluşu geleneği, 'önce düşünüp bir dizi sonuca varmaya, ondan sonra, incelenen konu hakkında taraf obuaya' dayanıyordu. TEPAV, 2004 aralık ayında operasyonel hale geldi. Ben o zamandır, söylediklerini hiç unutmadım. Şimdilerde dostumun bahsettiği 'tartışmama' geleneğinin izlerini 'Merkez Bankası'nın proaktif politika çerçevesi' konusunda izliyorum. Şimdilerde bazıları çıkıyor, "Merkez Bankası pek güzel yapıyor, proaktif oluyor" diyor. Ama ne yapıldığını onlar bile pek bilmiyor. Karşı çıkanlar ise, normal şartlar altında, yapılması gerekenler listesine bakıyor. Uymuyor. Beğenmiyorlar. Halbuki normal şartlar altında değiliz. Olmadığımızın en büyük delili, S&P'nin Amerika'nın kredi notunu düşürmesi, Moody's'in de düşürebileceğini açıklamış olmasıdır. Etrafta yeterince kıyamet alameti varken listeye neden uymuyorsun demek de yetmez. Gördüğüm şudur: Herkes kendi meşrebine göre tartışmada taraf oluyor. Önce taraf olunuyor, sonra açıklamada bulunmaya çalışılıyor. Ben de pek sıkılıyorum. Bugün temel birkaç tespitle başlayayım: Bir merkez bankasının ne yaptığını anlamakta zorluk çekiyorsanız, o merkez bankası görevini iyi yapmıyor demektir. Son yirmi yılda benim merkez bankacılığı işinden öğrendiğim şudur: Merkez bankacılığı bir nevi danstır. Arada dans değişebilir. Ancak iyi merkez bankası, yapılacak dansın figürlerini partnerlerine önceden başarılı bir biçimde öğretendir. Kötü merkez bankası ise dans pistinde, kendisi bir dizi figür sergilerken, partnerini kazık gibi ortada bırakandır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası son günlerde iyi değil, kötü merkez bankası örneğidir. Müşterilerinin anlamadığı bir dilden konuşan satıcı olmaz. MB bugünlerde o konumdadır. Not edeyim: Bu hatanın yurtdışındaki koşullarla da bir alakası yoktur, ilk tespit budur. Alışık olmadığımız bir dönemden geçiyoruz. Her yıl gelişmekte olan bir ülkede patlayan finansal krizlerin anası birkaç yıl önce bu kez ABD'de patladı. Geçen hafta S&P da fitch'liğini yaptı ve ABD'nin kredi notunu düşürdü. Aynı S&P patlamadan hemen önce, 'şehir şebeke suyuna kanalizasyon suyunu karıştıran' varlığa dayalı menkul değerlere AAA derece veriyordu. Sistemimizin merkezindeki kurumların sorunu devam ediyor. Avrupa Merkez Bankası pazartesi günü devreye girmese, İtalya ve İspanya borçlanma senetlerine yönelik bir hücum başlayacak gibiydi. O hücum başlarsa, herkes o borçlanma senetlerini satıp kaçmaya kalkarsa, İtalya ve İspanya'nın borç stoku varsayımları göğe ererdi, MB'nin ne yapmaya çalıştığını düşünürken ikinci olarak bunu not etmekte fayda var. Üçüncü nokta ise şudur: Günün karışık gündeminde yeni politika araçlarını deneyen tek merkez bankası TCMB değildir. Değerlendirmeyi yaparken bu noktayı da unutmamakta fayda vardır. Brezilya 2008 yılından beri sermaye kontrollerini değişik biçimlerde denemektedir. Bankaların mevduat munzam karşılıkları ve sermaye yeterlilik şartlarının içeriye yönelik sermaye akımlarının etkilerini hafifletmek ve kredi genişlemesini kontrol etmek için kullanan ülke sayısı ise daha da fazladır. IMF'nin bu ayın başında açıkladığı raporun ilgili kısmında Hırvatistan'dan Kore'ye, Peru'dan Uruguay'a bir dizi ülkenin adı yazılı. Önlemler genellikle başarılı biçimde çalışmamaktadır. Ama denemeler ilgili raporda listelenmiştir, Dolayısıyla yeni yöntemlerin denenmesi bir tek bize özgü değildir. Mesaja gürültü katan nedir? Sorun, Türkiye'nin uyguladığı politika karışımının nasıl bir uzun vadeli stratejiye bağlı olduğunun anlaşılamaması ile ilgilidir. Ortada güne uygun taktik adımlar vardır. Ancak banka her şeyi kontrol edemez. Para politikası her derde deva değildir. Dans uyumsuzlaşırsa risk artar. Risk nedir? Nasıl döneceğini bilmeden, sürüden ayrılanı kurt kapar.
Bu köşe yazısı 09.08.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
15/03/2025
Fatih Özatay, Dr.
14/03/2025
Fatih Özatay, Dr.
12/03/2025
Burcu Aydın, Dr.
08/03/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
07/03/2025