TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Cari işlemler açığından rahatsızsanız o zaman bütçenizi sıkmanız gerekiyordu. Bu yapılmamış.
Perşembe günkü yazımda Türkiye'nin, genel kanının aksine 2010 yılında 'gevşek' bir maliye politikası izlemeyi tercih ettiğini belirtmiştim. Bugün bu savımı rakamlarla kanıtlamak istiyorum.
Maliye politikasının bir yıl öncesine kıyasla sıkılaştırılıp sıkılaştırılmadığını anlamak için yayımlanan değerlere bakmak yeterli olmuyor. Zira bütçe içinde yer alan çoğu gelir kalemi ile bazı harcama kalemleri, uygulanan maliye politikasından bağımsız olarak ekonominin büyüme hızından ve işsizlik düzeyinden etkileniyorlar.
Mesela, maliye politikasında herhangi bir değişiklik yapılmasa da ekonomi hızla büyüyorken vergi gelirleri de hızla artıyor. İşsizlik yükseliyorken işsizlik ödemeleri de yükseliyor. Bu nedenlerle çoğu ülkede bütçe verileri bir de bu tür politikadan bağımsız hareketlerin etkilerinden arındırılarak yayımlanıyor.
İlk uyarı bütçenin açık vermesi
Türkiye ise bu kervana henüz katılmadı. Yine de bazı hesaplamalar yapmak mümkün. Özellikle gelir kalemlerinde bu tür düzenlemeler yapmak kolay. Zira vergi gelirlerimizin önemli bir kısmı dolaylı vergilerden oluşuyor. Dolaylı vergiler de milli gelirle birlikte hareket ediyorlar.
Tabloda, her yıl için faiz dışı bütçe dengesinin gayri safi yurtiçi hasılaya oranına ilişkin dört ayrı değer yer alıyor. Bu dört değerden ikisi 'gerçekleşme'. Maliye Bakanlığı'nca yayımlanan rakamlar bildiğimiz bütçe gerçekleşmeleri. Bir de Hazine Müsteşarlığı'nca 'program tanımlı' bütçe değerleri yayımlanıyor. Bu değerler bir defaya özgü gelir ve harcamaları bütçe hesaplarından çıkarıyorlar. Mesela özelleştirme gelirlerini dikkate almıyorlar.
Dikkat ederseniz, bir defaya özgü gelir ve harcamalar dikkate alınmadığında 2010 yılında merkezi yönetim bütçesi GSYH'nin yüzde 0.5'i kadar açık veriyor. Bu, tek başına, 2009'a kıyasla maliye politikasının sıkılaştırılıp sıkılaştırılmadığını göstermiyor elbette. Ama ekonomimizin yüzde 8.9 gibi yüksek bir hızla büyüdüğü bir yılda bir defaya özgü etkiler dışlandığında bütçenin açık vermesi de bize ilk uyarıyı yapıyor.
Faiz dışı bütçe dengesi kötüleşiyor
Şimdi düzeltilmiş verilere bakalım. Buradaki düzeltmenin sadece gelir kalemlerinde yapıldığını belirteyim. Kabaca şöyle: Büyüme hızımız her yıl normal mecrasında aksaydı ortaya çıkacak GSYH'ye göre vergi gelirlerini hesapladım. Bu durumda mesela 2009'da daha fazla bütçe gelirimiz olacaktı.
Düzeltilmiş rakamlar açık biçimde faiz dışı bütçe dengesinin 2009'a göre kötüleştiğini ortaya koyuyorlar. Üstelik bu kötüleşme 2006'dan bu yana sürüyor: Her yıl bir önceki yıla göre daha az faiz dışı fazla ya da daha çok faiz dışı açık vermişiz.
Elbette her yıl maliye politikamızın sıkılaşması gerekmiyor. Aksine bu sütunlarda 2008'in sonlarından itibaren krizden bir an önce çıkmak için maliye politikasında gevşeme gerektiği sıkça vurgulandı. Ama 2010'da gerçekleşen büyük cari işlemler açığından rahatsızsanız -ki öyle olduğu yetkililerce hep söylendi- o zaman bütçenizi sıkmanız gerekiyordu. Bu yapılmamış.
Bu köşe yazısı 19.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
15/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
11/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
10/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
08/01/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
07/01/2025