TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
2010'da cari açık, önceki iki yıldan farklı olarak kısa vadeli fon girişleriyle karşılandı.
Sıra, "Türkiye ekonomisi açısından 2010'un en ayırt edici özelliği neydi" sorusunun yanıtına geldi. Yanıtlaması oldukça kolay bir soru: 2010 yılında, cari işlemler açığının finansman biçiminde radikal bir değişim oldu. Bu değişim ne yazık ki olumsuz yönde, tehlikeli.
Cari işlemler açığının finansmanına ilişkin yılın ilk on aylık verileri bulunuyor elimizde. Aşağıda yayınladığım tabloda hem cari işlemler açığının ilk on aylık değerleri var hem de finansmanına ilişkin bilgiler. Finansman kaleminde resmi döviz rezervlerindeki değişimi dikkate almadım. Meraklısı sondan bir önceki sıra ile cari açığın farkından hesaplayabilir. Hangi kalemleri kısa vadeli sermaye kısmına soktuğumu az sonra söyleyeceğim. Cari işlemler açığının karşısındaki artı işaretli değerler cari işlemler hesabının açık verdiğini gösteriyor. Finansman kısmındaki eksi işaretli değerler net sermaye çıkışı olduğunu ifade ediyorlar.
Cari açık kısa vadeli fonla karşılandı
Çarpıcı olan ilk nokta şu: 2006 ve 2007'de yüksek cari işlemler açığı var. Bu açığın finansmanında kısa vadeli yabancı fon kullanılmamış (tablonun son satırı). Aksine, her iki yılda da Türkiye, yurtdışından yeni aldığı kısa vadeli borcun daha fazlasını geri ödemiş; net sermaye çıkışı var. 2010'da cari işlemler açığı yine yüksek. Bu sefer, bu açığın çok büyük bir kısmı, kısa vadeli sermaye girişi ile (31 milyar dolar) finanse edilmiş.
İkincisi, kısa vadeli sermaye girişlerindeki çarpıcı artış, son iki yıl için geçerli. Açık ki bu olgunun küresel krizle de ilgisi var. Bizim almadığımız önlemler bir tarafa, ekonomi yönetimi yetkililerinin son haftalarda sıkça şikâyet ettikleri gelişmiş ülkelerin ekonomi politikalarının bir sonucu bu. Farklı bir ifadeyle bir şeyler yapmazsak, bu olumsuz olgu bir süre daha bizimle beraber olacak.
Kısa vadeli sermaye girişlerinin içinde bankaların ve şirketlerin net kısa vadeli borçları, kısa vadeli ticari kredi borçları, mevduat değişiklikleri ile net hata ve noksan var. Ayrıntıya inince, 2010'a ilişkin başka farklılıklar da ortaya çıkıyor: Birincisi, mevduat olarak giren dış fonlarda çok büyük bir artış var. İkincisi, bankacılık sektörünün kısa vadeli borçlarındaki artış, daha önce 2010'da olduğu kadar büyük hiç olmamış (2010'da net 7.1 milyar dolar borçlanılmış). Artış bir tarafa, 2006-2007 ve 2009'da net kısa vadeli dış borç ödeyicisi olmuş bu sektör.
Bu koşullar altında hemen akla şu soru geliyor: Merkez Bankası'nın ve BDDK'nın aldıkları önlemler kredi arzındaki artışı yavaşlatmaya yarayacak mı? Yanıtı perşembeye.
Bu köşe yazısı 03.01.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
15/01/2025
Burcu Aydın, Dr.
11/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
10/01/2025
Fatih Özatay, Dr.
08/01/2025
M. Coşkun Cangöz, Dr.
07/01/2025