TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ekonominiz durgunlukta olsun. Yok, işi biraz daha acıklı hale getirelim; önemli bir küçülme yaşansın ekonomide. Oysa üretim kapasiteniz yeterli, ortada üretimi engelleyen bir fiziki darboğaz da yok. Mevcut sorunun arkasındaki temel neden, iç talep yetersizliği. Gidişatı tersine çevirmek için nasıl bir iktisat politikası uygulanmasını önerirsiniz? Ama durun bir dakika. Bu sorunun tek bir yanıtı var mı sahiden?Durgunluğa girmekte olan, bir görüşe göre zaten durgunlukta olan ABD ekonomisinde tüketim harcamalarını artırmak, böylelikle bir an önce ekonomiyi yeniden rayına oturtmak için hazırlanan mali tasarı yürürlüğe girmek üzere. İşsizlere yapılan işsizlik yardımlarının artırılması ve düşük gelir grupların-dakilere nakit vergi iadesi verilmesi gibi kamu harcamalarını artırıcı önlemler içeriyor bu mali tasarı.Geçici de olsa bir mali gevşeme söz konusu. Bu mali gevşemenin işe yarayıp yaramayacağı ayrı bir tartışma konusu. Gündem aniden değişmez ise pazar günü ele alırım. Gelmek istediğim nokta açısından şimdilik önemli olan şu:Kimse mali sıkılaştırma önermiyor ABD ekonomisi için. Önerene 'garip' bir gözle bakılırdı herhalde. Şimdi buradan yola çıkıp, durgunluk ya da küçülme yaşayan bir ekonomi için mutlaka ve mutlaka verilmesi gereken ilacın kamu harcamalarında artış ve vergi gelirlerinde bir azalış (mali gevşeme) olduğunu belirtebilir miyiz?Oysa 2001 krizi sonrasında ekonomimiz küçülüyor-ken biz tam aksi bir uygulamaya gittik. Zira ABD'nin şu anda uygulamak üzere olduğu mali gevşeme politi-kası bizim açımızdan tam bir felaket olurdu. Oysa o tarihlerde aksi yöndeki görüşler yaygındı. İyi ki de öyle yaptık; 2002-2006 dönemindeki hızlı büyüme-zin temel nedenlerinden birisi de mali disiplin oldu.Durgunluğu yok etmek için ABD'de mali gevşemeye gidilirken, bizde hem de daha kötü bir durumda tam tersi bir politika izlenmesinde yanlış bir şey yok. Çünkü başlangıç koşulları da önemli. Mesela, bizde mali disiplinin tek çare olmasının temel nedeni, ekonomide küçülmenin başladığı dönemde kamu bor-cunun çok yüksek bir düzeyde olmasıydı. Bu borcun ödenebilir olduğu hakkında ciddi kaygılar vardı. Bu kaygılar nedeniyle reel faiz inanılmaz düzeylerdeydi. Kaygıları ortadan kaldırmanın tek yolu mali disip-lindi. Böylelikle reel faizler makul bir düzeye düşecek, tüketici ve yatırımcı güveni tekrar sağlanacaktı.Dolayısıyla, dar kalıplara sokmamak gerekiyor zihinlerimizi. Oysa eğitim sistemimiz bu açıdan çok umut verici değil. Açın bakın üniversitelerimizde sıkça okutulan iktisat kitaplarının bazılarına. Yerli yersiz 'şu görüş', 'bu okul' başlıklarıyla sınıflandırılmış konularla doludur çoğu. Bu tür sınıflama bazı konular açısından, mesela iktisadi düşünceler tarihi açısından çok yararlı olabilir. Ama, iktisadın farklı alanlarında da bu tür sınıflandırmaları çok sık kullanırsanız yetiştirdiğiniz iktisatçıları da bir tür hazırlopçuluğa alıştırmış oluyorsunuz. 'Bu karda kışta' kimse etraflıca düşünmüyor o zaman. Mevcut durum bir 'ışık yakıyor' zihinlerde, 'üstat' ne söylemiş, o okul ne demiş falan. 'Çözüm' de hazır oluyor. Ne yazık ki bir işe yaramadığı gibi, çoğunlukla durumu daha da kötüleştiriyor bu tür bir düşünme(me) alışkanlığının ürettiği çözüm.Eğitim sistemimize bu kadar 'laf atmışken' çuvaldızı biraz da kendime batırayım: Pazartesi günkü yazımda Pisa test sonuçları (ki okuduğunu anlama da var test konuları arasında) üzerinde dururken "Fen alanında 57 ülke arasında sondan ikinciydik" demişim. Oysa sondan ikinciliğimiz OECD ülkelerindeki sıralama açısından geçerli, 57 ülke açısından değil. Bu noktayı hatırlatan okurum sayın Hüsnü Tekin'e teşekkür ederim.
Bu yazı 14.02.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
30/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
29/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024