TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Ankara'da yaşamak son aylarda bana yeni bir hobi kazandırdı: Televizyon kanallarında hava durumunu izlemek, sesi kapalıysa ekranda bulut, bulutun altında da yağmur damlaları resmi aramak, televizyonda izlediğinle yetinmemek, sık sık gökyüzüne bakıp havanın kapayıp kapamadığını anlamaya çalışmak. Ancak, gökyüzüne bakıp yağmurun olası öncü göstergelerini ararken, güneş gözlüğünü çıkarmayı unutmamak gerekiyor. Öncü göstergeniz yanlış sinyal verip fena halde hayal kırıklığı yaratabiliyor.
Bu yeni hobi, ilk bakışta küresel ısınmanın bir hediyesi gibi görünebilir. Oysa tam da öyle değil. Ankara Belediyesi'nin 'şu' yatırım yerine 'bu' yatırımı öne alıp gerçekleştirmesi, diğer bir ifadeyle 'öncelik tercihi' bu hediyenin asıl nedeni.
Birkaç altgeçit, kavşak, ya da ne bileyim yeni bulvar açmak daha öteye ertelenip, Ankara'ya yakındaki su kaynaklarından su getirme işi öne alınabilirdi. Basından izlediğimiz kadarıyla, şu anda bu yatırım yapılıyor; demek ki böyle bir alternatif vardı, ama belediye bu yatırıma öncelik vermedi. Muhtemelen bir risk alındı, yağmur mevsimine kadar mevcut suyun idare edeceği düşünüldü ve daha 'görünür' bir yatırım tercih edildi.
Ne yazık ki risk gerçekleşti, kuraklığın artan şiddeti barajlardaki suyu yetersiz kıldı ve su kesintilerine gidildi. Öncelik verilen ve daha 'görünür' olan yatırımlar 'göz çıkarıcı' bir hale dönüştüler. Sonuçta bir teknik hatadan söz ediyorum: Yanlış bir öncelik tercihi. Ama tüm Ankaralıların gündelik yaşantısını altüst eden bir yanlışlık.
Şu sıralar 'mikro reformlar' pek bir moda. Mikro reform gereğini ilk dile getirenlerden birisi de o garip tanımlamayla 'bu satırların yazarı'. Bu durumun 'bu satırların yazarını' memnun etmesi beklenir. Tam da öyle değil doğrusu. Nisan 2006'dan beri her fırsatını buldukça bu konuyu gündeme taşımaya çalışan 'bu satırların yazarını' mutlu ederken oldukça da tedirgin ediyor bu durum.
İki nedenle: Birincisi, sloganlaşmaya başladı bu 'mikro reform' işi. İçi boş bir kavram haline gelmesi tehlikesi var. Bu tehlikeyi ortadan kaldırmanın tek yolu ete kemiğe bürünmüş bir program açıklamak. Bu asıl olarak yeni hükümetin görevi. Sivil toplum kuruluşlarının katkıları da beklenir.
İkinci tedirginlik kaynağı 'öncelik tercihi'ne ilişkin. Tercih sıralaması her zaman önemli, ama reform yaparken çok daha önemli. Unutulmaması gereken nokta, reform yaparken mutlaka 'birilerinin ayağına basıyor' olunduğu. Ayağına bastığınız kişi sayısı ne kadar çoksa ve ne kadar kuvvetli basıyorsanız o kadar çok olumsuz tepki alacağınız aşikâr. Bu riski en aza indirmenin yolu, ayağa bastığınız kişi sayısını azaltmak. Ama limitte sıfıra götürürseniz ayağına basılan kişi sayısını bu sefer de reform yapmamış oluyorsunuz. Öncelik sıralaması üzerinde de kafa yormak gerekiyor.
Bu köşe yazısı 30.08.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024