TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Uluslararası mali piyasalar son günlerde tekrar karıştı. Bizim gibi ülkeler için bu karışıklık kurda ve faizde yükseliş eğilimi anlamına geliyor. Artan kredi (iflas) riski de cabası. Hepsi birlikte yukarıya doğru yönleniyorlar. Son günlerdeki hareket, bu tür hareketlerin ne ilki ne de sonuncusu. Hani, faiz ve kredi riski artmadan sadece kur ılımlı biçimde yükseliyor olsa herkes mutlu olacak. Rahat bir nefes alacak. Ama 2002 başından bu yana defalarca görüldüğü gibi faiz ve kredi riskinin gönülleri razı olmuyor kurun yalnız bir yolculuğa çıkmasına.
Son yıllarda giderek artan sıklıkta tekrarlanan bu olgu, içeride işleri son derece zorlaştırıyor hiç şüphesiz. Mesela para ve kur politikasını. Önümüzdeki aylarda enflasyon açısından işlerin tekrar rayına girmesi olasılığı yüksek (petrol fiyatları daha da çıldırmazsa). Bu olumlu bekleyişe karşın, yeni bir faiz indirimi süreci başlatabilmesi için Merkez Bankası'nın (MB) önünde iki temel engel var.
Birincisi, pazartesi değindim, mali disiplindeki gevşemenin telafi edilmesini istiyor MB. İkincisi, uluslararası piyasaların çalkalanmamasını, çalkalansa bile bu çalkantının boyutunun küçük, süresinin de kısa olmasını arzuluyor. Oysa yine karıştı piyasalar. Bakalım boyut ve süre açısından önümüzdeki günler ne ima edecek. Ama bunun anlaşılabilmesi için zaman gerekebilir, faiz indirim süreci olumsuz etkilenebilir.
Para politikası açısından bu çalkantının yaratacağı bir diğer zorluk, çalkantının giderek şiddetlenmesi ve uzun sürmesi halinde daha belirginleşecek. Kurdaki gelişmeler enflasyon bekleyişlerini ve MB'nin enflasyon öngörülerini olumsuz yönde etkileyecek biçimde olursa ne yapacak MB? Faiz artıracak mı? 2008 hedefi de anlamsız hale gelirse, faiz artırmak yerine enflasyon hedefini yükseltmeyi mi tercih edecek? Yanıtlanması zor sorular. Ama para otoritesinin böyle bir lüksü yok; yanıtlamak zorunda. Benim tercihim, hedefin değiştirilmesinden yana. Daha önceki yazılarımda ayrıntılı biçimde tartışmıştım, geçiyorum.
MB açısından üçüncü bir zorluk, çalkantıların hüküm sürdüğü bir ortamda mali disiplinde yukarıda sözünü ettiğim gevşemeyi telafi edici önlemler alınmazsa ortaya çıkacak. Hiç çalkantı olmasaydı, MB, son enflasyon raporunda bir olasılık olarak belirttiği gibi zorunlu karşılık oranı benzeri başka (ve biraz da demode, ama elbette 'tu kaka' olmayan) araçları devreye sokabilecekti. Faiz artırmak yerine iç talebi kontrol etmek için bu tür bir politikayı uygulamaya sokabileceğini ifade etmişti. Oysa faiz, kur ve kredi riskinin beraberce arttığı, bu artışın önemli miktarda ve uzun süreli olduğu bir ortamda, bu tür bir politikanın uygulanmasının anlamı olmayacak. MB hem ekonomik birimlere hem de hükümete sinyal veremeyecek.
Para politikası açısından dördüncü bir zorluk ise zaten şu anda yaşanıyor. Çalkantıdan kısa bir süre önce MB döviz ihalelerinde alacağı günlük miktarı önemli miktarda yükseltti. Bu alımlarda agresif olunmadıkça, döviz rezervlerinin artmasının en azından iki yararı var: Birincisi, Türkiye'nin riskini düşürüyor. İkincisi, MB'nin orta vadede kurtulmak istediği birtakım 'pahalı' döviz borçları var. Kurtuluşun yolu da 'yeteri miktarda' rezerv bulundurmasından geçiyor. Yararları bir yana, MB'nin alım miktarını artırma kararını almasından kısa bir süre sonra son çalkantı başladı. Bu çalkantı devam ederse, MB bu kararını gözden geçirmek zorunda kalacak. Bu, yeni bir şey olmayacak; daha önce de (mesela 2004'te) yaşandı. Ama çok da sevimli bir durum değil para otoritesi açısından.
Şüphesiz zor durumda kalan sadece MB değil. Tüm ekonomi etkileniyor bu gelişmelerden. Ne yapılabilir? Pazar günü bir kez daha bu konu üzerinde durmakta yarar var.
Bu köşe yazısı 02.08.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Fatih Özatay, Dr.
27/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
26/11/2024
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024