TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Avrupa Birliği zor günler yaşıyor. Güncel zorluk sayısı üçtür. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Birincisi, Yunanistan için hazırlanan 110 milyar euroluk kurtarma paketinin 80 milyar eurosunu AB ülkeleri karşılamaktadır. Kalan tutarı IMF karşılamaktadır. Şimdi bu neden zorluktur? Gayet basit bir nedenle: AB'nin anayasası olan Lizbon Antlaşması'na göre ülkeler için kurtarma paketi olmaz. Lizbon Antlaşması'nın 125. maddesinin getirdiği "Her ülke kendi bacağından asılır" hükmü Yunanistan için hazırlanan kurtarma paketi ile hükümsüz kalmıştır. Yunanistan kurtarma paketi AB Anayasası'na aykırıdır. Hadi bakalım, buyurun buradan yakın. Şimdi zar zor kabul edilen AB Anayasası'nın yeniden elden geçirilmesi zamanıdır. Hayat, anayasayı aşmış bulunmaktadır. Bu, ilk zorluktur. Ortada bir anayasa krizi bulunmaktadır. İkinci zorluk ise iktisadidir. Yunanistan için devasa bir kurtarma paketi hazırlanmıştır. Ancak hazırlanan pakette AB payının karşılığında ödenmesi gereken faiz oranı yüzde 5 dolayındadır. Bu haftanın ilk yazısında altını çizdiğimiz nokta neydi? "Piyasa faizi ile kurtarma paketi olmaz" demiştik. Ama olmuştur. O vakit, buna kurtarma paketi dememek gerekir. Bu olsa olsa Avrupa bankacılık sistemi için zaman kazanma paketi olabilir. Yunanistan için yapacak bir şey yoktur. Neden yoktur? Gayet basit bir nedenle: Bu yasadışı kurtarma paketi ile birlikte Yunanistan'da iç borç stokunun milli gelire oranı yüzde 120'den yüzde 150'ye çıkacaktır. İşte İngilizlerin 'oxymoron' bizim buralarda ise Nasreddin Hoca'dan mülhem, "Bu kedi ise et nerede, et ise kediye ne oldu?" dediğimiz tam da budur. Öyle ya, bu bir kurtarma paketi ise Yunanistan acayip bir biçimde kemer sıkıp, bütçe açığını yüzde 11 azaltacaksa, bu iç borç stoku nasıl artmaktadır? Kurtarma paketi ile gelen likidite piyasa faiz oranından olduğu için elbette. O nedendir, AB Anayasası'ndan elbette. Peki, iç borç stokunun milli gelir içindeki payı artıyorsa, o vakit, faiz dışı fazla için kemer sıkmak ne anlama gelmektedir? Ama bakın bu daha zorluk değildir. AB'nin buradaki zorluğu şudur: Yunanistan paketi, ne Yunanistan'ın ne de AB'nin problemini çözecektir. Bu kriz, banka bilançoları vasıtasıyla AB'nin tamamına, oradan da kürenin kalan bölgelerine yayılacaktır. Bu kriz banka bilançoları vasıtasıyla nasıl yayılacaktır? Yunan devlet iç borçlanma senetlerini (DİBS) satın alan banka bilançoları aracılığıyla elbette. Milli gelirin yüzde 120'si olmuş bir iç borç stokunu çevirmekte zorlanan bir ülkenin, aldığı tedbirlere rağmen, milli gelirin yüzde 150'si olmuş bir iç borç stokunu çevirebilmesi mümkün değildir. Ortada bir Yunan tragedyası filan yoktur. Bu olsa olsa toptan bir millete işkence etmektir. Ortada bir Yunan işkencesi vardır. Ne olacaktır? Yunanistan DİBS'leri ya ödenmeyecek ya da monetize edilecektir. Euroyu Yunan hükümeti basmadığına göre ödenmeme ihtimali daha yüksektir. Bu durumda ne olacaktır? Öncelikle Avrupa bankalarının pasifleri yani borçları değişmezken, aktifleri yani varlıkları azalmış olacaktır. Buyurun ortaya bir yeni "Kimin bilançosunda ne var?" oyunu çıkacaktır. Bankalar birbirleriyle işlem yapmayı keseceklerdir. Şimdiden tedbir almaya başlamakta fayda vardır. Gelen bir büyük yeni dalgadır. Peki AB'nin zorluğu nerededir? Yasadışı kurtarma paketi ile her ülkenin borcu giderek AB'nin borcu kabul edilecektir. Bu durumda, yakında yorumcular AB ülkelerinin borçlarının milli gelirleri içindeki oranına bakmaktan vazgeçeceklerdir. Nitekim bakın başlamışlardır da. Artık Yunanistan'ın, İspanya'nın borcu yoktur. Siz AB bölgesindeki toplam iç borç stokunun Alman milli gelirine oranını biliyor musunuz? AB bölgesindeki iç borcun Alman milli gelirine oranı yüzde 330'dur! Pek yüksektir. Son çözümleme de AB'nin borcu, Almanya'nın borcu gibi düşünülmektedir. İşte AB'nin ikinci zorluğu buradadır. İlk olarak bir anayasa krizi, ikinci olarak ise bütün kıtayı saran bir büyük borç krizi vardır. Üçüncü zorluk ise doğrudan siyasidir. Avrupa Birliği ülkeleri ortadaki krize hızla müdahale edecek araçlara sahip değillerdir. Ortada hızla gelişen bir krize müdahale etmeye imkân verecek hızlı müdahale mekanizmaları yoktur. AB zamanında siyasi bir kararla kurulmuş ve siyasi kararlarla genişlemiştir. Yunanistan krizi, AB'nin salt siyasi kararlarla genişlemesinin hiç de faydalı olmadığını göstermiştir. Genişleme sürecinin temel mantığı gelişmelerle ıskartaya çıkmış bulunmaktadır. Bir süre önce altını çizdiğimiz bir meseleyle bitirelim. Türkiye açısından bakıldığında, soru sayısı ikidir. Şimdi gelinen bu aşamada, Türkiye'nin AB üyesi olması meselesi hâlâ gündemde midir? Hatırlayın, bu yıl hızla üzerimize düşenleri yaparak, işi bitirecektik. Tek taraflı gidecektik. Bu akılda tutulması gereken ilk sorudur. İkinci soru ise şudur: Pek yakında ortada üye olunacak bir Avrupa Birliği kalacak mıdır? İşte bakın bu sorunun cevabı da fevkalade kuşkuludur. İlginç zamanlardan geçiyoruz. Unutmayalım da bu iş Türkiye'ye neye patlar meselesine yakından bir bakalım. Bakmakta ve hazırlıklı olmakta fayda vardır. Hasan Ersel hocamızın dün açtığı yoldan biz de devam edelim.
Bu yazı 06.05.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.