TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Müsaadenizle bugün Sayın Başbakanımızın geçen hafta 'yapısal değil sanal' bir mesele olduğunu iddia ettiği işsizlik meselesi üzerinde durmaya devam edelim. Çıkan kısmın özetinden aklınızda ne kaldı? Birincisi, "Türkiye'nin en önemli meselesi işsizliktir" demiştik ve hâlâ da öyledir. İkincisi, "İşsizlik yapısal bir problemdir" demiştik ki hâlâ da öyledir. Şimdi gelelim bir üçüncü noktaya işsizlik doğrudan eğitim sistemimizle alakalıdır: Türkiye'de artan orta yaşlı ve eğitim düzeyi düşük insanlarımızın işsizliğidir. Bu yapısal değil de nedir? Yapısaldır. Rakamların gösterdiği budur. Peki, Sayın Başbakanımızın dediği doğru değil midir? Doğru değildir. Sayın Başbakanımız siyaseten öyle konuşmaktadır. Rakamların söylediği ile siyasetin gerektirdiği her zaman birbirine uymayabilir. İşte yine uymamıştır. Dolayısıyla biz sanal meşguliyetlerle ilgilenmeye devam ediyoruz hâlâ efendim. Bakın aşağıdaki tablo, işsizlerin hem yaş hem de eğitim durumlarına göre yüzde dağılımını vermektedir. Tablonun tüm rakamlarının toplamının 100 etmesi gerekmektedir. İşsizlerimize böylece kuşbakışı bakıldığında görünen durum şudur: İşsizlerin yüzde 36'sı ilköğretim veya daha az eğitimli olan 25 yaşından büyük kişilerdir. Yükseköğretim mezunu işsizler ise toplam işsizlerin sadece yüzde 13'ünü oluşturmaktadır. Tablo ortadadır. Ortada mesleksizlik ile ilgili bir problem vardır. Ve problem esasen orta yaşlıları kapsamaktadır. Bu ilk noktadır. İkinci nokta ise şudur: 25 yaş ve üzerinde, ilköğretim düzeyinde veya daha az eğitim almış olan işsizlerin sayısı yaklaşık 1.3 milyon kişidir. Öyle sanal kişiler filan da değildir bunlar, bildiğimiz kanlı canlı insanlardır. 2009 yılında mesleki eğitim kursu almış olanların sayısı ise yalnızca 167 bin civarındadır. Bu rakam daha önceki yıllara kıyasla son derece yüksektir ve başta Çalışma Bakanlığı ve İŞKUR olmak üzere ilgili kurumların kriz dönemindeki gayretini göstermektedir. Ancak beceri dönüşümüne acil biçimde ihtiyaç duyan işsizlerimizin yığını içinde ancak küçük bir kesim bu programlardan faydalanabilmiştir. Buradan ne çıkar? Şu çıkar: Türkiye, işini kaybeden orta yaşlılarını hedef alan bir reoryantasyon programına sahip değildir. Var olan programlar çok küçüktür ve amacı karşılamamaktadır. Şimdi bu resme bakınca ne dersiniz? Ortada yapısal bir problem vardır. İnsanlar işlerini kaybetmektedirler. Becerileri günün ihtiyaçlarına tam cevap verememektedir. Devletin bunların iş bulmasına yardımcı olacak etkin bir aktif işgücü piyasası politikası çerçevesi yoktur. Var olanlar bu orta yaşlı grubu hedef almamaktadır. Türkiye'nin orta yaşlı işsizlere yeni beceriler kazandıracak, onları yeniden eve ekmek götürebilecek hale getirecek programlara ihtiyacı halen vardır. Sekiz yıl önce de vardı. Bugün de vardır. Genç işsizliği sorunu bir eğitim sistemi meselesidir. Orta yaşlı işsizliği ise ancak iyi tasarlanmış, yaratıcı aktif işgücü piyasası politikalarıyla çözümlenebilir. Genç işsizlerimiz orta büyüklükte bir Avrupa ülkesinin istihdamı kadardır. Orta yaşlı işsizlerimiz de orta büyüklükte bir Avrupa ülkesinin istihdamı kadardır. "Nasıl olsa iş bulamam" diye işgücü piyasasına katılmayanlarımız da büyük bir Avrupa ülkesinin istihdamı kadardır. Ortadaki durum son derece yapısaldır. Üçüncü tespit ise şimdilik bir soru olarak kalsın: Sayın Başbakan bu durumda ne desin? İktidarının sekizinci yılında "Bu sanaldır"dan başka ne söylesin? Vaziyet böyleyken böyledir, efendim.
Bu yazı 13.04.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.