TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Yunanistan'ın kamu maliyesine ilişkin sorunları yalnızca Yunanistan'ın meselesi değildir. Bu çerçevede, Yunanistan Maliye Bakanı Papaconstantinou'nun açıklaması doğrudur. Almanya ve Fransa'dan gelen açıklamalar ise tam da doğruyu yansıtmamaktadır. Yunanistan, Avrupa Birliği'nin meselesidir. Yunanistan'ın yaratıcı muhasebe teknikleri kullanarak, bütçe performansını olduğundan daha iyi göstermiş olması elbette kötüdür. Ancak Avrupa Birliği'ne yakınsama sürecinin, geriden gelen üyelerin iç tasarruf oranlarını düşürüyor olması yapısal bir mesele olarak ele alınmalıdır. Konu Türkiye ile de yakından alakalıdır. Yunanistan olayından sonra Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği tartışması artık yeni bir düzlemde yapılacaktır. Geçen pazartesi Radikal'in ekinde yer alan demeçler, Avrupa Birliği müzakere sürecini yöneten yöneticilerimizin; Yunanistan krizinin olası etkilerini daha yakından izlemeleri gerektiğini göstermektedir. Gelin bakın, Yunanistan, Portekiz ve de şimdilerde konuşulmaya başlanan İtalya'nın bütçe sorunları Avrupa Birliği'nin genişleme sürecini ve de Türkiye'nin üyelik hedefini nasıl zora sokma potansiyelini taşımaktadır. Gelin bakın, kocaman kocaman yöneticilerimiz nasıl hayal görmektedirler. Yunanistan'daki problemin kaynağında, Yunanistan'ın kamu açıklarının yüksekliği yatmaktadır. Yunanistan'ın kamu hesaplarını yoğun bir biçimde makyajladığının ortaya çıkması ülkede kamu iç borç stokunu çevirmeyi zora sokmuştur. Resmi rakamlarda yüzde 6 olarak görünen bütçe açığının gerçekte yüzde 12 civarında çıkması sorunun kaynağı gibi görülmektedir. Piyasa aktörleri Yunanistan'ın yanı sıra Portekiz, İtalya gibi başka Avrupa Birliği ülkelerinin kamu maliyesi felaketini de tartışmaya başlamış durumdadırlar. Peki, Yunanistan, Portekiz gibi ülkeler neden böyle bir tartışmada başı çekmektedirler? Gayet basit bir nedenle: Bu ülkeler Avrupa Birliği'nin cari işlem açıkları yüksek ve de iç tasarruf oranları düşük olan ülkeleridir. Dolayısıyla bu ülkelerde büyüme "yabancı" tasarruflara yakından bağlıdır. Büyüme süreci ise tam da bu nedenle son derece kırılgan ve de istikrarsız olabilmektedir. Cari işlemler açığı, 2009 rakamları ile bakarsanız, Yunanistan'da yüzde 10, Portekiz'de yüzde 10 ve İspanya'da yüzde 6 civarındadır. Bu rakamlar aslında 2008 yılı rakamlarına göre cari işlem açıklarında bir iyileşmeye işaret etmektedir. 2008 yılında Yunanistan, İspanya ve Portekiz'in cari işlem açıkları sırasıyla yüzde 14,4, 12,1 ve 9,6 civarındaydı. Buna rağmen kırılganlık kaynağı ortadadır. Aşağıdaki grafik ise Avrupa Birliği ülkelerinin bir bölümünde tasarruf oranlarını göstermektedir. Görüleceği gibi, yüksek cari işlem açıkları esasen düşük iç tasarruf oranlarına işaret etmektedir. Şimdi burada sorulması gereken soru şudur: Yunanistan, Portekiz ve İspanya'da cari işlem açıkları ne zamandan beri artmakta ve de iç tasarruf oranları düşmektedir? Yapılan çalışmalar, Avrupa Birliği üyeliği ile birlikte bu ülkelerde yurtiçi tasarruf oranlarının azaldığını ve de cari işlem açıklarının yükseldiğini göstermektedir. Tek pazar haline gelme süreci, gelişme aşamasında arkadan gelenlerin, yüksek cari işlem açıkları vasıtasıyla intibak ettiklerini göstermektedir. Bu ne demektir? Yakınsama sürecindeki ülke, birliğin standartlarını yakalama sürecinde, tek pazarlaşma sürecinde yerel tasarrufların gerektirdiğinden daha fazla yatırım yapmak durumundadır. Bu nedenle yabancı tasarruf girişi, tek pazarlaşmanın olmazsa olmaz intibak mekanizmalarından biridir. Bu ilk noktadır. Aynı süreç içinde yurtiçi tasarrufların azalıyor olması da intibak sürecinin bir başka maliyetidir. Bu da ikinci altı çizilmesi gereken noktadır. Gelelim üçüncü noktaya: Avrupa Birliği, yakınsama sürecindeki ülkelerde, yakınsama süreci nedeniyle artan yapısal kırılganlık unsurlarının farkında olmak ve bunları kontrol edecek mekanizmalar inşa etmek zorundadır. Bu da üçüncü noktadır. Peki, üzerinde çok tartışma yürütülen ortak maliye politikası alanında ya da Maliye Piyasası Kurulu benzeri bu tür dengesizlikleri kontrol edecek herhangi bir mekanizma inşası için bir adım atılmış mıdır? Hayır. Bu da dördüncü noktadır. Peki, yakınsama süreci, ülke ekonomisinde yapısal kırılganlıkları artırıyorsa, benzer bir süreç Türkiye için de beklenebilir mi? Kesinlikle. Beşinci tespit açıktır: O zaman Türkiye'nin Avrupa Birliği müzakere süreci, Yunanistan krizi ile birlikte artık daha zordur. İletişim politikası tasarlanırken bu hususun da dikkate alınmasında fayda vardır. Dünyayı eskisi gibi zannettiği izlenimini veren yöneticilerimize saygıyla duyurulur.
Bu yazı 04.02.2010 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.