TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Okumakta fayda var. Amerika Birleşik Devletleri'nde bir finansal kriz olarak başlayan 2008 krizi, bizim buraya bir reel sektör krizi olarak geldi. Suyun öte yanında başlayan kasırga, aheste aheste bizim kıyılarımıza kadar ulaştı. Biz öyle "Acep bu ne ola ki?" diye bakar ve uzaktan kasırgaları izlemekten kaynaklanan engin deneyimimizle "Canım, ille de üstümüze gelecek değil ya, teğet de geçebilir" diye ıslık çalarken fırtınaya yakalandık. Yakalandığımız fırtına, alıştığımız krizlere benzemiyordu. Peki ama bizim alıştığımız krizler nasıldı? Bunun farkı nereden kaynaklanıyordu? Bu krize karşı yapabileceklerimizi yaptık mı? Yapabilecek olup da yap(a)madıklarımız nelerdi? Bundan sonra bizi neler bekleyebilir? Bu tür soruların cevapları Fatih Özatay'ın "Finansal Krizler ve Türkiye" başlıklı keyifle okunan kitabında yer alıyor. Kitap, okunup bitirildiğinde insana hemen, "Hani bunun devamı?" diye sordurtuyor. Ama bakın nasıl devamı? Bu kitap insana bir başka türlü "Hani bunun devamı?" diye sordurtuyor. Önce müsaadenizle kitaptan başlayalım. "Finansal Krizler ve Türkiye" kitabı 182 sayfa. Kitabın ilk üçte birinde okuyucu finansal krizler literatürü ile tanıştırılıyor. İkinci üçte birinde küresel krizin nasıl ortaya çıktığını öğreniyoruz. Son üçte birinde ise Türkiye bu fırtınadan nasıl etkilendi, neler yapabilirdik ama yapmadık bir bir sıralanıyor. Kitabı bitirdiğinizde, yukarıdaki soruların cevaplarını keyifle almış oluyorsunuz. Pek iyi oluyor. En azından bana öyle geldi. Her okuma bir serüvendir. Her okumanın yarattığı etkiyse kesinlikle aynı değildir. Kitap okuma serüveni kişiseldir. Okunanın bir dedektif romanı ya da bir inceleme kitabı olması sonucu değiştirmez. Her kitap, her insanın zihninde aynı imgeleri canlandırmaz. Bakın, bu keyifli kitap benim aklıma neler getirdi? Türkiye'de pek fazla telif eser yazılmaz. Hele hele güncel bir konuyu, anlamaya ve o arada anlatmaya çalışan incelemeler yok denecek kadar azdır. Bu, aslında hepimizin zaafıdır. Halbuki yazarak anlamaya çalışan kesinlikle daha çabuk öğrenir. Bizim iktisat alanında, doğrusu ya, bu tür çalışmalar daha da azdır. İnanmayanlar gidip bir kitapçıya bakabilirler. Kitapçıların en fakir bölümleri "ekonomi" kitaplarının sıralandığı bölümlerdir. Onların arasında güncel iktisadi meseleleri, bizim buradan, ele almaya çalışan kitaplar ise bir elin parmaklarından daha azdır. Başlığında kocaman kocaman "kriz" diye bağıran kitaplarsa ya içinde yaşadığımız günlere gelemeden bitiverir ya da bir türlü bizim topraklarda ne olup bittiğini anlatamaz. Aklınızda zaman ve mekân açısından bir "Hani bunun devamı?" tadı kalıverir. Bakın bu kitap öyle değildir. Konu, doğrudan 2008 krizi ile ilgilidir ve bu krizin bu toprakları nasıl kasıp kavurduğu üzerinde durmaktadır. Geriye kalan, başka türlü bir "Hani bunun devamı?" hissidir. Bu ilk noktadır. Türkiye'de iktisat politikasıyla ilgili olarak sorumlu görevlerde yer almış olanlar, güncel gelişmelerle ilgili değerlendirme yaparken şöyle kendilerini bir kasarlar. Aman ha, halen sorumlu görevlerde olanlar incinmesinler isterler. Bu, esasen baş edilmesi gereken "damdan düşenin halinden en iyi daha önceden damdan düşmüş olan anlar" misali bir yoldaşlık duygusudur. Siz de bir kriz dönemini yaşamışsınızdır. Şu anda görev yapmakta olanların nasıl zor şartlar altında, yapmak isteyip de yapamadıklarını bilirsiniz. Görüp de hareketsiz kalıyor olmanın manasını en iyi zaten siz bilmektesinizdir. Her şeyi bilip de ortadaki sorumluluklar nedeniyle, bağıra bağıra söyleyememenin ne demek olduğunun üstadı da sizsinizdir. Bu nedenle bazen dilinizin ucuna gelenleri şöyle bir ağız dolusu söylemekten kaçınırsınız. Güncel olanı anlatırken, yapılması gerekip de yapılmayanları söylemekten kaçınmamak gerekir. Bakın bu kitap o açıdan da insanda bir "Hani bunun devamı?" hissi yaratmamaktadır. Yapılması gerekip de yapılmayanlar, kitapta son derece nazik bir üslupla anlatılmaktadır. Peki, öyleyse mesele nedir? Nedir o insanın aklında kalan "Hani bunun devamı" hissi? Şudur efendim: Kamuda sorumlu görevlerde yer almış olanlar, içinde yer aldıkları iktisat politikası tasarımı deneyimini daha ayrıntılı bir biçimde tartışmaya açmalıdırlar. Fatih Özatay'ı okurken benim aklıma takılan tam da budur. Bugünün hatalarından öteye, neden o hataların yapıldığını, yapılabildiğini tartışmaya açmak gerekir. Bunu anlatmanın en iyi yolu ise herkesin kendi damdan düşme serüveni ile bugün olanlar arasında bağlantı kurmasıdır. Bile bile lades olmaz demeyin, olur. İktisat politikası tasarımında olur. Dün de olmuştur, bugün de olmaktadır. Söyler misiniz, iktisat politikası deneyimi kuşaktan kuşağa nasıl nakledilebilir? Elbette hataları ve sevapları ile açıklıkla tartışılarak. Peki, 2001 krizi sonrasındaki politika tasarımı deneyimini en iyi kimler tartışabilir? Elbette o politika tasarımı deneyiminin içinde yer almış olan bürokratlar. Ama bakın etrafa, ortada o gün hakikaten ne olup bittiğini, içeriden anlatan, telif bir eser var mıdır? Yoktur. 1990'ların krizli yılları için böyle bir içeriden değerlendirme var mıdır? Yoktur. 1980'ler için var mıdır? Böylesi yoktur. Ama olmalıdır. Sorumlu görevlerini başarıyla bitirdikten sonra, özel sektöre ya da TBMM'ye değil de üniversitelere gelenlerin sayısı arttıkça içeriden telif incelemelerin sayısı da artacaktır. Kitapçıların rafları da iktisat politikası tartışmaları da zenginleşecektir. Doğrusu ya, ben son derece umutluyum. Bu içeriden değerlendirme geleneğini, 1995'ten beri önce Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde oda arkadaşım, şimdilerde ise TOBB Üniversitesi ve TEPAV'da oda komşum olan Fatih Özatay'ın başlatabileceğine inanıyorum. "Finansal Krizler ve Türkiye" kitabı tartışmanın ilk izlerini taşıyor.
Bu yazı 10.12.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024