TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
IMF ve Dünya Bankası 2009 yıllık toplantısının İstanbul'da yapılması, küresel tartışmaları kapımıza kadar getirdi. Şimdi bundan yararlanma zamanıdır. İstanbul'daki açıklamalardan anladığımız kadarıyla, ortada bir "küresel dengesizliklerin giderilmesi" tartışması vardır. Gördüğümüz şudur: Biçimlenmekte olan "küresel dengesizliklerin giderilmesi" tartışması, Türkiye için iyi haber değildir. Yalnızca Türkiye için değil, ekonomileri yakınsama sürecinde olan herkes için bu tartışma kötüdür. Yavaş büyüme habercisidir. Sosyal sorunların zamana yayılması, Avrupa Birliği'nin kişi başı milli gelirine ulaşmanın gecikmesi anlamına gelmektedir. Türkiye'nin G-20 bünyesinde gündeme getirmeye hazırlanması gereken temel noktalardan bir tanesini bu yeni başlayan tartışma oluşturmaktadır. Bugün müsaadenizle meseleye bir giriş yapalım. Yapalım ki Türkiye'nin küresel gündemde konuşması gereken çok önemli bir meselesi olduğunu herkes idrak edebilsin. Merak edenleri aşağıya bekleriz. "Küresel dengesizliklerin giderilmesi" tartışmasını açan IMF Başkanı'nın kendisi oldu. Geçen hafta İstanbul'da yaptığı basın toplantısında, esasen Çin'deki tasarruf fazlası ve ABD'deki tasarruf açığı olarak ifade edilebilecek küresel ekonomik dengesizliğin sürdürülebilirliğini gündeme getirdi. Bunun küresel ekonomi açısından anlamı şöyledir: Çin daha fazla iç tüketime, ABD ise daha fazla tasarrufa yönelmelidir. Peki, bütün bu tedbir gereği nereden kaynaklanmaktadır. Bu yolla, finansal piyasalar vasıtasıyla bir yerden ötekine taşınması gereken kaynak (tasarruf) miktarı azalacaktır. Trafik azalınca, kaza ihtimali de azalmış olacaktır. Dolayısıyla küresel kriz ihtimalini azaltmanın yolu, trafiği azaltmaktan geçmektedir. Trafiği artıran ise küresel makro dengesizliklerdir. Bir yerde büyük bir tasarruf açığı, öte tarafta ise büyük bir tasarruf fazlası varsa, trafiğin çoğalmasını beklemek gerekmektedir. Bu da kaza ihtimalini artırmaktadır. Bu tartışmayı değerlendirirken, akılda tutulması gereken ilk nokta şudur: İçinde bulunduğumuz krizin nedeni, küresel ekonomik dengesizlikler değildir. Küresel ekonomik dengesizlikler bir küresel krize gerçekten yol açabilirdi. Ama bu kez yol açmamıştır. Bu kriz, küresel fon akımlarında bir trafik kazası değildir. Bu kriz, ABD finansal piyasalarındaki düzenleme boşluğundan kaynaklanmıştır. İlk akılda tutulması gereken nokta budur. Evet, küresel ekonomik dengesizlikler trafik kazası ihtimalini artırmaktadır ama düzenleme boşluğu da aynı sonuca yol açabilmektedir. Bu ilk noktadır. İkinci nokta ise şudur: Küresel ekonomik dengesizliklerin giderilmesi demek, daha yavaş bir küresel büyüme demektir. Yine ABD ve Çin ikileminden meseleye bakarsanız; ABD'nin daha fazla tasarrufa yönelmesi demek, küresel ekonominin daha yavaş büyümesi demektir. Her ülkedeki iç talepler, küresel büyümede önemli olacaktır. Bu durumda, ABD küresel büyümenin tek itici gücü olmaktan çıkacaktır. Küresel büyüme kaynakları artacaktır. Sonuçta, küresel büyümenin koordinasyonu zorlaşacaktır. Bu, ikinci noktadır. Gelelim Türkiye'ye ve konuyla ilgili üçüncü tespitimize: Türkiye iç tasarrufların imkân verdiğinden daha hızlı büyüyen bir ülkedir. Bu ne demektir? Türkiye, küresel ekonomik dengesizlikler sayesinde yüksek tempolu bir büyüme gerçekleştirebilmektedir. Küresel fon akımlarının tutarının azalması demek, trafiğin azalması demek, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yakınsamasının zamana yayılması demektir. Türkiye'nin daha yavaş büyümesi demek, refah seviyemizin daha yavaş artması demektir. Bu kötüdür. Küresel ekonomik dengesizliklerin giderilmesi tartışması, Türkiye için ilk bakışta iyi değildir. Tartışma bizim için iyi olmayabilir ama böyle bir tartışma başlamıştır. Şimdi yapılması gereken, ikidir. Öncelikle yeni dönemde nasıl büyüyeceğimize karar vermemiz gerekmektedir. İkinci olarak ise bunun için gereken şartları belirlemektir. Ancak bunlar belirlendikten sonra, Türkiye'nin giderek ağırlıkla yer aldığı uluslararası forumlarda aktif olabilmesi mümkün olabilecektir. G-20, biçimlenmekte olan küresel dengesizliklerin giderilmesi tartışmasına katılmak için Türkiye açısından uygun platformdur. Ama önce bitmesi gereken, ortadaki politika ataletidir. Çok çalışmamız lazım, çok. Aksi takdirde, unutmayalım, gideceği limanı bilmeyene hiçbir rüzgâr yardım edemez.
Bu yazı 06.10.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024