TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Orta Vadeli Mali Program (OVP) şekillenmeye başladı. Hiç değilse ortada genel hatları üzerinde "hükümetin içinde" anlaşmaya varılmış bir metin olduğunu biliyoruz. Bu olumludur. Şimdi ortaya çıkan genel ifadelerin ne manaya geldiğini ve uygulamaya sorunsuz aktarılıp aktarılamayacağını görmeyi bekleyeceğiz. Bu arada elbette çıkan kısım üzerinde değerlendirme yapmaya da başlayabiliriz. Bugün isterseniz geçen haftadan beri devam ettirdiğimiz şu mali disiplin ve mali kural kavramları üzerinde düşünmeye devam edelim. Sonra açıklanan rakamları bu çerçevenin içinde değerlendirmek daha kolay olabilir.İsterseniz şuradan başlayalım. Dünkü Amerikan Washington Post gazetesinin manşetinde "Dünya hükümetleri zenginlere karşı sertleşiyor" diyordu. Neden böyle diyor? Çünkü gelişmiş ülkelerde başlayan resesyonun depresyona dönüşmemesi, uzun süreli bir iktisadi durgunluk ortamı doğmaması için Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) büyük gayret sarf ettiler. İlgili hükümetlerin genişletici bir maliye politikası izlemesi ve de iç talebi desteklemek üzere etrafa para dağıtmasına öncülük ettiler. Azalan özel fon akımlarını ikame etmeye gayret ettiler. "Alıştığımız çerçevenin dışında" düşünülmesinin bu dönemde normal olduğu konusunda herkese liderlik ettiler. Şimdilik iş hâlâ bitmedi. Alışılan çerçevenin dışında düşünülmesini zorunlu kılan iktisadi ortam daha sona ermedi. Ancak ilk dalga geçti. Alınan tavrın doğru olduğu her gün daha iyi anlaşılıyor. Bu iyi bir haberdir. Alınan tavır normal değildi ve fakat içinde bulunduğumuz ortam da normal değildi. Hızlı bir biçimde genişletici maliye politikasına yönelen, bütçe imkânlarını zorlayarak kamu harcamalarını artıran hükümetler başlangıçta daha rahattılar. Kimse kredi almak istemediği, kimse de kredi vermek istemediği için ortadaki likiditenin tamamını faiz oranlarını zorlamadan toparlayabiliyorlardı. Şimdilerde ise özel aktivitenin yeniden canlanabilmesi için ortadaki anormal durumdan bir çıkış stratejisi geliştirilmesi gerekiyor. Burada ilk nokta Washington Post'un haberinde vurgulanan meseledir: Hükümetler toplumun hali vakti yerinde kesimlerinin vergilerini artırmaya yönelmektedirler. Bu neden böyledir? Galiba iki nedenle: Birincisi, kamu harcamalarındaki ve de borç stokundaki artışı dengeleyecek gelir artışına imkân verecek düzenlemelere ihtiyaç vardır. İkincisi, bugüne kadar toplumun yalnızca belli kesimleri bu krizin yükünü çekmiştir. Bazı kesimler o kadar da fazla yük üstlenmiş gibi görünmemektedir. O vakit, halkla ilişkiler açısından bazı kesimlerin vergi yükünü artırmak, gelirleri üzerine kısıtlama koymak meşru olarak gösterilmektedir. Hükümetlerin hakça olanı yapmakta olduğuna dair bir kanaatin kamuoyunda yaygınlaşmasına katkıda bulunulmaktadır. Bu çerçevede, gelişmiş ülkelerdeki hükümetler vergi cennetlerine karşı önlemleri yoğunlaştırmıştır. Amerikalılar İsviçre'nin oradaki servetler hakkında daha fazla bilgi açıklamasını sağlayacak anlaşmalar imzalamıştır. Benzer bir yasa geçen hafta Almanya parlamentosundan da geçmiştir. Buna göre servetini vergi cennetlerine kaçıranlar için denetimler sıkılaşmaktadır. Fransa'da doğrudan finansal sektör çalışanlarının ücretleri üzerine kısıtlamalar getirilmiştir. Bunların hepsine bakıldığında iki noktanın altı çizilebilir: Birincisi, kriz esnasında hızla ve dikkatli bir biçimde kamu harcamalarını artıran ülkeler vergi gelirlerini artırmak için tedbir almaktadırlar. İkincisi, alınan tedbirler tüm mükellefleri değil, hakikaten zengin olanları, vergi planlamasına ağırlık verenleri kapsamaktadır. Türkiye'nin vaziyeti ilginçtir. İlk olarak, 2011 yılı için ortaya konan faiz dışı fazla hedefinin hangi yapısal reform tedbiriyle ve kamu harcamalarının kompozisyonunu ne yönde değiştirerek yapılacağı daha tam belli değildir. Bu esnada kamu harcamalarının toplamının ne olacağı da daha ortada yoktur. Ancak şunu söylemek mümkündür: Bir dizi kamu harcaması tedbiri ile desteklenmezse 2011 yılının 2010 yılından daha iyi olabilme şansı yoktur. İkincisi, bu çerçevede, bütçe açığının milli gelir içindeki payının nasıl küçüleceğine dair bir hikâyeye ihtiyaç vardır. Kamu harcamaları kısılacak mıdır? Hangi tür harcamalar nasıl kısılacaktır? Vergi gelirleri artırılacak mıdır? Nasıl artırılacaktır? Dün basın toplantısından önce Hazine sitesine konulan metinde bu ayrıntılar yoktur. Üçüncüsü şudur: Gelişmiş ülkelerde vergiden bahsedenler dün alınması gereken tedbirleri alanlardır. Türkiye ise aynı dönemde kamu harcamalarını doğru olmayan alanlara yönlendirerek şirketler kesiminin ciddi bir hasar almasına yol açmıştır. Dün gelişmiş ülkelerin yaptığını yapmayanın bugün iş toplumun üzerine yük yüklemeye geldiğinde onları takip etmesi olsa olsa hazindir. Artık OVP'ye biraz daha ayrıntılı bakalım. Biz hâlâ aynı yerdeyiz, IMF ile o rakamlar daha gerçekçi duracaktır. IMF'siz sırıtmaktadırlar.
Bu yazı 17.09.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024