TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Sayın Mehmet Şimşek şirketlere, bankalara, hanehalkına, vallahi hepimize, "Hadi yine iyisiniz, iyisiniz; dipçik gibisiniz maşallah" dedi. Sayın bakanın görüp de bizim göremediğimiz acaba nedir? Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), "Şubat Ayı Sanayi Üretim İndeksi"ni açıkladı. Sanayimiz şubat ayında da iki rakamlı erimeye devam etmiş. Hatırlayın Ocak 2009'da indeks yüzde 21,3 azalmıştı. Şubat ayında da yüzde 23,7 azaldı. İşsizlik artmaya devam ediyor. İŞKUR, daha geçenlerde, ocaktan marta işsizlik sigortasından para alanların sayısının 67 bin kişi daha arttığını açıkladı. Bu rakamlar yılın ilk çeyreğinde reel tarafta daralmanın olanca hızıyla devam ettiğini gösteriyor. Buna karşılık bankaların kârları yılın ilk ayında geçen yılın aynı ayına göre nominal olarak, yüzde 23 arttı. Bu arada, Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek "Haydi canım sen de" dedirten bir açıklamayla ortadaki vaziyetin üzerine tüy dikti. Sayın Şimşek "Hadi yine iyisiniz, iyisiniz" dedi. Sayın bakana göre hem bankaların hem de hanehalkının durumu iyiydi. Şirketlerinki de o kadar fena sayılmazdı. Peki, bu durumda, asayiş berkemal mıdır? Sayın bakan haklı mıdır? Hayır. Gelin bakın neden hayır? Reel olanla, finansal olan arasındaki bu asimetrik görünüme bakınca ilk sorulması gereken soru şudur: Bankaların kârları neden artmaktadır? Gayet basit, iki nedenle: Birincisi, bankalarımız bir süreden beri, şirketlerden krediyi kesip, ellerindeki fonları olduğu gibi Hazine bonosu ve devlet tahviline yatırmaktadırlar. Son beş ayda bankaların devlet iç borçlanma senedi (DİBS) portföyü 20.3 milyar TL artarken kredi portföyü 9.6 milyar TL azalmıştır. Aynı dönemde DİBS faiz oranı 6 puan azalmıştır. Yani ne olmuştur? Bankalarımız hızla DİBS talebini artırınca, DİBS fiyatları artmış, faiz oranları ise düşmüştür. Böyle olunca ne olmuştur? Bankaların mevcut DİBS stoklarının değeri artmıştır. Yani ne olmuştur? Bankalar DİBS portföylerinden, fazladan kâr elde etmişlerdir. Banka kârlılığındaki artışın kaynağında şirket kredilerinin kesilmesi nedeniyle yükselen DİBS portföyleri ve buna koşut olarak faiz oranlarının azalması gerçeği yatmaktadır. Bu kârlılık artışı bankaların artan risk nedeniyle şirketlerden kaçmasının bir sonucudur. Müjdeli bir haber değildir. Bu birinci noktadır. Gelelim ikincisine.. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) faiz indirimleri, bu çerçevede, bankaların DİBS portföyleri nedeniyle daha fazla kâr yazmasına yardımcı olmuştur. Hatta gelin altını çizerek ifade edelim: Merkez Bankası'nın faiz indirimleri bir tek bankaların kâr yazmasına yaramıştır. Şirketler kesimine sağladığı fayda son derece sınırlı olmuştur. Neden böyle olmuştur? Gayet basit bir nedenle: Bankalar şirketler kesimine kredi açmaktan kaçınmaktadırlar. Neden kaçınmaktadırlar? Şirketlerin dış ve iç satışları hızlı bir biçimde düşmektedir. Demek ki neymiş? TCMB faiz indirimleri yalnızca bankaların kârlarını katlamalarına yardımcı olmaktadır. Burada da müjdeli bir haber yoktur. Bu da ikinci noktadır. İlk sorunun cevabından çıkan sonuç şudur: Şirketler kesimine değil, devlete kredi veren bankalar kârlarını artırmaktadırlar. Gelelim ikinci soruya: Peki, şimdi bu durumda Sayın Şimşek gibi "Bankalarımız iyi durumdadır" demek mi gerekmektedir? Hayır. Reel kesimde faaliyet gösteren şirketleri kötü durumda olan bir ülkenin bankaları iyi durumda olamaz. Nokta. Neden böyledir? Gayet basit bir nedenle: Banka aktiflerinin yüzde 30'una yakını DİBS portföyü ise yüzde 50'si ise hâlâ şirketlere açılan kredilerden oluşmaktadır. Bu şirketler ayda 100 birim satış yapabileceklerini düşünerek, bankalardan kredi almışlardır. Şimdi 100 birimlik satış yapamamaktadırlar ya da sattıkları 100 birimden almayı düşündükleri bedeli, fiyat indirimleri nedeniyle alamamaktadırlar. Hal böyle olduğunda ne beklemek gerekir? Bankaların artan kârları yarın zaten artacak kötü kredi portföyü için karşılık olacaktır. Demek ki neymiş? "Bankalarımızın durumu iyidir" demek doğru değilmiş. Şirketleri bunalan bir ülkenin bankaları da bunalırmış. Bugün değilse yarın olacak olan olurmuş. Peki, bunun çıkışı nerededir? Çıkışın üç önkoşulu vardır: Birincisi, hakikati olduğu gibi kabullenmek ve millete doğruyu söylemektir. Mesnetsiz yere "iyisin, iyisin; dipçik gibisin" demek yanlıştır. İkincisi ise şimdiden banka sermayelerini güçlendirecek tedbir almaktır. Üçüncüsü ise şirketler ve bankaların önüne bir çıkış yolu stratejisi koymaktır. Türkiye'de yerel seçimler biteli iki hafta olmuştur. Bunların üçü de halen yoktur. Peki, hanehalkının içinde bulunduğu durumda takip edilmesi gereken müjdeli bir durum var mıdır? Sayın Mehmet Şimşek hepten mi haksızdır? Ona da geleceğiz.
Bu yazı 09.04.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024