Yok canım. Nereden çıkardınız? Ona daha çok var. Hükümetimizin en sonunda doğru yolu bulmuş olması yetmez. Daha atılacak bir sürü adım, alınması gecikmiş bir dizi tedbir var. Vergi indirimleri sonrası otomotiv talebine bakıp "Yoksa bu kriz sona mı eriyor, anacım" demek mümkün değildir. Bu, bir saman alevidir ama içerdiği müjdeli bir mesaj da vardır. Keçiboynuzunu kemirmeye razıysanız, müjdeli haberi size iletelim efendim.
Bu hafta otomobil ve beyaz eşyada Özel Tüketim Vergisi oranları üç aylığına düşürüldü. Hafta başından beri herkes otomobil satışlarını takip ediyor. Bayiler memnun, telefonları yeniden çalmaya başlamış. İlk kez siftah yapmaya başlamışlar. Geçen akşam bir televizyon kanalında haber şöyleydi: "İlk gün 600 araba satıldı." Bu, belli bir marka ürünle ilgiliydi sanırım. Şimdi bunlar fevkalade iyi elbette. Ancak gerçeği gözden kaçırmamak gerekiyor: Bu tedbir tek başına kaldığında bir saman alevi gibi gelip geçecektir.
Gelin üç adet tespit yapalım: Otomotiv satışlarının artıyor olması, otomobil fabrikalarının tam kapasite çalışmaya başlayacağı anlamına gelmez. Bu bir. Daha önemlisi, bu tedbir tek başına, ülkemizin otomobil sektörünün ayakta kalmasının garantisi değildir. Bu da iki. "Arkadaşım, işte bakın, üzerimize düşeni fevkalade yaptık" diye bir kenarda oturma zamanının geldiğini ise kesinlikle göstermemektedir. Bu da üç.
Birinciden başlayalım. Bugün otomobil satışlarının günlük birkaç yüze çıkması, otomobil fabrikalarının çalışan sayısını artırmalarına yaramayacak. Geçen yıldan beri stoklarda bekleyen otomobil sayısı yaklaşık 150 bin civarında. Şimdi bu stoku günde 1000 otomobil satsanız ancak bir yılda eritirsiniz de yeni araba yapmanıza gerek bile olmaz. Dolayısıyla bu tedbir fabrikaları çalıştırmaz. Olsa olsa firmalarımızın dayanma gücünü birkaç ay artırır. Birkaç ay ise iç pazarı canlandırmaz. Bu birinci noktadır.
Şirketlerimizin sorununu tam kavramadan içinde bulunduğumuz soruna çözüm bulunamaz. İç ve dış talebin daralması sonucu şirketlerimizin mamul ve hammadde stokları vardır. Bu stokların problemi ikidir. Birincisi, hammadde fiyatlarındaki hızlı düşüşün de etkisiyle stoktaki malın fiyatı, piyasa fiyatının zaten altındadır. Bu stoktan yapılan her satış esasen zarardır. Şirketin işletme sermayesini götürür. İkincisi, malı stokta tutmak demek, o mala para bağlamak demektir. Aktifte stok tutulan malı, her gün pasiften fonlamak gerekir. Stokta mal tutmak demek, işletme sermayesi ihtiyacının artması demektir. Şimdi alınan tedbir ile yapılan her satış şirketin işletme sermayesinin bir bölümünü götürürken işletme sermayesi ihtiyacı baki kalacaktır. Bayilerle ilişkiler de ek işletme sermayesi gereği yaratmaktadır. Dolayısıyla iç pazarı tek başına canlandırmak, şirketlerimizin problemine çözüm değildir. Şirketlerimizin nakit dengesini yeniden tesis etmek önemlidir. Şirketlerimizin işletme sermayesi desteğine ihtiyacı vardır. Bu da olsun ikinci nokta.
Vergi indirimi kararı bu çerçevede bakıldığında bir saman alevi kadar etkili olacaktır. Gelip geçecektir. Peki, alınan kararın müjdesi nerededir? Müjdeli haber şudur: Saman alevi kadar bile olsa bir etki yaratmak mümkündür. Topal da olsa tek başına da kalsa politika aktivizminin bir faydası olacaktır. Az olacaktır ama olacaktır. Ekonomide hiç değilse zarardan kâr elde etmek mümkündür. Kriz dışarıyı kasıp kavursa bile, içeride bir hareket alanı açılabilir. Yapılması gereken çok yönlü bir tedbir paketini bir an önce gündeme getirmektir.
Gün aktif iktisat politikası günüdür. Gün, sürekli deney günüdür. En çok deneyen, sonucu en çabuk bulacaktır.
Önkoşul, dünün kısıtlayıcı varsayımlarını bir an önce unutmaktır. Açık fikirle önümüzdeki meseleye bakmak önemlidir.
Bu yazı 19.03.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.