TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Dünya değişti. Dünya o kadar değişti ki, Uluslararası Para Fonu (IMF) iktisadi danışmanı Olivier Blanchard ve hepimizin yakından tanıdığı, Mali İşler Bölümü Direktörü Carlo Cottarelli geçenlerde yaptıkları ortak açıklamada "nasıl bir genişletici maliye politikası gerekir?", tam da onu anlatıyorlardı. İsteyenler, açıklamanın İngilizcesi için, IMF'nin web sitesine, Türkçesi için ise TEPAV'ın web sitesine bakabilirler. Dünya değişince, IMF dahil, herkes, yeni ortama ayak uydurmaya çalışıyor. Ama bir tek bizim merkez bankamız kendisini hâlâ dünün dünyasında zannediyor. Halbuki merkez bankasının gerçeklikle yeniden bağlantı kurması önem taşıyor. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Merkez Bankası'nın bugüne kadar kendisine kredibilite kazandıran en önemli özelliği neydi? Ekonominin dönüş noktalarında, neyin değişmekte olduğunu berrak bir biçimde ifade etmesiydi. Şimdi Türkiye'nin yeniden o açıklığa ihtiyacı var. Ortada değişen bir durum var ama merkez bankasında işin karşılığı yok. Bugün problem olan, merkez bankası açıklamalarında yer alan ifadeler değil. Problem olan, merkez bankası açıklamalarında yer almayan hususlar. Gelin altını çizerek belirtelim: Bugün Türkiye'nin temel meselesi borçlanma piyasasının iki ucu arasındaki iletişimin kopmuş olmasıdır. Bugün Türkiye'de bölüntülenmiş bir borçlanma piyasası biçimlenmektedir. Bu; düne benzemeyen, bugüne özgü temel meselemizdir. Böyle bir ortamda, para politikasının dünkü işleyiş biçiminin yeterli olmayacağı şimdiden bellidir. Buna en baştan ve açık bir biçimde müdahale etmek gerekmektedir. Şu anda yapılmayan tam da budur. Ne demektir "borçlanma piyasasının iki ucu arasındaki iletişimin kopmuş olması?" Siz para piyasalarında bir tek faiz oranı var zannedebilirsiniz ama esasen para piyasalarında borç alanın özelliklerine ve kontratın niteliklerine göre şekillenen birden çok piyasa ve birden çok faiz oranı vardır. Bir yanda merkez bankasının belirlediği ve kendi işlemlerinde kullandığı gösterge niteliğindeki faiz oranı vardır. Öte yanda, Hazine'nin borçlanma piyasasında şekillenen faiz oranı bulunur. Yanında şirketler kesiminin borçlanma piyasası faaliyet gösterir ve orada da bir faiz oranı şekillenir. Bu piyasalar hep birlikte işlerler, aralarında bir geçişlilik vardır. Son zamanlarda, Türkiye'de ve de dünyada, şirketler kesiminin borçlanma piyasası giderek kurumaktadır. Piyasalar arasındaki ahenkli işleyiş, bunlardan birinin kuruması ile ortadan kalkmaktadır. Faiz oranları arasındaki karşılıklı ilişki giderek kopmaktadır. Bu önemlidir. Bu gelişme "şirketler kesimi için büyüyen 2009 yılı riskleri onların borçlanma imkânlarını sınırlandırmaktadır" önermesinden daha ileri bir noktayı ifade etmektedir. Gidişat, şirketler kesimi için borçlanma piyasasının diğer piyasalardan tamamen ayrılmasına doğrudur. Bölüntülenmiş piyasadan kasıt budur. Gidişat, şirketler kesimi için borçlanma piyasasının sıkılaşmasına doğru değil, giderek kapanmasına doğrudur. Bu kötüdür. Ne için kötüdür? Birincisi, para politikasının etkinliği için kötüdür. Hal böyle ise merkez bankası, şirketler kesiminin fonlama maliyetleri konusunda "etkisiz eleman" konumuna doğru gitmektedir. Halbuki bu piyasayı işletmek, merkez bankasının görevleri arasındadır. Bu yoksa, para politikası da yoktur. İkincisi, şirketler kesimi için kötüdür. Ekonomimizdeki güven bunalımı, şirketlerimizi borçlanma piyasasının daha da dışına itecektir. İşin öyle bankaları tehdit etmekle çözülebilmesi mümkün değildir. Tehdit, olsa olsa, olup biteni anlamak konusunda, aczin ifadesidir. Halbuki yapılabilecekler vardır. Bu durum, para politikasının işleyişinde daha yaratıcı tedbirler almayı gerektiren bir yeni durumdur. Bugünlerde merkez bankası açıklamalarında görünmeyen de budur. Memleketin gerçekliği buradadır. "Merkez bankası gerçeklikle bağlarını yeniden kurmalıdır" ifadesinin manası da buradadır. Peki ne yapmak gerekir? Öncelikle, hiçbir şey değişmemiş gibi, dünün üslubuyla konuşma alışkanlığından artık vazgeçmek gerekir. Türkiye, o eskinin, "Enflasyon düşmektedir, banka da faiz indirmektedir. Mali disiplin de önemlidir" döneminin artık dışındadır. Bunu fark etmemek, hata yapmaktır. Merkez bankasının ne yaptığı kadar, nasıl konuştuğu da önemlidir. Ortadaki üslup sorunu öncelikle giderilmelidir. İkincisi, şirketler kesimi borçlanma piyasasının tekrar işletilmesi ve piyasalardaki bölüntülenme ile mücadele edilmesidir. Burada, şirketlerin borçlarına kamu garantisi verilmesine dayalı bir mekanizma tasarımı ile şirketler kesiminin borçlanma piyasasını yeniden inşa etmek gerekmektedir. Bu yapılmadan, içinde bulunduğumuz sarmaldan çıkış şansı yoktur. Başlangıçta altını çizdiğimiz, IMF'den yükselen, Blanchard-Cottarelli açıklaması bu konu ile de alakalıdır. Gösterdiği de şudur: "Aklın yolu bir"dir. O ipe sarılmakta fayda vardır. Üçüncüsü, alacaklısı olduğu şirketlerin borçlarını yeniden yapılandıran ve de şirketlere kredi açan bankalara, merkez bankası reeskont imkânları dahil, ne tür olanakların sağlanacağı ile ilgili düzenlemeleri bir an önce tasarlamaya başlamakta fayda vardır. İlk tespit şudur: Merkez bankasının yapabilecekleri vardır. İkinci tespit açıktır: Dün artık dünde kalmıştır. Dünün parasal disiplin anlayışı da dünle beraber gitmiştir. Örnek, Amerikan Merkez Bankası'dır. Ortada işletilmesi gereken bir piyasa, alınması gereken tedbirler vardır. Zaman, yaratıcı olma zamanıdır. Vaziyet ciddidir. Şirketlerin, eylül ve aralık bilançolarını karşılaştıranların, arada tedbir almadan kaybolan zamana bakarak, sinirden ağlamamaları mümkün olmayacaktır. Mart bilançoları vaveylayı zaten göklere çıkaracaktır. Bu da üçüncü tespittir.
"Dixi et salvavi animam meam - Konuştum ve ahiretimi kurtardım."
Bu yazı 08.01.2009 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
23/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
22/11/2024
Fatih Özatay, Dr.
20/11/2024
Güven Sak, Dr.
19/11/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
16/11/2024