logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

"Sana ne ulan benim İran'la ilgili işlemlerimden" 14/08/2012 - Okunma sayısı: 1922

 

Amerikalılar, Amerikan mahkemeleri vasıtasıyla küresel ölçekte işlem yapan herkese ceza kesebilecek durumdalar.

Aslında Sayın Ertuğrul Özkök’ün o nefis yazısının başlığı olmasaydı herhalde ben böyle bir başlık atmaya cesaret edemezdim. Hani o, Sayın Başbakanımızın, manasız mı manasız, “Üniversitede bira mı olurmuş?” lafı üzerine yazılmış “Sana ne ulan benim biramdan” başlıklı güzel yazıyı hatırladınız mı? Geçenlerde İngiliz Standard Chartered bankasının finans işlemlerinden sorumlu üst düzey yetkilisinin işte tam da böyle dediği konuşuluyordu. Amerikalı savcının, bankanın İran’la yaptığı işlemler hakkında, bankasına ambargoya aykırılıktan soruşturma açacağı söylentileri üzerine, İngiliz Richard Meddings’in Amerikalıya önce “Sana ne ulan benim ve dünyanın kalanının İran’la yaptığı işlemlerden” dediği söyleniyordu. Sonunda ne oldu?

O savcı o soruşturmayı başlattı. Bankanın İran’la yaptığı 375 milyar dolarlık, 60 bin adet işlemi hakkında soruşturma açtı. Bankanın hisse senetleri bu kararın duyulmasından sonraki ilk gün değer kaybetmeye başladı. Banka, hatalı işlemlerin sayısının 300’ü, tutarının ise 14 milyon doları aşmayacağını açıklamak zorunda kaldı. Hatta o “Sana ne ulan benim İran’la ilgili işlemlerimden” sözünün basına yanlış aksettirildiği de vurgulandı. Sonuç olarak banka geri adım attı. Peki, neden Amerikan savcılarından korkulması gerekiyor? Dünya nereye gidiyor? Bu durumun Ermeni Soykırım Tasarısı ile ilgili manasını görebiliyor muyuz? Gelin ben bir anlatayım.

İlk noktadan başlayayım; neden Amerikalı savcılardan korkmak gerekiyor? Hatta öncelikle, kimden korkulur? Bir kural koyduğunda, o kuralı uygulayabilecek güce sahip olandan korkulur. Koyduğu kurala uymayana ceza kesebilecek olandan korkulur. Amerikalılar, Amerikan mahkemeleri vasıtasıyla, küresel ölçekte işlem yapan herkese ceza kesebilecek durumdalar. Nasıl? Dünyanın resmi rezervlerinin toplamı 10 katrilyon dolar civarında. Bunun yüzde 60’ından fazlası Amerikan Doları cinsinden. Amerikan Doları cinsinden rezerv tutmak ne demek? Dolar cinsinden rezerv tutmak demek, esas olarak, dolar cinsinden en risksiz menkul kıymeti almak demek. Yani Amerikan Hazinesi’nin ihraç ettiği devlet iç borçlanma senedi (DİBS) almak demek. Borçlandıkça miktarı artan Amerikan DİBS’lerini dünyanın her tarafında herkes portföyünde tutuyor. Böylece Amerikan adaleti de küreselleşiyor. Beğenin beğenmeyin ama olanı görün lütfen.

Amerikan adaleti nasıl küreselleşiyor? Şimdi bu rezerv olarak tutulan, Amerikan DİBS’lerini Amerikalı olmayan herhangi bir kurum aldığında ne oluyor? DİBS’ler yine Amerika’daki Saklama Şirketi’nde kalıyor. Dün başka biri adına saklanırken kayıtlarda o yabancının ismi altında saklanmaya devam ediliyor. Saklama Şirketi, Amerikan kanunlarına göre çalışıyor. Bir Amerikan mahkemesi, biz o DİBS’lere el koyduk, dondurduk derse de ceza kesilmiş oluyor. Demek ki bir Amerikalı savcı, ortada Amerikan adaleti açısından suç olan bir durum varsa tavır alabiliyor. Can acıtabiliyor. Bu ilk nokta.

Geleyim ikinci noktaya. Bu fiili durum, Amerikan hukuk sisteminin etkinlik alanını küremizin bütününe yayıyor. Düne kadar bunun olumlu etkilerini görüyorduk. Kazan bir nevi doğuruyordu. Yabancı şirketler, hukukun işlemediği Çin’de nasıl faaliyet gösterebiliyorlardı? Çin’in dış ticaret fazlaları ile biriken döviz rezervleri Amerikan DİBS’leri biçiminde Amerikan toprağında bir nevi rehin olarak tutulduğu için bu kadar rahat hissediyorlardı kendilerini.

Peki, Amerikan Doları’nın rezerv para olmaması mümkün mü? Bence değil. Amerika’nın yerini alacak olan ülkenin, öncelikle en az Amerika’daki kadar sağlam bir hukuk sistemi, sonra en az Amerikan DİBS’leri kadar çok DİBS’i olması ve üçüncü olarak da en az Amerika’daki kadar sağlam bir saklama sistemi kurması gerekir. Olmaz mı? Olur ama hemen olmaz. Amerikan adaletinin daha yoğun egemen olacağı bir yeni dünyadayız galiba. Hazır olun. Bu da ikinci nokta.
Üçüncü noktaya kısaca temas edeyim şimdilik. Amerikan Kongresi’nden geçecek bir Ermeni Soykırım Tasarısı’nın nelere yol açabileceğini bu çerçevede değerlendirmekte fayda var. Siyasi mi? Siyasi. Ama tehdit bu kadar da sahici.

Amerikan Kongresi, Kızılderili rezerv bölgelerinde Türk işadamlarının engelsiz yatırım yapmasını sağlayacak bir tasarıyı, Ermeni ve Yahudi lobisinin desteğiyle reddetti. Farkında mısınız?


Bu köşe yazısı 14.08.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlandı.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları