logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Müslümanlar yeterince ticaret yapmamaktadır 07/07/2012 - Okunma sayısı: 1864

Eskiden İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin toplantılarına katılmaktan keyif alırdım. Artık almıyorum. İşadamları zoraki oradalarmış gibi hissediyorum.

İİT’ye üye ülkelerin çoğu ekonomilerini dışarı kapatmış durumda. Devlet kontrolü yüksek düzeyde ve bu ülkeler kendi aralarında yeterince ticaret yapmıyorlar. Neden? Çünkü hükümetleri izin vermiyor. Düşünün ki bir Türk işadamısınız ve İran piyasasına girmeye çalışıyorsunuz. İzinler ve vergilerin altında ezilip kalırsınız. Ancak, İİT’nin adındaki “İslam” ibaresine rağmen, bu zorlukların doğrudan Müslümanlık ile ilgili olduğunu varsaymak hata olur.

İİT’ye üye 57 devletin hepsinde nüfusun çoğunluğu Müslüman. Üye ülkelerin toplam nüfusu 1,6 milyar, yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si. Fakat üye ülkeler arasındaki ticaret İİT ülkelerinin toplam ticaret hacminin sadece yüzde 17’sine tekabül ediyor. Bu demektir ki, İİT ülkeleri birbirlerinden uzaksamış durumda. Gerçekten de üye ülkeler arasında bir yanda Türkiye, Endonezya, Malezya, Suudi Arabistan ve Mısır, diğer yanda da Yemen, Moritanya, Pakistan, Gabon ve Benin var. Sanayi ekonomileriyle tarım ekonomileri, büyüklerle küçükler, zenginlerle yoksullar bir aradalar. Bu akılda tutulması gereken ilk husustur.

İkincisi, üye ülkeler arasındaki coğrafi uzaklık konusudur. Türkiye’nin Endonezya veya Malezya ile ticaret hacminin düşük olması çok da şaşırtıcı değildir. Aslına bakılırsa, Türkiye, Avrupa dışında hiçbir coğrafyaya yeterince bağlı değildir. Yani, burada sorun sadece Müslüman ülkelerin kendi aralarında yeterince ticaret yapmaması değil, Güney-Güney bağlantısallığının düşük olmasıdır.

Üçüncü nokta Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) ülkelerinin çoğunda talep yapısının diğer ülkelere kıyasla daha az sofistike olmasıyla ilgilidir. Örneğin, Irak piyasasını ele alalım. İran ile Türkiye arasında yoğun bir rekabet vardır; ancak rekabete konu olan ürünler düşük kaliteli ve ucuz ürünlerdir. Örneğin, Irak gıda sanayi için un ithal etmektedir. Ve İran petrole teşvik verdiği için söz konusu ürün gruplarında göreli fiyatlar açısından açık bir avantaja sahiptir. Bu, İİT üyesi ülkelerin gelir seviyeleriyle ilgilidir ve önümüzdeki yıllarda da Türkiye için bir zorluk oluşturmayı sürdürecektir.

Bu kadar sebep yeterli diyebilirsiniz. Ama müsaadenizle, Müslüman ülkeler arasındaki ticaretin eskiye kıyasla artış gösterdiğini de belirteyim. 2000 yılında İİT ülkeleri arasındaki ticaretin üye ülkelerin toplam ticaret hacmine oranı yüzde 14 civarındaydı. 2009 itibariyle yüzde 17 seviyesine yükseldi. Bu rakam küresel ticaret hacminin küçük bir parçasını oluşturuyorsa da, ilerleme ilerlemedir. Mekke Deklarasyonu’nda belirtilen 2015 hedefi Teşkilat içi ticaretin üye ülkelerin toplam ticareti içerisindeki payını yüzde 20’ye çıkarmaktır. Yapılan çalışmalar, ticaret engellerinin kaldırılmasının üye ülkeler arasındaki ticaret artışının en önemli belirleyicisi olduğunu göstermektedir. Engellerin kaldırılması ise tüm dünya için iyidir.

Arap Baharı sonrası dünyada, bu konuyu MENA’nın gelecekte uygulaması gereken ekonomi politikaları tartışması için iyi bir başlangıç noktası olarak görüyorum. Öncelikli olarak bölgemizin kapalı ve devlet kontrolüne tabi ekonomilerine odaklanmanın vakti gelmiştir. Fiyatlar tahrif edilmişse iyi yatırım kararları verilemez. Ve devlet sübvansiyonları nedeniyle MENA bölgesinde fiyatlar tahrif edilmiştir. Üstelik bu sübvansiyonlar hükümet bütçesi üzerinde büyük yük yaratmaktadır. Türkiye bu sorunu 1980’lerde çözdü. Fiyat serbestisi Özal reformlarının özünü oluşturuyordu. 1996 yılındaysa AB ile Gümrük Birliği Anlaşması imzalandı. Bu iki adım Türkiye ekonomisinin yapısal dönüşümünde olumlu etki yaptı.

Arap Baharı sonrası dünyamızda İİT’ye tavsiyem şudur: Hükümet müdahalesinin ağır perdelerini açın ve Mısır’a, Tunus’a ve diğerlerine güneş ışığının girmesine müsaade edin. Duke Üniversitesi’nden Timur Kuran’ın belirttiği gibi, “nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir toplum ile serbest rekabet, finansal açıklık ve inovasyona dayalı bir ekonomi ve serbest girişimi destekleyen bir hükümet birbiriyle bağdaşmayan unsurlar değildir”.

Bu köşe yazısı 07.07.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları