logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Yunanistan’ın notu artarken Türkiye’ninki nasıl düşmüştür? 05/05/2012 - Okunma sayısı: 1871

Standard & Poor’s (S&P) Türkiye’nin “pozitif” olan kredi notu görünümünü “durağan” olarak revize etti. Kredi notu her düşürüldüğünde olduğu gibi bu konu da ulusal onur meselesi haline getirildi. Notun görünümünün aşağı yönlü revize edilmesi kendi başına pek bir şey ifade etmemektedir, Türkiye’nin görünümü ancak Sırbistan’ın seviyesine düşmüştür. Sorun olan, Türkiye’nin görünümü düşerken Yunanistan’ın görünümünün yukarıya doğru revize edilmiş olmasıdır. Bu kadarı da fazladır. Türkiye oyunu kuralına göre ve başarıyla oynuyorken, IMF de dahil herkes sorumsuz ve savurgan Yunanistan’ı kurtarmak için birbirleriyle yarışmaktadır.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan S&P’yi derecelendirme kararlarını ideolojik yaklaşımla vermekle ve “Müslüman Türkiye karşısında Hristiyan Yunanistan’ı kayırmakla” suçladı. Bu mesaj konunun uzmanı olmayan Türkleri tatmin edebilir, ancak Türk veya yabancı profesyoneller için hiçbir anlam ifade etmemektedir. Ancak bu hararetli söylemler yatıştığında kendimize sormamız gereken bir soru var: Gerçekten de Yunan ekonomisi yükselmekte ve Türk ekonomisi düşmekte midir?

Dilerseniz eldeki gerçeklerle başlayayım. S&P’nin sınıflandırmasına göre, bugün Türkiye yatırım yapılabilir nota sahip olmayan spekülatif ve durağan görünümlü bir ülkedir. Ürdün, Portekiz, Sırbistan, Romanya ve Macaristan da aynı gruptadır. Yakın zamana kadar Yunanistan da temerrüdün eşiğine gelme ihtimali olan spekülatif bir ülke konumundaydı. Bugünse Yunanistan kredi notu olarak “tercihli temerrüt” pozisyonundan kurtulmuştur. Bu açık bir iyileştirmedir. Ancak Yunanistan halen dünyanın en düşük kredi notuna sahiptir. Bu açıdan bakınca da Yunanistan’ın durumunun iyileştirildiğini düşünebilir miyiz? Hiç sanmıyorum. Ancak açık olan bir şey var ki, her biri 100 milyar Euro değerinde iki kurtarma operasyonunun ardından, Yunanistan sahalara geri dönmüştür.

Bu bilgiler ışığında aslında S&P Yunanistan’ın konumunu yükseltmemiş, Türkiye’ninkini ise düşürmemiştir. Fakat kurnaz seçim propagandacıları siyasi bir risk sezmiştir: “Türkiye’yi IMF’den ve reçetelerinden uzaklaştırdınız, görün bakın ne oldu! İflasın eşiğindeki Yunanistan bile Türkiye’den daha iyi. Bizse olduğumuz yerde çakılıp kaldık.” Bu bağlamda, bana kalırsa Erdoğan S&P’yi ideolojik karar vermekle suçlayarak hasar kontrolü yapmaktadır.

Ayrıca eklemek gerekir ki, Erdoğan aslında gerçekten o kadar da uzak değildir. Ekonomiden ve ekonomi politikası yapımından daha iyi anlasaydı, ki anlamamaktadır, krizi ele alış biçimleri nedeniyle doğrudan IMF’yi ve çevresindekileri suçlardı. Son yıllarda bazı işlerin halledilme şekli aldatılmışlık hissi doğurmaya müsait geniş bir zemin oluşturmaktadır. Son krizde şunu öğrendik: Kore veya Türkiye gibi küresel sistemin çevresinde yer alan bir ülkede bir kriz patlak verirse, krizin sebebi söz konusu ülkelerin oyunu kuralına göre oynamamasıdır. Aynı durum merkez ülkelerden birinde gerçekleştiğinde ise oyunun kuralları hemen değiştiriliverir. Bu en kibar haliyle ikiyüzlülüktür. Bundan doğan aldatılmışlık hissi de ziyadesiyle haklıdır. Profesyoneller için anlamlı mıdır? Kesinlikle öyledir. Peki, sokaktaki adam için bir anlam ifade etmekte midir? Maalesef yanıt hayırdır.

Öyleyse, Türkiye’nin görünümünü neden aşağı yönlü revize etmiştir? Kredilendirme kuruluşları geçmişte öyle çok hata yapmıştır ki artık kamuoyu görüşünü desteklemeye daha meyillidir. Türkiye’nin güçlü geçmişi ekonominin şu anda ani değişimlere karşı kırılgan olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Makale ve başyazıların altını çizdiği ortak görüş bu yöndedir. Orta Doğu’daki karmaşa nedeniyle petrol fiyatları artmaktadır: Türkiye kırılgandır. Avrupa ekonomisi toparlanmaya başlar ve fon akımları birden o yöne kayar: Türkiye kırılgandır. Suriye krizi kontrolden çıkar ve güney ticaret rotalarını kapatır: Türkiye kırılgandır.

Bugün dünya belirsizliklerle doludur ve Türkiye payına düşenden de fazlasını almıştır. Yoksa yüksek cari açığımızın bunlarla bir ilgisi mi var?

Bu köşe yazısı 05.05.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları