logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Yakınmamak için atılan adım var mı? 10/09/2011 - Okunma sayısı: 1337

 

Sanayi üretiminde krizle birlikte düştüğümüz çukurdan çıktık ama ne ölçüde çıktığımız 'eh işte' şeklinde yorumlanabilir.

Dün temmuz ayına ait sanayi üretim endeksi verileri açıklandı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırıldığında bir ay öncesine kıyasla şubat ayından bu yana düşen üretim, temmuz ayında yüzde 2,7 oranında yükseldi. Bu artış, ekonominin son aylarda yavaşladığına ilişkin genel söyleme uygun değil. Elbette birkaç aylık üretim değişmelerine bakarak kesin yargılara varmamak gerekiyor. Ama sonuçta oldukça yüksek bir aylık üretim artışı ile karşı karşıyayız.

'İşkenceden geçirilmemiş', yani mevsim ve takvim etkisinden arındırılmamış orijinal sanayi üretim endeksi verileri kullanıldığında ve bir yıl öncesinin aynı ayına kıyasla üretim gelişmelerine bakıldığında ise Grafik l'de verilen durum ortaya çıkıyor. Yazıyla durum şu: 2011'in ilk aylarındaki ya da 2010'un ilk yarısındaki 'çılgın' üretim artışı, yerini daha makul bir üretim artışına bırakmış durumda: Son üç ayın üretim artışları (bir yıl öncesinin aynı ayına göre) yüzde olarak şöyle: Mayıs: 8, Haziran: 6,7 ve Temmuz: 6,9.

Küresel krizden önceki en yüksek sanayi üretimi (işkenceden geçirilmiş veriyi kullanmak zorundayım) Mart 2008'de gerçekleşmişti. Üretim endeksinin o tarihte aldığı değeri 100'e eşitleyip diğer tüm ayların değerlerini de buna göre ayarlayınca geldiğimiz nokta Grafik 2'de resmediliyor. Krizle birlikte düştüğümüz çukurdan çıktığımız açık. Öte yandan Temmuz 2011'de, 40 ay öncesine kıyasla, yani Mart 2008'e kıyasla üretimimiz sadece yüzde 3,9 daha yüksek. Biraz karışık gibi: Aylık artışlara bakarsanız genel yavaşlama söylemine ters bir durum var. Yıllık artışlar ise son aylarda makul bir sanayi üretim artışına işaret ediyor. 'Çukurdan' ne ölçüde çıktığımız ile ilgiliyseniz de 'eh işte' şeklinde yorumlanabilecek bir durumla karşı karşıyasınız.

Sanayi hırpalandı

Aslında bir karışıklık yok. Bir: Küresel kriz, sanayimizi fena halde hırpaladı. İki: Bunca yüksek üretim artışına karşın hâlâ 'eh işte' denilecek bir üretim düzeyindeyiz. Üç: Bu 'eh işte' durumundan bile resmi otoriteler şikâyetçi. Dört: Bu şikâyetin arkasında gelinen üretim düzeyinin çok yüksek üretim artışları ile sağlanması olgusu var. Bu 'hız', cari işlemler açığının yüksek olmasında önemli bir rol oynuyor. Beş: 'Eh işte'den bile yakınmamak için ekonomimizin (ancak dışarıdan borçlanılırsa hızla büyüyebilen) yapısını değiştirmek gerekiyor. Soru: Seçimden bu yana geçen üç aylık sürede bu yönde atılan bir adım var mı?

fo1009

 

Bu köşe yazısı 10.09.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları