logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

E-bond önerisi ve Türkiye'de enflasyon 08/12/2010 - Okunma sayısı: 2454

 

Garp cephesinde değişen pek bir şey yok. Avrupa Birliği (AB) yetkilileri bol bol tartışıyorlar. Yeni tartışma konusu AB'nin ortak bir tahvil çıkarması. İsmi de havalı: E-bond. Türkiye'de ise öyle önemli bir tartışma konusu yok. Hayat günlük akışı içinde sürüyor. Cuma günü açıklanan enflasyon verileri sevindiriciydi. Yakında sanayi üretimini ve GSYH verilerini öğreneceğiz. Önce E-bond tartışmasını ele alayım; sonra da Türkiye'ye dönerim.

AB'de ortak tahvil?

Bazı uzmanlar bir süredir, AB'nin bu krizden çökmeden çıkması için, üyelerinin ortaklaşa garantileri altında olan tahviller çıkarılmasına gereksinim olduğunu belirtiyorlardı. Son olarak Lüksemburg Başbakanı ve İtalya Maliye Bakanı pazartesi günü Financial Times'da bir makale yayınladılar. Bir 'Avrupa Borç Kurumu' kurulmasını önerdiler. Bu kurum tahvil ihraç edecek. Bu tahvillerin değeri zamanla AB'nin GSYH'sinin yüzde 40'ına ulaşacak.

Sözünü ettiğim yazıda bu sistemin işe yaraması için iki önemli uygulamanın hayata geçirilmesi öneriliyor. Birincisi, AB üyesi ülkelerin çıkardıkları devlet tahvillerinin yüzde 50'sine kadarını bu kurum alabilecek. Bu iki yolla olabilir: Bu kurum nakit karşılığı bu tahvilleri alabilir. İkincisi, kendi ihraç ettiği E-bond ile değişebilir. E-bond'u alan üye ülke Hazinesi bunu ikinci piyasada satabilir.

Her durumda bu kuruma parasal destek gerekecek. Zaten 2013'te süresi bitecek olan Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun yerine öneriyorlar bu Kurum'u; oradaki kaynaklar kullanılabilir. Sorun yaşayan ülkeler için ise tahvil alımının çıkarılan miktarın hepsi olabileceğini vurguluyorlar. Dolayısıyla bu ülkeler daha düşük faizle borçlanabilecekler.

İkincisi, ellerinde AB üyesi ülkelerin tahvilleri olan yatırımcılar isterlerse bu tahvilleri E-bond'larla değiştirecekler. Bu değişim bir iskonto karşılığı olacak. Şüphesiz iskonto oranını değiştirilmek istenilen tahvil hangi tahvilse onun riski belirleyecek. Böylelikle özel yatırımcıların kârları törpülenmiş olacak. Diğer kurtarmalarda olduğu gibi bedel sadece devlet bütçesine yansımayacak.

Söylenenler bunlar. Ama Almanya bu öneriye itiraz ediyor. İki nedenle: Kendi borçlanma maliyetini bir miktar yukarıya çekecek bir öneri olarak görüyor bunu. İkincisi, üye ülkelerin disiplinsiz maliye politikalarının bu sistemle ödüllendirilmiş olacağını belirtiyor. İtiraz, anında Almanya Maliye Bakanı tarafından dile getirildi.

Bu gelişmelerin bizim açımızdan önemi ne? Şu: Böyle bir kurumun kurulması ve düzgün işlemesi halinde AB'ye ilişkin kriz gerginliği ve belirsizliği azalacak. Bu finansal piyasaları görece rahatlatacak. Türkiye açısından olumlu bir gelişme olur bu. Ek olarak AB'nin bütünlüğün koruma ve euronun yaşama olasılığı güçlenecek. Türkiye, AB yolunda adım atacak mı atmayacak mı, hiç olmazsa kara alma sürecine ilişkin bir belirsizlik ortadan kalkacak. Ama tartışmalar gösteriyor ki, AB'nin böyle hayati kararları alması oldukça zor. Bu da belirsizliğin süreceği anlamına geliyor.

Türkiye'de enflasyon

Cuma günü kasım ayı enflasyonu açıklandı. Buna göre kasım ayında tüketici fiyatları artmadı ve bir yıl öncesinin aynı ayına göre tüketici fiyatlarının artış hızı yüzde 7,3'e düştü. Ekim ayındaki yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 8,6 olduğu dikkate alınırsa, önemli bir düşüşe işaret ediyor kasım ayı rakamı.

Bu sevindirici gelişmeye karşın iki noktanın altını bir kez daha çizmekte yarar var. Birincisi, uzun bir süredir (2004'ün ilk aylarından bu yana) enflasyon birkaç ay haricinde yüzde 6-10 aralığında kaldı. Dolayısıyla önemli bir atalet var enflasyonda. Bu atalet üzerinde düşünmek gerekiyor.

İkincisi, faiz kararları alınırken dikkate alınan göstergelerden biri de temel enflasyon ölçütleri. Bunlardan TCMB'nin en çok önem verdiği gösterge, enflasyon raporlarından anlaşıldığı kadarıyla TÜİK'in I-tüketici endeksi. Tüketici enflasyonu I'daki fiyat artışları ile ölçülen temel enflasyona bir türlü yakınsamıyor. 2006 başından bu yana tüketici enflasyonu belirgin biçimde daha yüksek seyrediyor. Bu olgu kasım ayında da sürdü (Grafik 1). Bu da para politikası açısından bir sorun.

 

grafik.520px

 

Bu köşe yazısı 08.12.2010 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları