logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Mahkûm değilken mahkûm nasıl olunur? 18/12/2008 - Okunma sayısı: 1056

Kabul etmek gerekir ki çok eğlenceli bir ülkede yaşıyoruz. Televizyonu açıyorsunuz, bir bakıyorsunuz siyasi parti liderleri arasında hararetli bir tartışma. 2009 bütçesi üzerinde konuşmuşlar. 'Muşlar', çünkü oturup da görüşmeleri izleyecek vakit yok, sabah haberlerindeki özetlerden söze ediyorum.

Elbette bir ülkenin bütçesi çok önemli, onun üzerinde yapılan tartışmalar da bir o kadar önemli. Ama işe bakın ki ortada oldukça 'garip' bir durum var. Bu durum yeni de değil, çok yazılıp çizildi: Bütçe büyüklüklerini hesaplayabilmek için gerekli temel verilerden biri büyüme hızı. Hesaplar 2009'da Türkiye ekonomisinin yüzde 4 büyüyeceği varsayımıyla yapıldı. Oysa en iyimser tahminler bile bu kriz ortamında bu hızın yüzde 2'ye ulaşamayacağını söylüyor bize. Bana sorarsanız ekonomimizin küçülmesi olasılığı da var.

Bütçe gelirlerinin hangi düzeyde olacağı milli gelirin alacağı büyüklük ile yakından ilgili. Milli gelir büyüme hızını yüksek alırsanız, 2009 için hesaplayacağınız milli gelir ve dolayısıyla bütçe gelirleri de yüksek bir düzeyde olacak. Borçla finanse edebileceğiniz bir bütçe açığı düzeyi var. Bütçe geliri artı bu açık size 2009 harcama tutarını verecek. Böylece gelir hesabınız şişkin olursa, harcayabileceğiniz tutar da şişkin olacak. Bu hesabı tersten de yapabilirsiniz elbette. Harcamak istediğiniz miktarla başlar, buna uygun bir gelir düzeyi verecek büyüme hızı da seçebilirsiniz.

Durum iki nedenle 'eğlenceli'. Birincisi, herkesin sanal olduğunu bildiği bütçe geliri tahmini üzerine oturtulan bir bütçe için hararetli tartışmalar yapılıyor. İkincisi, yine herkes biliyor ki, eğer açıklandığı gibi IMF ile anlaşma yapılacaksa üzerinde hararetle tartışılan bütçenin can alıcı büyüklükleri değişecek.

İşe olumlu taraftan bakabilirsiniz: Milli gelir büyüme hızı varsayılandan düşük çıkacak olsa bile, hesaplanan ile gerçekleşecek bütçe geliri arasındaki farkın daha iyi vergi idaresi performansı ile telafi edileceğini düşünebilirsiniz. Nitekim Maliye Bakanlığı bu yöndeki
girişimlerini artıracağını açıkladı.

Ama eğlence bununla bitmiyor. Aylardır IMF ile anlaşma yapmayacağım diye ısrarla belirtiyorsunuz. Gayet normal. Kendi programınızı yaparsınız; ekonomik durgunluğa çözüm bulmak için önemli önlemler içerir bu program, azalan tüketici ve yatırımcı güvenini artırır, çarkların yeniden dönmesini sağlar. Böyle bir programın özünde neler olabileceği hakkında çok sayıda insan yazdı çizdi de. Kısaca bir birikim var kullanabileceğiniz. Üstelik deneyimli bürokratlarınız da var.

Böyle yapmıyorsunuz. Yapmayınca, küresel kriz güveni azaltıyor, Türkiye'ye gelen kredi miktarını düşürüyor, bankalarınız da kredi miktarını azaltıyor, tüketim ve yatırım düşüyor, büyüme hızınız azalıyor. Yeni bir programa ihtiyaç daha da artıyor. Ortada alternatif program olmadığından, bunu 'IMF'ye duyulan ihtiyaç daha da artıyor' diye de okuyabilirsiniz. Asıl eğlenceli durum bu: En doğal hakkınız olan IMF ile anlaşmadan yola devam etme isteğinizi yerine getirebilmek için gerekenleri yapmadığınız için IMF ile anlaşma aramaya mahkûm oluyorsunuz.

İşin eğlenceli olmayan kısmı ise şu: Ekonomi politikası tasarlayamama gibi bir sorunumuz var. Ara sıra bunun hakkında yazıyorum. Bu ortam bu sorunu daha da anlaşılır kılıyor. Ben de bu fırsatı kullanacağım ve bu konuya çok yakında yine döneceğim.

Bu yazı 18.12.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları