logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

On yedinci büyük 13/07/2009 - Okunma sayısı: 890

Haziran ayına ilişkin otomotiv sektörü pazar verileri açıklandı. Fikri-takip zamanı geldi. Mart ortasından geçerli olmak üzere otomotiv sektöründe vergi indirimine gidilmişti. Bu sektörün, hele yan sanayisi ile birlikte düşünüldüğünde ekonomimiz açısından çok önemli bir sektör olduğu açık. Sektörün tökezlemesi ekonomimizi de etkiliyor. Bu öneme karşın, vergi indirimi kararı alınır alınmaz yazdığım yazıda bu kararın yanlış olduğunu savunmuştum.

Zira ürettiğimiz otomobillerin çok büyük kısmını ihraç ediyorduk. Bu kararın ihracat fiyatlarına bir etkisi yoktu. Buna karşın, yurtiçinde satılan otomobillerin önemli bir kısmı da ithal ediliyordu. Karar, ithal otoların da fiyatlarını düşürüyordu. Bu durumda, zaten bozuk olan kamu bütçesini, bir vergi kaleminden fedakârlık yaparak biraz daha bozuyorduk. Oysa bu fedakârlık daha çok yabancı otomobil üreticilerine yarıyordu.

Tablo-1 2008 ve 2009 yıllarının ilk altı ayındaki üretim ve ithalat rakamlarını karşılaştırmalı olarak veriyor. Vergi indirimine ilişkin olarak iddia ettiğimden çok da farklı bir durum yok ortada. Krizin etkisinin henüz hissedilmediği ve ithalatın tam gaz sürdüğü 2008'in mart, nisan, mayıs ve haziran aylarına kıyasla 2009'un aynı aylarında çok daha fazla otomobil ithal etmişiz.

Üretimin düşüş hızında azalma olduğu da açık. Şüphesiz, bu olgudan hareketle, vergi indirimi kararının yanlış olmadığı da savunulabilir. Ama bu durumda iki noktaya dikkat etmek gerekir: Birincisi, çok muhtemelen yılın tümüne yayılacak otomobil talebini bu kararla öne aldık. Bu karar devreden çıktığında otomotiv sektörü daha da düşük bir talep düzeyi ile karşı karşıya kalacak. İkincisi, aynı bütçe fedakârlığını başka bir alanda yapsaydık iç talebi artırıcı daha fazla etki elde etmez miydik? Bu sorunun yanıtı, bu sütunlarda daha önce tartıştığım gibi (işsizlere yapılan yardımın artırılması mesela) açık ki 'evet' şeklinde. Bu vergi indirimi meselesinde asıl önemli olan nokta da bu.

Önemli kararların 'ayaküstü' alınmaması gerektiği aslında çok açık olmalı. Ama eğer ekonomi yönetiminde bir süre bulunduysanız bunun çoğu zaman böyle olmadığını dehşetle görüyorsunuz. İlgili bakanın haberi olmadan bir kritik açıklama yapılabiliyor mesela. Sonra, ayıkla pirincin taşınıÖ Normal olanı, bu tür kararları almadan önce olası etkileriyle değerlendirmek, sonra da bu etkileri amaçlananla karşılaştırmak. Uymuyorsa amaca, alternatifler aramak. 'Dünyanın on yedinci büyük ekonomisine' yakışmıyor bu normalin dışına çıkmak.


Bu yazı 13.07.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları