logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

İki şehrin kaderi: Halep ve Gaziantep 11/08/2012 - Okunma sayısı: 6260

Son zamanlarda iki şehrin kaderi üzerine düşünüyorum: Halep (Aleppo) ve Gaziantep. Biri şimdilik Suriye sınırları içerisinde, diğeri Türkiye’de. Yoğun sokak çatışmalarının sürdüğüne dair söylentileri duydukça, Halep’in çalışkan vatandaşları için sadece üzülebiliyorum. Aslında, Halep ve Gaziantep ikiz şehirler. İki şehrin pazaryerlerini gezerseniz benzerliği siz de göreceksiniz. Daha doğrusu, Halep ve Antep birbirinden ayrılmış ikiz şehirler… Osmanlı döneminde İmparatorluk ekonomisinin üç ana merkezi vardı: İstanbul, Kahire ve Halep. Halep’in ekonomik merkez olduğu bu dönemde üç çevre uydusu vardı: Antep, Antakya ve Urfa. Şimdi bu ikiz kentlerin kaderini düşünmenin vakti gelmiştir. Bu kentlerden birini doğrudan etkileyen şiddet, diğeri için de dolaylı sonuçlar doğurur mu? Bu soruyu cevaplamak için kentlere daha yakından bakalım.

Halep, Gaziantep’e sadece 100 kilometre mesafededir. Yaklaşık bir yıl önce, Gaziantep havaalanında sıra sıra Halep plakalı taksiler beklerdi. Neden? Müşterilerini Halep’e geri götürmek için… Halepli işadamları, yurtdışı seyahatleri için Gaziantep havaalanını kullanmaya başlamıştı. Halep’ten gelen taksiler işadamlarını önce havaalanına getiriyor, dönüşte de havaalanından alarak Halep’e geri götürüyordu. 2011 yılında yaklaşık 1 milyon Suriyeli sınırdan Türkiye’ye giriş yaptı. Türkiye ile Suriye arasında vizeler 2009 yılında kaldırıldı. 2009 ile 2010 arasında Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısı yüzde 76 arttı.  Her şey iyi gidiyordu. İkiz şehirler tanışmış ve hatta birbirlerinden hoşlanmıştı. Peki, şimdi ne oldu? Bana sorarsanız, her şey kötü yönetilmiş bir korku filmine döndü.

Neden Halep ve Antep birbirinden ayrı düşmüş ikiz şehirlerdir? Bu soruyu cevaplamak için bölgemizde sınırları cetvelle çizermiş gibi belirleyen 1916 Sykes-Picot Anlaşması’na dönmemiz gerekir. Anlaşma tam anlamıyla “barışı bitiren bir barışa” imza atmıştır. Google’da Sykes-Picot Anlaşması’nı aratın, neden bahsettiğimi anlayacaksınız. Tarihsel olarak Halep ve Antep, Osmanlı’nın Halep vilayetine bağlıydı. Halep, vilayetin merkezi; Antep ise kazasıydı. Halep, o zamanlar Antep’ten hem daha büyüktü hem de ekonomik olarak daha zengindi. Bir de şimdiki haline bakın… Bugün Gaziantep’in ekonomik imkanları Halep’e kıyasla hem daha çeşitli hem de daha sofistikedir.

Öncelikle, Halep’in ticaret açısından büyük ölçüde bağımlı olduğu Anadolu şehirlerinden koparıldığını kabul etmek gerekir. Şehir ayrıca Mezopotamya’dan da büyük ölçüde ayrılmış ve ekonomik olarak zarar görmüştür. Bunların hepsi Sykes-Picot Anlaşması yüzündendir. Daha sonra, 1939 yılında İskenderun Limanı’nın bulunduğu Antakya şehri Türkiye sınırlarına katılmıştır. Böylelikle Halep ana limanını kaybetmiş ve Suriye sınırları içerisinde mutlak bir tecrite mahkum edilmiştir. İkincisi, Halep’in tecritinin ilk nedeni Sykes-Picot ise, ikincisi kesinlikle Suriye’nin Baas rejimidir. Türkiye, 1980’lerin başından itibaren ekonomisini dış dünyaya açmaya başlarken, Suriye’de Türkiye ile kıyaslanabilir bir ekonomik entegrasyon ve serbesti yaşanmamıştır. Suriye, Halep’i daha fazla tecrite mahkum ederken, Antep küresel dünyanın bir parçası haline gelmeye başlamıştır. Bugün Antep’in imalat sanayi ihracatı 5 milyar dolarken, Halep’inki sadece 370 milyon dolardır. Üçüncü nokta, Türkiye’nin en büyük 1000 sanayi şirketi listesinde gizlidir. Veritabanı İstanbul Sanayi Odası tarafından derlenmektedir. Listede Gaziantep’ten 36 şirket vardır. 1997 yılında bu sayı 17 idi.

Suriye ile olan gerginlik Türkiye’nin etnik-mezhepsel mozaiğini doğrudan etkiler mi? Sorunun yanıtı doğrudan kapsayıcı bir servet yaratma rejimine sahip olup olmamakla ilgilidir. Zenginlik gerçekten de piyasa temelli olarak dağıtılıyorsa sorun yoktur. Fakat kapsayıcı olanı dışlayıcıya dönüştürmek bu mozaiği kötü etkileyecektir.

Bu köşe yazısı 11.08.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları