logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Sıfır sorun politikası hala canlı ve güçlüdür 02/06/2012 - Okunma sayısı: 1508

Bazıları sıfır sorun politikasının Arap Baharı ile birlikte çöktüğünü iddia ediyor. Ama bence çok yanılıyorlar. Türkiye’nin komşularına yaklaşım biçimini bir düşünün. Parametreler değişmiş olabilir; ancak bölgesel ekonomik entegrasyon Türkiye ve bölge ülkeleri için önemli olmayı sürdürdükçe söz konusu politika çerçevesine ihtiyaç baki kalacaktır. Sıfır sorun politikası ancak ekonomik uyanış siyasi uyanışa yol açtığında ve halklar hükümetlerinden bağımsız olarak aralarında bağ oluşturmaya başladığında ortadan kaybolacaktır.

İçinde yaşadığımız coğrafyada başkentler ekonomik bağlantısallığa açılan kapıdır. Farklı ülkelerin vatandaşları arasında serbest ve piyasa temelli etkileşim yoksa, sıfır sorun politikasına ihtiyaç var demektir. Bu coğrafyada ticaret yapabilmek için hedef ülkelerin başkentleriyle arayı iyi tutmak gerekir. Aksi takdirde söz konusu ülkelerin piyasalarına girmek mümkün değildir.

İsrail ile Türkiye arasındaki ilişki burada kaideyi bozmayan istisna niteliğindedir. Bölgenin piyasa temelli iki ekonomisi olan Türkiye ile İsrail, ilişkilerinde sıfır sorun politikasına ihtiyaç duymamaktadır. İki ülke arasında ticareti ve yatırımları artırmak için hükümetlerin etkileşimine veya iznine ihtiyaç yoktur. Türk hükümeti Mavi Marmara olayından beri İsrail hükümeti ile iletişim içerisinde değildir. Söz konusu olay tam olarak iki yıl iki gün önce gerçekleşti ve taraflar özür dilemedi. Burada Erdoğan güçlüyse, orada da Netanyahu güçlüdür. Yine de, Mavi Marmara olayından beri iki ülke arasındaki ticaret ve yatırımlar artıyor. Maşallah, o zamandan bu yana iki ülke arasındaki ticaret yüzde 30 arttı. Ve Suriye meselesi hararetlendiğinden beri Türkiye’den Ürdün’e konteynır trafiği Suriye’den İsrail’e kaydı. Rakamlara göre, 2012’nin ilk çeyreğinde Türkiye’den Hayfa limanı üzerinden Ürdün’ün Allenby Köprüsü’ne konteynır trafiği 2011’in aynı dönemine göre yedi kat arttı. Bu tablo, piyasanın siyasi çatışmalara intibak ederek kendi kararlarını verdiğine dalalettir. İsrail ve Türkiye arasında ekonomik ilişkilerin sürmesi için hükümetlerin de ilişki içerisinde olmasına gerek yoktur.

Öte yandan, Arap ülkelerindeki siyasi uyanış ekonomik uyanışla bir arada gerçekleşmemektedir. Yöneticilerine karşı öfke dolu olan Arap toplumu politika reformlarının küresel toplumun bir parçası olmak için ne kadar önemli olduğunun, özel sektör faaliyetlerinin amacının insanların cebindekini çalmak değil refahı artırmak olduğunun henüz farkında değildir. Türkiye’nin ekonomik dönüşümü bize dünyanın bir parçası olarak özgürleşebileceğimizi ve zenginleşebileceğimizi öğretmişti. Türkiye sayısız IMF istikrar paketi ile bir bedel ödedi; ancak 2001 yılında uygulamaya konan son paket başarılı oldu ve hızlı ekonomik dönüşümü beraberinde getirdi. Arap toplumu, refaha çıkan kestirme bir yol olmadığını öğrenmek durumdadır. IMF her zaman buradadır.

Şu anda bu coğrafya, başkentlerin dönüştüğü bir geçiş sürecindedir. Ortaya yeni elitler çıkacak ve ekonomi oyunu baştan başlayacaktır. O zamana kadar, süre giden arbedeye rağmen işbirliği yapmanın yollarını aramakta fayda vardır. Amaç herkes için refahı sağlamaktır ve Türkiye bu süreçte kolaylıkla yol gösterici bir rol oynayabilir. Bölgeye zenginlik getirmek için işbirliğine ihtiyaç vardır. Ekonomik uyanış siyasi uyanışla atbaşı gidene kadar Türkiye sıfır sorun politikasına gerek duyacaktır. Buradan bakınca, sıfır sorun politikası ziyadesiyle canlı ve güçlüdür. Ve bırakın çökmeyi, her zamankinden daha önemlidir.

Bu köşe yazısı 02.06.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

 

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları