logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Başkanlık sistemi Türkiye’nin önceliği midir? 12/05/2012 - Okunma sayısı: 1701

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan resme dahil olsun ya da olmasın, cumhurbaşkanının yetkileri tartışması Türkiye’nin öncelikleri arasındadır. Gelin bakın neden öyledir.

Türkiye halen bir formdan diğerine geçme uğraşında, değişmekte olan bir ülkedir. Ekonomik dönüşüm süreci 1980’lerin başında yapılan politika reformları ile başlamıştır. 2000’lere gelindiğinde büyük şehirler dışındaki şehirlerde sanayinin gelişmesi ve yeni orta sınıfın doğuşu ile birlikte siyasi dönüşüm süreci de başlamıştır. Bugünkü yeni anayasa süreci sadece yeni bir dönemin başlangıcı değil, aynı zamanda Türkiye’de açık ve canlı bir tartışma sürecinin çıkış noktalarından olmuştur. Siyasette uzuncadır süren karnından konuşma dönemi artık sona ermektedir. Anayasa tartışmaları yalnızca yeni anayasanın yazılmasıyla ilgili değildir. Geçmişten kalan yaraların iyileştirilmesine ilişkin hassas bir süreçtir.

Bugünün siyasi elitleri dansa yanlış ayakla başlamalarıyla ünlüdür. Ancak, yeni anayasa süreci şaşırtıcı düzeyde olumlu bir havada başlamıştır. Anayasa tartışmalarında son altı ay çok verimli geçmiştir. Öncelikle, Meclis’te yer alan dört siyasi partinin her birinden eşit sayıda milletvekilinin katılımıyla Uzlaşma Komisyonu oluşturulmuştur. Eşit katılım sağlıklı bir müzakere süreci için son derece faydalıdır.

İkinci adım olarak, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)’nin öncülüğünde Anayasa Vatandaş Toplantıları düzenlenmiştir. Türkiye’nin kökleşmiş bir demokratik oda ağı vardır. “Türkiye Konuşuyor” sloganıyla düzenlenen Vatandaş Toplantıları, Türkiye tarihinde gerçekleştirilen ilk müzakereci demokrasi etkinliğiydi. Şimdi Uzlaşma Komisyonu toplantılarda elde edilen çıktıları işleyecek. 12 ilde düzenlenen 13 toplantıya ben de katıldım ve yakında Türkiye’nin yeni bir anayasası olacağına yürekten inanıyorum. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in Anayasa Vatandaş Toplantıları’nda sıkça dile getirdiği gibi, siyasi partiler yeni anayasayı yapamazlarsa ağır bir bedel ödemeye hazır olmalıdır.

Uzlaşma Komisyonu yeni anayasayı yazmaya hazırlanırken Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ başkanlık sistemi üzerine yeni bir tartışma başlattı. Başbakan da, ünlü yazar ve şair Namık Kemal’den bir vecize ile ağırlığını koydu: “Müsademei efkardan barika-i hakikat doğar”. Aslına bakılırsa Erdoğan’ın herhangi bir tarafa desteğini belirtmesine gerek yoktu. Zira tüm Ankara, Bekir Bey’in başbakanın onayını almadan konuşmayacağını bilmektedir. Neticede, başkanlık sistemi tartışmaları böylece başlamıştır. Erdoğan’ın ülkenin ilk gerçek başkanı olma isteği ise herkesçe bilinen bir sırdır.

Peki, başkanlık meselesi anayasa tartışmaları içerisinde öncelikli bir konu mudur? Ne yazık ki öyledir. Konu sadece Erdoğan’ın hevesinden mi doğmuştur? Pek sanmıyorum. 2007’de yapılan anayasal düzenlemeyle cumhurbaşkanı halkoyu ile seçilmeye başlanmıştır. Bu düzenleme, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin o zamanlar ordu ile giriştiği siyasi bilek güreşinin kalıntısıdır. Artık bilek güreşi bitmiştir, ancak değişiklik hala yürürlüktedir.

Halkın yüzde 51’inin oyuyla seçilecek cumhurbaşkanı yüzde 40’ın oyuyla seçilecek başbakanla er ya da geç çatışacaktır. Mevcut tasarım altında kriz kaçınılmazdır. Çözümse basittir: ya cumhurbaşkanı yetkileri azaltılarak kukla başkan haline getirilir, ya da cumhurbaşkanına daha fazla yürütme yetkisi verilir. Resimde Erdoğan olsun veya olmasın, Türkiye’ye gereken yürütme yapısının tartışmaya açılmasıdır. Ne kadar erken, o kadar iyidir.

Bu köşe yazısı 12.05.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları