logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Oysa mücadele daha bitmemişti 05/04/2012 - Okunma sayısı: 1268

 

Büyüme hız kesiyor. Bu enflasyonu düşürecek gelişme. Ama Merkez Bankası'nın hedeflediğinin üstünde enflasyon bekliyor bizi.

Çok şükür, o yüksek enflasyonlar geçmişte kaldı. Kendi enflasyonist geçmişiyle kıyaslandığında, Türkiye’de, 2004’ün başından beri oldukça düşük sayılabilecek enflasyon oranları yaşanıyor. Ama ‘kendi geçmişiyle’ kıyaslandığında. Mesela Merkez Bankası’nın internet sayfasına girin. Ana sayfanın en sonunda, 2002 ve sonrasındaki yıllık enflasyon gerçekleşmeleri var. 2004-2011 arasındaki en düşük yıl sonu enflasyonu yüzde 6,4, en yükseği ise yüzde 10,4.

Tam sekiz yıldır enflasyon bu aralıkta gidip geliyor. Elbette aylar itibariyle yıllık enflasyon rakamları biraz daha oynak ama sadece ‘biraz daha’. Kısacası, enflasyonla savaşı henüz tam anlamıyla kazanmadık. Enflasyon çoğu ‘rakip’ ülkeye kıyasla yüksek; dış rekabet gücümüzü törpülüyor. Birkaç hafta önce yazmıştım; güncelleyeyim. Altı sıfır attığımızdan bu yana, paramızın alım gücünde neredeyse yarı yarıya azalma var. Ocak 2005–Mart 2012 döneminde tüketici fiyatları 1.79 kat arttı. Farklı bir ifadeyle 1 Ocak 2005’teki 100 liranın mal ve hizmet satın alma gücü, 1 Nisan 2012’de 56 liraya düşmüş durumda.

Enflasyona ilişkin ikinci can sıkıcı gelişme, giderek ‘kanıksanmaya’ başlanması. Dikkat ediyorsanız, ekonomi kanallarında, Merkez Bankası’nın neler yapabileceği konuşulurken –ki çok sık konuşuluyor, bazen “büyüme için şöyle...”, kimi zaman “ama döviz kurundaki son gelişmeler karşısında...”, bazen de “kredi genişlemesi için...” falanca biçimde davranabilir gibi yorumlar yapılıyor. Bu usa vurmalarda enflasyon ya dikkate alınmıyor ya da eskisine kıyasla çok daha az dikkate alınıyor. Bunun ne kadarı Merkez Bankası’nın yürüttüğü politikadan, ne kadarı başka nedenlerden kaynaklanıyor; tüm ilginçliğine karşın beni şu aşamada ilgilendirmiyor. Merkez Bankası’ndan kaynaklanıyor ya da değil, önemli olan böyle bir olgunun varlığı. Enflasyonla mücadeleyi henüz tam anlamıyla kazanmamışken iyi değil bu eksen kayması.

Mart ayında da enflasyonda sürpriz yok. Yıllık enflasyon yüzde 10,4 oldu. Dört aydır yüzde 10,4–10,6 aralığında çakılıp kalmış vaziyette. Buna karşılık, Merkez Bankası’nın özellikle dikkate aldığı iki temel enflasyon göstergesinden (H ve I endekslerinden) iyi haber var. Bu endekslerle ölçülen temel enflasyon, Ekim 2010–Ocak 2012 arasında kesintisiz biçimde yükselmişti. Bu yükseliş sürecinin başlangıcında I endeksi ile ölçülen yıllık temel enflasyon sadece yüzde 2,5 düzeyindeydi. Ocak 2011’e gelindiğinde ise bu değer yüzde 8,4 olmuştu. Ocaktan bu yana düşüş var temel enflasyonda. Gerçi bu düşüş çarpıcı değil; mart ayındaki yıllık temel enflasyon yüzde 7,9 oldu ama hiç yoktan iyidir.

Bundan sonrası şüphesiz daha önemli. Enflasyonu hem yükseltecek hem de düşürecek gelişmeler yaşanıyor. Petrol fiyatlarının artması, yüksek vergi oranları ve yüksek döviz kuru ile birleşince motorin ve benzin fiyatlarına üst üste zam yapıldı. Ardından büyük bir doğalgaz ve elektrik zammı geldi. Bu ürünler çok sayıda mal ve hizmetin üretiminde ve taşınmasında kullanılıyor. Dolayısıyla, sadece kendilerinin fiyatları arttığı için değil, bir de bu dolaylı etkileri nedeniyle enflasyonu arttıracaklar.

Buna karşılık, yukarıda tartıştığım gibi büyüme hız kesiyor. Mal ve hizmet fiyatları üzerindeki talep baskısı 2011’e kıyasla daha az olacak. Bu da enflasyonu düşürecek bir gelişme demek. Bu karşılıklı etkiler sonucunda yıl sonu enflasyonu bugünkünden daha düşük olacak. Ama Merkez Bankası’nın hedeflediğinin belirgin biçimde üzerinde bir enflasyon gerçekleşmesi bekliyor bizi.


Bu köşe yazısı 05.04.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları