logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Güven Sak, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Üçüncü parasal genişleme gelmezse Avrupa’yı daha büyük sorunlar beklemektedir 20/08/2011 - Okunma sayısı: 1699

 

Bir süredir portföy kararlarının yalnızca kol saatine bakarak yapıldığı bir zamanda yaşıyoruz. Yine "katı olan her şeyin buharlaştığı" dönemlerden birindeyiz. Her dakika yeni bir şey oluyor, sürekli diken üstünde oturuyoruz. Türkiye'de yaşıyorsunuz. Güneydoğu sınırının güneyinde Suriye var. Aynı sınırın kuzeyinde PKK faaliyetlerini artırıyor. Öte yandan, Avrupa'daki bankacılık krizi küresel gerginlikleri tırmandırıyor. Türkiye'nin ise yapısal kırılganlıkları her an daha görünür hale geliyor. Ürpertici, değil mi? Dilerseniz bugün Avrupa'da krizin derinleşmesine odaklanayım.

Avrupa'da krizin derinleşmesi geçen haftanın haberiydi. Avrupa'daki kriz bölge için makroekonomik dengesizlik kaynağıdır. Avrupa Birliği (AB) liderleri, Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın Almanya'ya karşı savunma hattı olarak inşa ettiği ve pek bir işe yaramayan Majino Hattı'nın hayali bir versiyonunu güçlendirip durmaktadır. Dünkü Wall Street Journal'ın "Amerikan Merkez Bankası FED'in de Avrupa bankalarının likidite durumundan kaygılı olduğunu" söyleyen haberine bakılırsa, AB liderleri nafile bir çaba içerisindedir. Avrupa liderlerinin eylemsizliği Amerika için üçüncü parasal genişleme bahane olabilir. Bu FED Başkanı Ben Bernanke'nin daha aktif bir tutum izlemesi için iyi bir fırsattır. Çok yakında "yalnızca Avrupa bankacılık krizinin Amerikan bankacılık sistemi üzerindeki olumsuz etkisini sınırlandırmak için" bu adıma gerek görüldüğüne dair açıklamalar duyabiliriz. Bekleyelim ve görelim.

Peki, AB liderlerinin çabaları neden nafiledir? AB hala bankacılık krizine likidite krizi gibi yaklaşmaktadır. Avrupa'nın bankacılık sisteminde bir delik vardır ve herkes pompalanan onca suya rağmen havuzun, yani bankacılık sisteminin, neden dolmadığını merak etmektedir. Halbuki cevap çok basittir: Çünkü havuz sızdırmaktadır! Enjekte edilen likiditenin tamamı tedbir saikiyle başka bir yerde biriktirilmektedir. Yapısal sorunlar yapısal önlemler gerektirir. Bilançolarda delikler varsa bankacılık krizini çözmek için bankaların sermaye yapısının yeniden düzenlenmesi gerekir. Özel sektör aktörleri ve banka sahipleri de çözümün parçası olmalıdır. 2001 yılında Türkiye de aynı yollardan geçmiştir.

Neden Euro tahviller de hayali Majino Hattı'nı güçlendirmekten öteye gidememektedir? Normal şartlar altında AB'de devlet tahvilleri ulusaldır. Mali birlik olmadığı için her ülke kendi riskini üstlenir. Ancak bir AB kurumu olan Avrupa Merkez Bankası Yunanistan, Portekiz, İspanya ve İtalya gibi üye devletlerin tahvillerine ulus ötesi bir kimlik kazandırmıştır. Artık söz konusu riskleri AB üstlenmekte ve bankaları desteklemek için doğrudan Euro tahvil ihraç edebilmektedir. Fakat bu da yeterli olmamaktadır. Bana sorarsanız zincirin iki halkası eksiktir: Birincisi, tahviller işlemleri daha karmaşık hale getirmek için değil, amaçlarına uygun olarak bankaların sermaye yapısını yeniden düzenlemek için kullanılmalıdır. İkincisi, Euro tahvillerini AB ihraç edecekse, mali birlik kurulmalı ve ulusal bütçeler daha teknik ve daha az siyasi belgeler haline gelmelidir.

Magna Carta'dan bu yana yıllar geçmiştir, bu yeni bir meseledir. Bu, bugünkü Avrupalı siyasetçiler için önemli bir atılım fırsatıdır. Ve Avrupa'nın pek çok merkez ülkesinde ufukta beliren bir dizi seçim vardır.

Gelin, Bernanke'nin hamlesini bekleyelim ve umalım ki Avrupa yararına üçüncü nparasal genişleme yapılsın.

 

Bu köşe yazısı 20.08.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları