logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Üniversite sınavındaki şifre, refah düzeyimizin de şifresi mi? 07/04/2011 - Okunma sayısı: 1692

 

Bir ülkenin vatandaşının eğitim ve beceri düzeyinin yüksek olması, ülkenin zenginleşmesini sağlayan temel unsurların başında geliyor.

Üniversite sınavına 1973 yılında girdim. O dönemde ODTÜ farklı bir sınav yapıyordu. Bir de genel üniversite sınavı vardı. Genel sınava girdik; ertesi gün soruların çalınıp bazı öğrencilere dağıtıldığına ilişkin haberler gazeteleri kapladı. Yanılmıyorsam bu haberlerin ilki Cumhuriyet gazetesinde çıkmıştı. Neden sonra haberin doğru olduğu anlaşıldı ve genel üniversite sınavı iptal edildi.

İsteğim ODTÜ'de okumaktı. ODTÜ sınavını kazanıp ODTÜ'de okumaya başladım. İlk ara sınavlar yapılıyorken genel üniversite sınavı tekrar edildi. Liseden sınıf arkadaşım -zaten bir tane son sınıf vardı- Muzaffer'in amacı Hacettepe Tıp'a girmekti. Naçar benimle birlikte ODTÜ'de birkaç ay makine mühendisliği eğitimi aldı; sonra tekrarlanan sınavda başarılı olup Hacettepe Tıp'a geçti.

ODTÜ dışında eğitim görmek isteyen çoğu arkadaşım için o sınavın iptal edilerek tekrarlanması, oldukça gergin bir süreç olmuştu. Başlangıçta büyük bir belirsizlik: Gerçekten çalındı mı sorular? Tekrarlanacak mı? Sonra da tekrar sınav gerginliği. O zaman, ülkenin en üst makamları, herhangi bir araştırma sonucunu beklemeden, alelacele, ortada bir sorun olmadığı yolunda açıklamalar yaptılar mı; hatırlamıyorum. Yaptılarsa, sonradan çok mahcup olmuş olmaları gerekir; bilemiyorum.

Yine yanılmıyorsam o sınavın tekrarlanması bir dönüm noktası oldu ve üniversite sınav sistemi sil baştan tekrar ele alındı. Yıllar sonra geldiğimiz noktaya bakın: Bu sefer, soruların çalındığı yönünde bir iddia yok. Ama soruların beli bir 'şifreleme' yöntemi ile çözülebildiği öne sürülüyor. Bazı okullarda sınava sadece kız öğrencilerin girmesi ilginçti. Rasgele bir yerleştirme ile bunun olma olasılığı yok denecek kadar küçüktü.

Yazılı basında okuduklarımız, televizyonlarda dinlediklerimiz, şifreleme iddiası ile bu ilginç yerleştirme olgusu arasında bağlantı kurulduğu yolunda; sevimsiz. Ancak kapsamlı bir araştırmadan sonra, ortada gerçekten bu tür 'kriminal' bir durum olup olmadığı belli olacak. Dolayısıyla, bu aşamada ne söylesem bilgiye dayanmayacak; geçeyim.

Potansiyelden yararlanamıyoruz

Ama geçmememiz gereken bir olgu orta yerde: Uzmanların görüşleri, ortada önemli bir hata olduğu yolunda. Özellikle sınava giren her adaya farklı bir kitapçık hazırlanmasının, bu hatayı tetiklediğini belirtiyorlar. ÖSYM'nin yapısını bilmiyorum. Orada çalışanlar hakkında en ufak bir bilgim yok. Ama ortada yapılmaması gereken bir hata olduğu anlaşılıyor. Küçük hataları en aza indirmek, büyük hataları ise ortadan kaldırmak her kurumun görevi olmalı. Bunun olmazsa olmaz bir koşulu var. Şu: İşin uzmanlarını çalıştırmak. Açık ki başka bir alanda çok iyi bir uzman olmak, farklı bir alanda başarılı olmayı sağlamıyor.

Bu çerçeveden bakınca, Türkiye'nin kişi başına gelir düzeyi ile zengin ülkelerin kişi başına gelir düzeyleri arasındaki uçurumun yıllardır neden değişmeden kaldığının önemli nedenlerinden biri daha ortaya çıkıyor. Bir ülkenin vatandaşlarının eğitim ve beceri düzeylerinin yüksek olması, o ülkenin zenginleşmesini sağlayan temel unsurların başında geliyor.

Ne yazık ki eğitim ve beceri düzeyimiz, gelişmiş ülkelerdeki ya da gelişmiş ülkelerin düzeyine hızla yaklaşan ülkelerdeki kadar yüksek değil. Bunu hepimiz biliyoruz. Oysa ortalama eğitim ve beceri düzeyimizin çok üzerinde eğitim ve beceri düzeyine sahip uzmanlarımızı yeterince değerlendiremediğimizi sıkça unutuyoruz. Farklı bir ifadeyle, ortadaki potansiyelden de yeterince yararlanmıyoruz. Uzmanlık, 'tornadan çıkmış gibi benzer bir görünüme sahip olmak' olmasa gerek.


Bu köşe yazısı 07.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları