logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

TCMB'nin daha açık olması gerekiyor 26/01/2011 - Okunma sayısı: 1068

 

Merkez Bankası (TCMB) son aylarda ekonomi gündeminde baş rolde. Olumlu tarafından bakarsanız, TCMB'de özellikle karar alma durumunda olanlar açısından, hoş bir durum bu. Hareket var: Yeni konjonktür, yeni sorunlar ve riskler, yeni politika tasarımı, yeni uygulama ve yeni iletişim gereği. Adrenalin yükseltici.

TCMB'nin aldığı kararları yakından izleyip anlamaya çalışanlar açısından ise durum daha farklı. Alışılageldik para politikası çerçevesinin dışına çıkılıyor. Bu nedenle, özellikle başlarda, TCMB'nin ne yapacağına ilişkin belirsizlik algılaması daha fazla olacak. Bu da, bu pozisyonlarda olanlar için artan risk demek.

Alışılanın dışına çıkılması, beraberinde tepkileri de getiriyor. Bir ölçüye kadar yeniye tepki olması doğal. Ama bu tepki kimi zaman bu 'doğal' boyutun ötesine geçiyor. TCMB'nin kararlarında 'dış' baskı unsurlarının etkileri aranıyor. Bu TCMB'ye hem haklı bir yaklaşım değil hem de doğru değil.

Elbette bu tür tepkilerin haklı ve doğru olmaması TCMB'nin yaptıklarının eleştiriden muaf oldukları anlamına gelmiyor. Eleştirilecek yönler var şüphesiz. Ama bu eleştirileri dile getirirken, TCMB'nin haftalardır kamuoyuna ne açıkladığını okuyup, aldığı kararları bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Farklı bir ifadeyle, TCMB'nin bir süredir kamuoyu ile paylaştığı yeni bir para politikası çerçevesi var. Bu çerçeveye uygun kararlar alıyor. Eleştirilecekse bu çerçevenin eleştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde iş komplo teorilerine gidiyor; tartışma zemini ortadan kalkıyor.

TCMB, içinde bulunduğumuz koşulların 2003-2007 döneminden çok farklı olduğunu düşünüyor. Bu koşulların, özellikle de yüksek kısa vadeli sermaye akımlarının finansal istikrarı tehdit ettiği kanısında. Bu nedenle, eskiden farklı olarak iki amaca dikkat çekiyor. Yasasındaki 'fiyat istikrarı' amacının yanı sıra 'finansal istikrar' amacını da ön plana çıkarıyor.

İçinde bulunulan koşullar geçmiştekinden farklı olduğu için, bundan sonra uygulayacağı politikanın da eskisinden farklı olacağını söylüyor. Bu koşullar altında, fiyat istikrarı ile uyumlu bir faiz politikasının, finansal istikrarı tehdit altına alan riskleri önlemekte yetersiz kalacağını düşünüyor.

Eskiden ağırlıklı olarak kısa vadeli faizlerin belirlenmesine dayanan bir politika vardı. Artık iki politika aracı ön plana çıkıyor: Kısa vadeli faizler ve faiz dışı (zorunlu karşılık oranları gibi) araçlar. Her ikisini de bir süredir aktif biçimde kullanıyor.

TCMB'nin yeni para politikası çerçevesinde aldığı kararlar arasında en dikkat çekeni şu: Kısa vadeli faizleri indirirken, sistemdeki likiditeyi azaltacak önlemler alıyor (bankaların kısa vadeli yükümlülükleri için TCMB'de tutmak zorunda oldukları karşılıkları yükseltiyor).

Benim açımdan faiz indiriminin 'dikkat çekici' olmasının nedeni 'enflasyon hedefi ile uyumlu olup olmaması' değil. Şu: İndirilen faiz TCMB'nin bankalara haftalık vadede sattığı paranın faizi (repo faizi). O faizin TCMB'nin belirlediği düzeye yakın bir yerde belirlenmesi için, bankaların ihtiyacı olan likiditenin TCMB tarafından bankalara verilmesi gerekiyor. Buna karşılık zorunlu faiz oranlarını yükselterek TCMB piyasadan likidite çekiyor.

İşte çelişkili gibi görünen bu durumu TCMB anlatmakta güçlük çekiyor. Sanıyorum yeni para politikasına ilişkin temel sorunlardan biri burada. Elbette çekilen likidite ile verilen likidite aynı vadede değiller. İdeal koşullar altında, bankaların çok kısa vadeli likidite gereksinimlerini gidermek için TCMB'den borç aldıkları haftalık fonlarla gidip uzun vadeli kredi açmaları beklenmez. Elbette TCMB kısa vadeli fon piyasasındaki denge faizin kendi belirlediği faiz etrafında dalgalanmasına izin vereceğini belirtti. Elbette iki para politikası aracının kullanımına bileşim olarak değil de tek tek bakınca, TCMB'nin yeni amaçlarıyla uyumlu oldukları görünüyor.

Ama bu iki aracın kullanımına beraber bakılınca ortaya zihin karıştıran bir durum çıktığı da yadsınamaz. TCMB'nin iletişime biraz daha ağırlık vererek kendi kafasındakini daha net anlatmasında yarar var.


Bu köşe yazısı 26.01.2011 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları