logo tobb logo tobbetu

Köşe Yazıları

Fatih Özatay, Dr. - [Yazarın tüm yazıları]

Neden bu kadar çok etkilendik? 08/11/2009 - Okunma sayısı: 816

 

Tablo 1'de bazı ülkelerin 2009 yılı tahmini büyüme hızlarının, son kırk yıldaki ortalama büyüme hızlarına kıyasla ne kadar düşük olduğu gösteriliyor. Ülkeler rastgele seçilmiş değil; ilk grupta yer alanlar G20 içinde gelişmiş ülkeler dışında kalanlar. Ek olarak Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinden üç büyük ekonomiye ilişkin değerler veriliyor. Son satırda ise bu rakamların basit ortalaması gösteriliyor. 2009 büyüme tahminleri IMF'nin 'Dünyanın Ekonomik Görünümü' raporundan alınma.


Tablo yeteri kadar açık, ama yine de bir iki noktanın altını çizeyim. Dört ülke krizden derin bir şekilde etkilenmiş. Etkilenme sırasına göre bu ülkeler Meksika, Türkiye, Kore ve Rusya. Bunlardan sonra en çok etkilenen ülke olan Çek Cumhuriyeti ile aralarında önemli bir etkilenme farkı var. Ülkelerin ortalaması ile karşılaştırınca da aynı saptamayı yapmak mümkün. Diğer bir ifadeyle küçük farklılıklarla sıralanmıyor ülkeler; bu dört ülke diğerlerinden önemli ölçüde ayrışıyor.

2007 sonu itibarıyla bakılınca Türkiye'nin makroekonomik göstergelerinin çoğu düzgün. Kamu borcu önemli ölçüde düşmüş vaziyette, kamu bütçesi dengeye yakın bir yerde, finansal sektörde kırılganlık yok, enflasyon düşük, Merkez Bankası döviz rezervi tarihsel olarak yüksek bir noktada. Ayrıca, ekonomiye duyulan güveni gösteren değişkenler güvenin eskiye kıyasla en üst düzeyde olduğuna işaret ediyor: Türkiye'nin iflas riski oldukça düşük, borçlanma vadeleri yüksek, reel faiz düşük ve reel kesim güven endeksi yüksek bir düzeyde.

"Türkiye en az etkilenen ülkelere arasında" iddiasını falan boş verin. Bunu tartışan tartışsın. Şu soru daha önemli: Makro göstergelerin işaret ettikleri bu olumlu duruma karşın, nasıl oldu da Türkiye kendisine benzer ülkeler arasında krizden en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor?

Muhtemelen bu sorunun yanıtı, yukarıda sayılmayan makroekonomik göstergelerdeki bozukluklarda yatıyor. Hangileri olabilir bunlar? Yüksek cari işlemler açığı? Liranın reel olarak değerli olması? Şirketler kesiminin küresel krize giden süreçte giderek artan döviz cinsinden borcu? Ya da yapısal sorunlar mı asıl suçlu? Mesela düşük tasarruf oranı? Düşük vergi gelirleri? Vergi tabanının küçüklüğü? Belki de bunların hepsi? Krize bir de bu pencereden bakmakta yarar var. Yarın, bunu denemeye çalışayım.

 

Bu yazı 08.11.2009 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Paylaş Bookmark and Share

« Diğer köşe yazıları