Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türk Lirası kredi piyasası vardı da şirketler mi kullanmadı
    Güven Sak, Dr. 05 Eylül 2008
    Şirketlerimiz, bütün uyarılara karşın, yabancı para cinsinden borçlanıp, pozisyon açıyorlar. Merkez Bankası (TCMB) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise risklerin arttığına işaret edip, şirketlere nasihat ediyorlar. Ancak kuru kuruna nasihat şirket bilançolarında risk birikimini engellemiyor. Hafta başı "Acaba yabancı para cinsinden borçlanıp, pozisyon açmak zorlaştırılsa mı?" diyecek olduk, birden o soru ile karşılaştık. Doğrusu ya, o iş o kadar kolay durmuyor. TCMB, BDDK ve de Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) öncelikle başlıktaki soruyu yanıtlaması gerekiyor. İstanbul Sanayi Odası (İSO)'nın ikinci beşyüz büyük şirket listesi geçen hafta açıklandı. Şirketlerimiz yabancı para cinsinden pozisyon açtıkça, kârları yükseliyordu. Kârlardaki yükseliş, faaliyete dayalı [Devamı]
    Yedi gerçek, dört seçenek
    Fatih Özatay, Dr. 04 Eylül 2008
    Faiz politikası hakkında bazı apaçık gerçekler var. Bu apaçık gerçekleri bir görsek, lüzumsuz tartışmalarla zaman harcamaya gerek kalmayacak; bayağı yol almış olacağız. Birincisi şu: Yasayla Merkez Bankası'na bir görev vermiş ve 'sen enflasyonla mücadele et' demişiz. Yine yasayla 'ne kadar mücadele etmen gerektiğini bilmen için hükümetle birlikte bir enflasyon hedefi sapta' demişiz. Sonra da yasayla 'bu hedefe ulaşmak için elinden ne geliyorsa yap' talimatı vermişiz. Yetmemiş, başka amaçlar peşinde koşma ihtimalini ortadan kaldırmak için 'şart' koşmuşuz: Merkez Bankası 'Fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler' demişiz. Anlaşmamız gereken ikinci nokta şu: Yasayla Merkez Bankası'na böyle bir görev vermek zorunda [Devamı]
    Şirketlerimiz neden kurla ilgili uyarılara kulak asmıyor
    Güven Sak, Dr. 02 Eylül 2008
    Rakamlar şirketler kesiminde yabancı para cinsinden açık pozisyonların giderek yükseldiğini gösteriyor. Bu ne demek? Bilançosunun pasifinde yabancı para cinsinden borcu bulunanın, bilançosunun aktifinde yabancı para cinsinden varlığı olmaması demek. Bu durum şirketi kur riskine açık hale getiriyor. Merkez Bankamız her seferinde "Aman ha, döviz geliri olmayan döviz cinsinden borçlanmasın" diyor. İşte aslında bunu diyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu da (BDDK) benzer uyarılarda bulunuyor. Ama sonuç değişmiyor. Şirketlerimiz yabancı para cinsinden borçlanıp, pozisyon açmaya devam ediyorlar. Peki, neden böyle oluyor? Şirketlerimiz neden ortadaki uyarılara kulak asmıyorlar? Bu işin çözümü nerededir? Gelin bir daha bakalım. Aslında şirketlerimiz uyarılara kulak asmıyor değ [Devamı]
    Faiz indirimi
    Fatih Özatay, Dr. 01 Eylül 2008
    "Liraya nasıl değer kaybettirebiliriz?" sorusunun yanıtını aramaya devam ediyoruz. Bu çerçevede, liranın enflasyondan arındırılmış değeriyle ilgiliyiz. İthalat ve ihracat açısından önemli olan o çünkü. Bir doları mesela 1.5 liraya yükseltmek, cari işlemler açığını düzeltmek için yeterli değil. Bu yükselişten bir süre sonra eğer enflasyon da önemli ölçüde yükseliyorsa, rekabet gücümüzdeki artış sınırlı bir düzeyde kalacak demektir. Kısacası reel kur ile ilgiliyiz.Şüphesiz, akla gelebilecek 'değer kaybettirme yöntemleri listesinin' başlarında bir yerde faizleri düşürmek olmalı. 'Faiz' değil de 'faizler'. Sadece şu ya da bu mali aracın faizinden söz etmiyoruz. Bir bütün olarak faizlerin aşağıya inmesi gerekiyor ki lira cinsinden mali varlıklar yabancı mali yatırımcılar için cazibesin [Devamı]
    Bütçe gelirleri ve GSYH artışı
    Hasan Ersel, Dr. 01 Eylül 2008
    Geçen yazımda Türkiye'de maliye politikasını incelemeye başlamıştım. Bu yazımda merkezi yönetim bütçe (kısaca "bütçe") gelirlerini ele alarak devam etmek istiyorum. Ele aldığım 2002-2007 döneminin özelliği 2000-2001 krizi sonrasında ekonominin düze çıkarılması için izlenen politikaların uygulanmış olması. Arada hükümet değişiklikleri olmuş olması, bu bağlamda, bir değişiklik yaratmamış. Aslında, bu Türkiye açısından olumlu bir yenilik. Buna karşılık, iktisadi/siyasal konjonktüre bağlı olarak, maliye politikasında aynı hükümet zamanında değişiklik olmuş. Bu da olayın doğasında var. 2002 ve 2007 yıları karşılaştırıldığında bütçe gelirlerinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranında pek bir değişiklik yok. 2002 yılında bu oran yüzde 22,7 iken 2007 yılında yüzde 22,1 olmuş. Dönem ortalamas [Devamı]
    İlginç bir deney
    Fatih Özatay, Dr. 31 Ağustos 2008
    'Liraya nasıl değer kaybettirebiliriz?' sorusunun peşine takılmıştım perşembe günü. Sık ve yüklü miktarda gerçekleştirilecek döviz alım müdahalelerine odaklanmıştım. Bu yolla enflasyonu yükseltmeden tatmin edici bir sonuç almak pek mümkün görünmüyordu.Şüphesiz daha kolay yoldan liraya değer kaybettirmek de mümkün. Mesela, 'Büyüme hızımızı artırmak üzere bütçe açığını üç katına çıkaracağız' şeklindeki saçma bir açıklama bu amaca hizmet eder. Bu tip 'politikalar' bizden uzak olsun.Peki, bu kadar 'kör parmağım gözüne' olmayan, ama sonuçta parlak bir 'Zihni Sinir' projesi sınıfına sokulabilecek bir politika tasarlamak mümkün mü? Bu sıcak ağustosun son pazarında gelin böyle bir tasarımın peşi sıra gidelim, birlikte. Perşembe günü 'pazara' şeklinde duyurduğum reel faizi düşürme projesi [Devamı]
    Kamu iktisadı ışığında müzik tarihinden bir öykü
    Hasan Ersel, Dr. 30 Ağustos 2008
    Ulusal savunma, iktisatta "kamusal mal" olarak tanımlanan bir hizmettir. Bu hizmetten bir kişinin yararlanmış olması, başkalarının yararlandığı miktarı azaltmaz. Öte yandan da bu hizmetten bir kişinin yararlanmasını engellemek de olanaklı değildir. Örneğin, Türkiye'de bir bebek doğduğunda, bu ülkede yaşamakta olan insanların yararlandığı ulusal savunma hizmeti azalmaz. Öte yandan, ulusal savunma hizmeti, "filan kişi dışındakilere verilecektir" demek de olanaklı değildir. Ülke savunuluyorsa, bundan orada yaşayan herkes yararlanır. Peki bu hizmetin bedelini kim öder? İşte burada ciddi bir sorun ortaya çıkmaktadır. Çünkü herkes bu hizmetten eşit ölçüde yararlanacağını ve üstelik yararlanmasının engellenemeyeceğini bilirse, "başkası ödesin" diyerek beleşçiliğe yönelir. Böyle olunca da bu hizme [Devamı]
    Afrika'ya akan doğrudan yatırım tutarı insani yardımları geçti
    Güven Sak, Dr. 30 Ağustos 2008
    Bu yıl ağustosun 18'i ile 20'si arasında İstanbul'da Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi yapıldı. Siyasi liderlerin katıldığı bu toplantının yanı sıra yine aynı tarihlerde Dış Ekonomik İlişkiler Konseyi (DEİK) tarafından bir Türkiye-Afrika Ekonomik İşbirliği Toplantısı gerçekleştirildi. Hatta bu toplantının sonunda, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ile Afrika Odalar Birliği arasında imzalanan bir anlaşma ile Türkiye-Afrika Odası (TAC) da kuruldu. Şimdi söyler misiniz? Türkiye, yaklaşık 50 adet Afrika ülkesinden gelen heyetleri İstanbul'da neden topladı? Neden böyle bir toplantı düzenledi? Buyurun 4 şıktan birini işaretleyin bakalım. Birincisi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeliği için oy desteği sağlamak üzere, Afrika ülkelerinin temsilcilerine bir İstanbul gezisi [Devamı]
    Maliye politikasına geçmiş ve geleceğin etkileri
    Hasan Ersel, Dr. 29 Ağustos 2008
    İktisadi olayların yön değiştirdiği tarihi saptamak kolay iş değildir. İstatistiksel verilerde "dönme noktalarını saptamak" güçlü teknik analiz yeteneği ister. Ama buna rağmen sonuçta bir öznellik payı vardır. Araştırmacı sezgilerine dayanmak durumunda kalır. 2001 yılında Türkiye'de bir şeylerin değiştiği söylendiğinde bu akla yakın geliyor. Sezgilerimiz de bu yönde. Daha sonraki dönemi bir bütün olarak mı ele almak gerekir, yoksa onun içinde de alt dönemler var mı sorusuna gelince ise görüş farklılıkları oluşabilir. Bu dönemi kabaca bir bütün olarak da görmek olanaklı, alt dönemlere ayrılabileceğini düşünmek de. Bu ikinci görüşü benimseyenler, 2007 seçimleri nedeniyle hükümetin iktisat politikasını yürütüş biçimindeki değişmeye gönderme yapıyorlar. Peki bu değişiklik ne zaman başladı? Yan [Devamı]
    En fazla kâr, en çok pozisyon açana giderse durum iyi midir?
    Güven Sak, Dr. 29 Ağustos 2008
    İstanbul Sanayi Odası (İSO) büyük bir hizmet yapıyor. 40 yıldır Türkiye'nin büyük şirketlerinin yıllık performansı ile ilgili bir çalışma yayımlıyor. Önce 500 büyük şirket çalışması vardı. Sonra buna ikinci 500 büyük eklendi. Kurumsallaşmanın son derece zayıf olduğı bir ülkede, böyle bir hizmeti uzun soluklu götürebilmek İSO hakkında bir fikir veriyor herhalde. İSO memleketimizin az sayıdaki kurumundan bir tanesi. İSO'nun yayımladığı çalışmalar sayesinde memleketin en büyük şirketlerinin performansını her yıl analiz edebilmemiz mümkün oluyor. Bu aslında ülke ekonomisinde işlerin nasıl gittiğini analiz etmek anlamına geliyor. İSO Başkanı Sayın Tanıl Küçük, bu yıl İSO'nun açıkladığı rakamların sanki bir uyarı vermekte olduğunu sürekli vurguluyor. Aslında aynen başlıktaki gibi sor [Devamı]