Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Sanayi büyüme rakamları arasındaki büyük fark
    Fatih Özatay, Dr. 20 Eylül 2009
    Son günlerde ekonomi basınında üzerinde önemle durulan bir nokta var: İkinci çeyrek yıllık dönem için geçen hafta içinde açıklanan milli gelir büyümesi rakamları ile daha önce açıklanan sanayi üretim endeksi (büyümesi) rakamları arasında önemli farklılık olduğu vurgulanıyor. Oysa daha önce böyle bir bu farklılığın olmadığı belirtiliyor. Gelin GSYH'nin alt kalemi olarak sanayi sektörünün büyüme hızı ile sanayi üretim endeksinden elde edilen büyüme rakamlarını karşılaştıralım. Önce son çeyrekte ne olduğunu hatırlatmakta yarar var. GSYH verilerine göre sanayi sektörü büyümesi ikinci çeyrekte eksi yüzde 8.7. Oysa aynı dönemde sanayi üretim endeksi büyümesi eksi yüzde 15.4 Arada büyük fark var. Peki, önceki dönemlerde durum nasıl? Böyle bir farklılık var mı? Veriler 1998'den itibaren [Devamı]
    Amerika'daki tartışmaları izliyor musunuz
    Güven Sak, Dr. 19 Eylül 2009
    Bu günlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 2008 krizi pek tartışılmıyor. Beyaz Saray'ın web sitesi www.whitehouse.gov'da da manşetteki dört konunun üçü 2008 krizi ile alakalı değil. Manşetin dörtte üçünü ve ABD'nin gündemini Başkan Obama'nın sağlık sigortası reformu tasarısı işgal ediyor. Tartışma öyle burada alıştığımız gibi afaki bir zeminde de yapılmıyor. Ortada son derece somut bir sağlık sigortası reformu tasarısı var. Onu beğenenler ve de beğenmeyenler tartışıyor. Reformun ne anlama geldiği ak kâğıt üzerinde siyah siyah yazıyor. Kimse burada "demokratik açılım" konusunda olduğu gibi karnından konuşmuyor. Birinin konuştuğunu öteki hemen anlıyor çünkü herkes kendi kafasından konuyu belirleyip, kendi çalıp kendi oynamıyor. Bu tartışma önem taşıyor. Bir yandan, ABD'nin [Devamı]
    Küresel tasarruf bolluğundan ABD nasıl yararlan[ama]dı?
    Hasan Ersel, Dr. 18 Eylül 2009
    Ben Bernanke, 2005'te yaptığı bir konuşmasında, ABD'nin cari işlemler açığındaki büyümenin önemli bir nedeninin dünyadaki tasarruf bolluğu olduğuna dayalı bir görüş ortaya atmıştı. Bernanke'nin görüşü, ana çizgileriyle şöyle özetlenebilir: ABD'de tasarruf oranı yatırım oranından epeyce düşük. Dolayısıyla ABD, yatırımlarını gerçekleştirebilmek için dış tasarrufları kullanıyor. Öte yandan dünyada pek çok ülkede, yüksek tasarruf oranları var. Ancak bu tasarruflar, bu ekonomilerin içinde yönelebilecekleri kârlı yatırım projeleri olmadığından, ülkeleri dışında yatırım olanakları arıyor. Bernanke bu ülkelerin büyük çoğunluğunun gelişmekte olan ülkeler olduğuna da dikkati çekiyor. Bunların başında da Çin geliyor. Bu ülkeler, 10 yılı aşkın bir süredir, ödemeler dengelerinde cari fazla veriyor ve d [Devamı]
    Orta vadeli programın üç hassas noktası var
    Fatih Özatay, Dr. 17 Eylül 2009
    Dün bir basın toplantısıyla Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 2010-2012 dönemini kapsayan orta vadeli programı açıkladı. Programla birlikte 2009 yılına ilişkin güncellenmiş tahminler de kamuoyuna duyuruldu. Öncelikle şunu belirteyim: Açıklanan makroekonomik hedefler ve tahminler iki koşulla ulaşılabilir görünüyor: Yeni bir küresel şok gelmezse ve açıklamada peşi sıra sayılan önlem ve reformları hayata geçirebilirsek. Dış dünyaya ilişkin varsayımlar doğal olarak uluslararası kurumların tahminlerine dayanıyor. Şöyle: Küresel büyümenin 2009'un son çeyreğinden itibaren ılımlı bir şekilde artacağı varsayımı var. Buna paralel olarak emtia fiyatlarında 2010'da önemli bir artış öngörülüyor. Ayrıca gelişmiş çoğu ülkenin, ekonomik toparlanmalarının belli bir aşamasında faiz ve vergi oranları [Devamı]
    Hadi orada öyle ama ya burada?
    Güven Sak, Dr. 17 Eylül 2009
    Orta Vadeli Mali Program (OVP) şekillenmeye başladı. Hiç değilse ortada genel hatları üzerinde "hükümetin içinde" anlaşmaya varılmış bir metin olduğunu biliyoruz. Bu olumludur. Şimdi ortaya çıkan genel ifadelerin ne manaya geldiğini ve uygulamaya sorunsuz aktarılıp aktarılamayacağını görmeyi bekleyeceğiz. Bu arada elbette çıkan kısım üzerinde değerlendirme yapmaya da başlayabiliriz. Bugün isterseniz geçen haftadan beri devam ettirdiğimiz şu mali disiplin ve mali kural kavramları üzerinde düşünmeye devam edelim. Sonra açıklanan rakamları bu çerçevenin içinde değerlendirmek daha kolay olabilir.İsterseniz şuradan başlayalım. Dünkü Amerikan Washington Post gazetesinin manşetinde "Dünya hükümetleri zenginlere karşı sertleşiyor" diyordu. Neden böyle diyor? Çünkü gelişmiş ülkelerde ba [Devamı]
    Mali disiplin nedir?
    Güven Sak, Dr. 15 Eylül 2009
    Türkiye 2001 yılı krizinden kemerini sıkarak çıktı. Bütçe disiplini esastı. Buyurun şimdi 2008 yılı krizinin içindeyiz. Yine kemer sıkmamız gereken bir dönemin başındayız. Bütçe disiplini bu kez yine esastır. Peki, 2001 yılındaki problemimizle 2008 yılındaki problemimiz aynı problem midir? Değildir. Bakın, bize kalırsa, neden öyle değildir. İlk soru şudur: 2001 yılı krizi ile 2008 yılı krizi aynı mıdır? Hayır. Elbette değil. 2001 yılı krizi bir tek bizim kendi krizimizdi. 2008 yılı krizi ise bizden ziyade öncelikle küresel ekonominin krizidir. Biz krizin dışarıdan gelen etkilerini küçültebilecekken, inanılmaz bir politika ataleti ile üzerimize düşeni yapmayarak, kendimizi, bize ait olmayan bu krizden en çok etkilenenler listesine başarıyla ekletmiş olabiliriz. Ama sonuç değişm [Devamı]
    Dokuz ay sonra yine 'IMF light'
    Fatih Özatay, Dr. 14 Eylül 2009
    Neredeyse bir yılı aşkın bir süredir IMF ile Türkiye'nin bir anlaşma yapıp yapması gerektiği üzerine bu ülkede yapılan tartışma yanlış bir zemine oturuyor. Bu konuda ileri sürülen görüşlerin önemli bir kısmını iki temel gruba indirgemekle fazla bir hata yapmayacağımı düşünüyorum. İlk grupta, böyle bir kriz ortamında IMF ile anlaşma yapılması halinde, IMF'nin sıkı maliye ve para politikası uygulanmasını isteyeceğini ve ilgili-ilgisiz çok sayıda yapısal reformun gerçekleştirilmesi koşulunu getireceğini düşünenler var. Bu durumda, zaten derin bir krizde olan Türkiye ekonomisinin daha da küçüleceğini ve işsizliğin artacağını belirtiyorlar. Bu nedenle de böyle bir anlaşma yapılmasına karşı çıktılar, çıkıyorlar. İkinci grupta, IMF ile yapılacak anlaşmanın hem yurtiçine hem de yurtdışın [Devamı]
    Yeni stratejinin ne olacağı, hükümetin iyimserliğine bağlı
    Hasan Ersel, Dr. 14 Eylül 2009
    İktidar iyimserliğini gerekçelendirmek ve gerekçelerini kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Bundan sonra, karar alırken iyimserlik katsayısını 0.6 mı 0.8 mi seçeceği, doğal olarak, öznel tercihi olacaktır. İktisadi krizden çıkış süreci ve sonrasını nasıl yöneteceğimiz konusunda hâlâ bir açıklığa kavuşmuş değiliz. Gerçi, ortalıkta bir "IMF ile anlaşma yapmalı mı yapmamalı mı" tartışması var ama bunun da neredeyse içeriği unutulmuş durumda. Oysa konuyu basit bir biçimde ortaya koyup, kimseyi itham etmeden, neden farklı sonuçlara ulaşıldığını görmek olanaklı. Bunu deneyeceğim. İleriye baktığımızda küresel ekonomi açısından üç farklı durum olabileceğini düşünelim. Bunlar: (1) Küresel krizin derinleşmesi. (2) Küresel ekonominin şimdi bulunduğu durumunda devam etmesi. (3) Küresel ekonominin krizd [Devamı]
    Krizden çıkıyoruz: Yeni bir gösterge daha
    Fatih Özatay, Dr. 13 Eylül 2009
    Hay Allah! Nasıl yaptım bu hatayı. Krizden çıkmakta olduğumuzun öncü göstergesini nasıl da kaçırdım. Hepinizden özür dilerim. Dilerim de, neden özür dilediğim daha açık olsun diye, biraz geçmişe gitmeme izin veriniz lütfen.   Tarih 13 Ağustos 2006. Çok önemli bir tarih. Öncü göstergeler literatürüne bu 'satırların yazarının' yaptığı en mümtaz katkılardan birini gün yüzüne çıkardığı tarih. Efendim, şöyle yazmışım: "Ekonomik krizin ulaştığı boyut ya da krizin artık geride kalıp kalmadığı hakkında bir fikir edinmek için şüphesiz çok çeşitli göstergelere bakılabilir. Mahcubiyetin bir anlamı yok; itiraf edeyim. 2001 krizi sırasında ve sonrasında bir dostumla (adı lazım değil; istiyorsa kendisi açıklasın) birlikte baktığımız göstergelerden birisi de 'Tex-Zagor endeksi'ydi. Buna 'çizg [Devamı]
    Şişmanlığın değişen coğrafyasını takip ediyor musunuz
    Güven Sak, Dr. 12 Eylül 2009
    Geçen hafta dünyadaki bir milyar şişman insanın iktisatçıların başarısızlığına delil olarak alınabileceğinden bahsettik. Muradımız küresel kriz ile birlikte gündeme yerleşen "iktisatçıları sevmiyoruz" ekolüne her iktisatçının aynı olmadığını anlatmaktı. Öyle ya ortada kötü iktisatçılar olduğu gibi iyileri de vardı. İktisat ile ilgili muhabbet kendi başına pek sıkıcı gelir diye konuya şişmanlıktan bahsederek başlamıştık. Ama gelin görün ki, kilosu fazla olanlarla açlık çekenlere ilişkin verdiğimiz rakamlar gazetemizde yanlış çıktı. Bunun üzerine, şişmanlık meselesi ile ilgili bir yazı daha yazıp rakamların doğrusunu kullanmak şart oldu. Konumuz bu durumda şişmanlığın değişen coğrafyasıdır. Reel sosyalizm denemelerinin hazin sonu dünyamızın çivisini bakın nasıl yerinden çıkartmakt [Devamı]