Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Komşuya IMF gerekiyor
    Fatih Özatay, Dr. 15 Şubat 2010
    Yurtdışında yine ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bizim açımızdan daha önemlisi Yunanistan'da olan biten. Önce, hangi koşullar altında Yunanistan'da olan bitenin yeni bir finansal krize yol açabileceğini tartışmakta yarar var. İki temel koşul saymak mümkün. Bu koşullar birbirlerinden bağımsız değiller; biri diğerini tetikleyebilir.Birinci koşul şu: Yunanistan'ın bütçe açığını finanse etmek üzere çıkardığı tahviller, Yunanistan'ın artan kredi riski nedeniyle önemli miktarda değer yitirdiler. Dolayısıyla, bu tahvilleri tutan bankalar zarara uğradılar; varlıklarının değeri azaldı. Peki, bu ne kadar önemli?Avrupa'nın bankacılık sektörünün gelişmişlik düzeyi dikkate alındığında tek başına Yunanistan tahvillerindeki değer kaybının bu bankaları sarsması beklenmez. Ama sorun şu ki Avrupa ban [Devamı]
    Kamu harcamalarının toplumsal denetimi gerekiyor
    Hasan Ersel, Dr. 15 Şubat 2010
    Yunanistan krizinden herkesin çıkarması gereken dersler var. Bunların bir kısmı olay olduktan sonra neler yapılabileceğine ilişkin. AB bu işle meşgul görünüyor. Öte yandan, Yunanistan'ın karşılaştığı sorunu yaratan sürecin tekrar yaşanmaması için neler yapılabileceği üzerinde durmak gerektiği de anlaşılıyor. İşin özünün basit olması, bu gereksinimi azaltmıyor. Özetle Yunanistan, "ayağını yorganına göre uzatmamış". Burada kusurlu olduğu açık. Ama birisi bunu yapan herkesi, odanın bir köşesine tek ayak üzerinde durma cezasına gönderseydi, odanın kolayca çizilemeyecek bir çokgen biçiminde olması gerekirdi. ABD'ye en geniş köşe ayrılırdı, biz de bir köşede yer alırdık. Böyle söylerken, Türkiye'ye haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz. Bütçe açıklarımızı epeyce düşürmeyi becerdik. Bu doğru. Ama h [Devamı]
    İktisat teorisinin 'namusunu' uzun dönem kurtarıyor
    Fatih Özatay, Dr. 14 Şubat 2010
    Birkaç pazar yazısıdır insan davranışları üzerinde duruyordum. Bu yazılarda sözünü ettiğim bazı kitapların Türkçeleri çıktı. Bu kitaplardan iki tanesi (Freakonomics ve Super Freakonomics)  Levitt ve Dubner tarafından yazılmışlardı. Freaknomics Boyner yayınları tarafından 'Görünmeyen Ekonomi: Dünya Gerçekten Nasıl İşliyor?' adıyla Türkçe yayınlanmış. Bu kitaplardan 'süper' olanında ve henüz Türkçeye çevrilmeyeninde yer alan bazı deneysel iktisat bulguları insanların çıkarları çerçevesinde hareket ettikleri yolundaydı. Farklı bir ifadeyle çok eleştirilen yerleşik iktisatın temel aksiyomuna destek çıkıyordu bu bulgular.Oysa çoğu deneysel iktisat çalışmaları bunun tam tersi bir sonuca ulaşıyorlardı. Bu konuda ilginç bazı örnekler de Akerlof ve Shiller'in 'Animal Spirits' kitabında va [Devamı]
    Toparlanıyoruz, ama...
    Fatih Özatay, Dr. 11 Şubat 2010
    Pazartesi günü önemli bir veri açıklandı. Mevsimsel faktörler ve işgünü sayısındaki farklılıklar gibi bizi ilgilendirmeyen unsurlar dışlandığında sanayi üretimi bir yıl öncesinin aynı ayına göre yüzde 7.5 oranında arttı. Bu oldukça önemli bir artış. Dikkat çeken bir başka olumlu gelişme de geride bıraktığımız yılın başlarından itibaren sanayi üretiminde artış olması.Sanayi üretimindeki hareketleri daha önce yaşadığımız iki krizle karşılaştırmak yararlı olacak. İlk grafikte 1994 krizi, ikinci grafikte ise 2001 krizi sırasında sanayi üretimindeki hareketler yer alıyor. Söz konusu sanayi üretimi verileri TÜİK'in eskiden yayınladığı endekse ait veriler. Bunlar da mevsimlik hareketlerinden ve işgünü sayısındaki değişikliklerden (yaklaşık olarak) arındırılmış olarak çizildiler. Son gra [Devamı]
    Tekel ile üniversite sınavına girecek öğrencilerin ortak yanı
    Güven Sak, Dr. 11 Şubat 2010
    Bu hafta Tekel işçileri meselesi ile ilgili ne düşündüğümü sizlerle paylaşmıştım. Bu arada üniversite sınavına bu yıl girecek öğrencilerin katsayı derdi de ortalığı kapladı. Hiç düşündünüz mü, üniversite sınavına bu yıl girecek öğrencilerle Tekel'in tütün işleme tesislerinin kapatılması ile 4-C statüsüne aktarılacak işçilerin ortak yanı nedir? "Hadi canım" demeyin, gelin bir dinleyin: İkisinin ortak yanı da kamuda sürekli değişen kararlar nedeniyle yakın geleceği öngörememektir. Öngörülemezlik karar almayı zorlaştırır. Yatırım ortamını da bozar. Geleceğini tasarlamak isteyenleri zora koşar. İç karartır. Kötüdür. Türkiye, kamu kararları ile bireylerin hayatlarının karartılması, geleceklerinin belirsizleştirilmesi konusunda dünya rekortmeni sayılır. Sıralamaya kalksak, şu son birk [Devamı]
    Bankacılık daha fazla sermaye gerektirecek
    Hasan Ersel, Dr. 10 Şubat 2010
    Son iki yazımda Volcker Kuralı'ndan söz edip durdum. Haklı olarak "Bundan bize ne?" diye sorabilirsiniz. Gerçekten, Türkiye ABD'ye ne kadar benziyorsa, mali sistemimiz de ABD'ninkine o kadar yakın. Üstelik Volcker Kuralı'nın ABD'de, görülebilir gelecekte uygulanacağını da pek düşünen kimse yok. Görebildiğim kadarıyla mali kesimden ve senatörlerden gelen tepkiler "Volcker haklı ama umarız uygulamaya kalkışmazlar, çünkü..." biçiminde. Bu tepkiyi gerekçelendirmek için de bin dereden su getiren açıklamalar şimdiden yapılmaya başlandı bile. Volcker de herhalde, bunu öngördüğü için sempatik bir biçimde, "hayaletinin bu önlemleri almayanları gelip rahatsız edeceği" tehdidini savurmaya gerek duydu. ABD'de yönetim bu noktadan sonra mutlaka bir şeyler yapacak. Ama bunların radikal önlemler olacağı k [Devamı]
    Tekel, maliye politikasızlığı sorunu
    Güven Sak, Dr. 09 Şubat 2010
    Tekel işçileri bu saatten sonra elbette son derece haklıdır. Lafı eğip bükmeye de gerek yoktur. Ortada küresel krizin getirdiği derin bir sosyal felaket ihtimali vardır. Hükümet ise sosyal barışı korumak için ne yaptığını biliyor gibi görünmemektedir. Yaklaşık iki aydan beri, ülkemizin gündeminde yer bulmaya çalışan Tekel işçileri meselesine, ülkenin değişen koşullarını tespit ederek yaklaşmakta fayda vardır. Mesele esasen Tekel işçileri meselesi filan değildir. Mesele "küresel kriz sonrasında" kamu maliyesi, özelleştirme ve sosyal politika arasındaki etkileşime nasıl bakılacağı meselesidir. Hükümetimizin, Tekel işçileri özelinde bakıldığında, her zamanki gibi, değişenin farkında olmadığı ve de belirgin bir politika çerçevesine sahip olmadığı dikkati çekmektedir. İsterseniz önc [Devamı]
    İşsiz aileye ayda 300 lira
    Fatih Özatay, Dr. 08 Şubat 2010
    Cumartesi günü Murat Yetkin'in köşesinden öğrendik: CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ilk seçim vaadini açıklamış. Bu açıklama, aynı gün Radikal'in birinci sayfasından 'işsiz aileye ayda 300 lira' başlığıyla duyuruluyordu. Yetkin, Baykal'ın ağzından ayrıntıyı şöyle veriyor: "Sosyal hizmet uzmanları saptayacak. Buna göre bir ailede kimse çalışmıyorsa ve aile en düşük gelir grubunda yaşıyorsa, ailenin reisi olarak kadına ayda 300 lira maaş verilecek. Bu ödeme aileden biri iş buluncaya kadar devam edecek." Seçim, bir siyasi parti ve vaat sözcükleri yana geldiğinde ilk bakışta yine popülist bir açılım düşüncesi insanın aklına geliyor. Öyle değil ama. 26 kasım tarihinde bu köşede TEPAV, Dünya Bankası ve UNICEF'in ortaklaşa gerçekleştirdikleri Türkiye Refah İzleme Anketi'nin bulguları yer [Devamı]
    Bankaların faaliyet alanı neden daraltılmalı
    Hasan Ersel, Dr. 08 Şubat 2010
    Bankalar aynı anda pek çok mali hizmet sunarlar. Kişilerin tasarruflarını toplar ve değerlenmesini sağlarlar. Örneğin mevduat, kredi verirler, döviz işlemleri yaparlar, teminat mektubu verirler vs. Çağdaş bir piyasa ekonomisinde bu tür hizmetlerin gerekli olduğu açık. Ancak niçin bu hizmetlerin tümünü "banka" adını verdiğimiz bir kuruluş sunuyor? Böyle olacağına bu hizmetlerin her birini o konuda uzmanlaşmış bir kuruluş sunsa toplumsal açıdan daha iyi olmaz mı? Uzmanlaşma, verimliliği artıracağı için rekabet koşulları altında, bundan hem söz konusu kurumlar hem de müşterileri yararlanacaktır. Bu görüşten hareket edersek, bankacılık hizmetlerinin gerekli olmasına rağmen, bankaların gerekli olmadığı sonucuna varabiliriz. Örneğin bir yatırım fonu kurulur, sadece kişilerin tasarruflarını topla [Devamı]
    İnsanlar hep çıkarları peşinde mi koşuyorlar?
    Fatih Özatay, Dr. 07 Şubat 2010
    Yerleşik iktisat kuramı ekonomik birimlerin kendi çıkarlarının peşinde koştukları ve karar alırken akılcı davrandıkları temel aksiyomundan yola çıkıyor. Yani, duygularına ve tutkularına göre asla davranmıyorlar. Davranışsal iktisat, psikolojiden de yararlanarak çeşitli araştırmalar yapıyor ve ekonomik birimlerin karar alma biçimlerini inceliyor. Bu alanda yapılan çalışmaların önemli bir çoğunluğu bu temel aksiyoma ters sonuçlar buluyorlar.Daha önceki bir yazımda bu deneylerden bir örnek vermiştim. Nobel ödüllü psikolog Kahneman ve iki iktisatçıdan oluşan bir grup tarafından gerçekleştirilmişti. Bu araştırma çerçevesinde bir hikaye oluşturuluyor ve deneklerin bu hikayede anlatılan koşullarda nasıl davranacakları soruluyordu. Hikaye kısaca şöyleydi: Bir bölgeye günlerce kar yağıyor [Devamı]