Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Türkiye'nin problemi işsizliktir
    Güven Sak, Dr. 25 Mart 2010
    Yürek burkan o banka reklamını hatırlıyor musunuz? Hani küçük bir çocuk sesi anlatıyordu. Anlattıkları küçük bir çocuğun asla dert etmemesi gereken şeylerdi. Ama o son derece ciddi bir biçimde anlatıyordu. Buna göre onun bu yılbaşındaki en büyük dileği 'abisinin bu yıl içinde iş bulması'ydı. Bunu gerçekleştirmenin yolu herkesin bankada mevduat hesabı açtırmasıydı. Böylece banka da işletmelere kredi açabilecekti. Krediyi alan işletme ise 'abisini işe alacak'tı. İşte bu günlerde hayatın içinde olan budur. Derdimiz tam da bu noktadadır. 2001 krizi zaten her ailede bir işsiz bırakmıştı. 2008 krizi her ailede birden fazla işsiz bırakma potansiyelini içinde barındırmaktadır. 2001 krizi sonrasında orta yaşlı işsizlerin sayısında bir artış olmuştu. Bu kez kriz genci yaşlıyı ayırıyor [Devamı]
    'En zenginlerden' ABD'nin zor durumu
    Hasan Ersel, Dr. 24 Mart 2010
    Nouriel Roubini, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin durumunun hiç de iç açıcı olmayacağını söylüyor. Nedeni de kamu açıklarının ve dolayısıyla kamu borç yükünün çok artması. Akla şu gelebilir: "Gelişmiş ülkeler, özellikle ABD, kendi parası cinsinden borçlanabiliyor. Dolayısıyla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, karşılaştığı borcunu ödeyememe sorunu bu ülkeler için yok. Gerektiğinde para basar, borçlarını öderler". Ancak kamu borcunun parasallaştırılması er ya da geç enflasyona yol açar. Verilen borcun reel değeri düşer. Borç verenler sermaye vergisi ödemiş gibi olurlar. Bunu öngörecekleri için de borç vermeyi keserler. İşte size kriz. IMF de aynı fikirde. Başkan Yardımcısı John P. Lipsky, 21 Mart 2010'da Beijing'de yaptığı bir konuşmada "en zengin ülkelerde" kamu [Devamı]
    Obama destek paketlerine devam ediyor
    Güven Sak, Dr. 23 Mart 2010
    Günün meselesinde vurgu, artık krizden bütçenin toparlanmasına mı geçmiştir? Hayır. Krizin yönetimine ilişkin tedbirler artık geride kalmış; zaman, krizin yol açtığı bütçe tahribatını giderme zamanı mıdır? Halen değil. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) yönetimi halen kriz sürecini yönetmeye devam ediyor. ABD Kongresi, 17 Mart 2010 tarihinde İstihdam Yasası'nı (Jobs Bill) kabul etti. Kanun şimdi Başkan Obama'nın onayını bekliyor. İdare, kriz sürecini yönetebilmek için 18 milyar dolarlık yeni bir ekonomik destek paketini böylece onaylamış oldu. ABD yönetimi, kriz sürecinden yeni yeni dersler çıkarıyor ve denemeye devam ediyor. Orada kriz yönetiliyor. Hâlâ yönetiliyor. Biz ise bekliyoruz. Yalnızca beklediğimiz için, bir türlü dümende biri varmış gibi hissetmiyoruz. Hiç düşündünüz m [Devamı]
    Kayıt dışılık
    Fatih Özatay, Dr. 22 Mart 2010
    Dün, Türkiye'nin daha hızlı bir sürdürülebilir büyüme hızına yükselmesinin önündeki temel engelin 'kayıt dışı çalışmanın dayanılmaz cazibesi' olduğu savı vardı bu köşede. Kayıt dışılık elbette çok boyutlu. Ayrıca farklı biçimlerde tanımlanabiliyor. Bir ölçüt olarak kayıt dışı istihdam alınabilir. Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmadan çalışanlar anlaşılıyor kayıt dışı istihdam denilince. Aralık 2009 verilerine göre Türkiye'de 21.5 milyon kişi çalışıyor. Bunların 9.2 milyonu, yani yüzde 43'ü kayıt dışı.Kayıt dışında olanların bekleneceği gibi önemli bir kısmı, aralık ayı verilerine göre yarısı tarımda 'çalışıyor'. Özellikle kadınların ağırlığı daha fazla: Çalışan kadınların yüzde 58'i, erkeklerin ise yüzde 37'si kayıt dışında. Türkiye için yapılan çalışmalar kayıt d [Devamı]
    Türkiye'nin önündeki riskler ve hükümet
    Hasan Ersel, Dr. 22 Mart 2010
    Geçen hafta, bir yabancı kuruluşun Türkiye'nin önümüzdeki dönemde karşılaşacağı riskler konusunda yaptığı değerlendirmeye ilişkin haber televizyonlarda ve yazılı basında bolca yer aldı. Bu habere göre söz konusu çalışmada önümüzdeki dönem için iki risk senaryosu çiziliyor. İlkinde hükümet, seçim hazırlıkları çerçevesinde maliye politikasını gevşetiyor. İkinci senaryoda ise küresel ekonomideki gelişmeler Türkiye'yi olumsuz yönde etkiliyor. Bu haberden anlaşıldığı kadarıyla söz konusu kuruluş, eğer IMF ile anlaşma yapılsaydı ilk senaryonun gerçekleşme olasılığının çok düşeceğini söylüyor. Yani, örtük bir biçimde IMF'nin buna izin vermeyeceği ima ediliyor. İkinci senaryoda ise doğal olarak, farklı bir bekleyiş söz konusu. IMF'nin bu senaryonun gerçekleşmesini önlemesi söz konusu de [Devamı]
    Makûs talih ve dayanılmaz cazibe
    Fatih Özatay, Dr. 21 Mart 2010
    Sıra geldi Türkiye'ye. Türkiye'nin 1950-2009 dönemindeki ortalama büyüme hızı yüzde 4.7. Dönemi 1960'tan başlatırsanız bu hız yüzde 4.4'e düşüyor. Bu büyüme hızına karşın zenginlerle aramızdaki uçurumu kapayamamışız.  1960'ta ABD'ye kıyasla (satın alma gücü paritesi ile ölçülen) kişi başına gelir düzeyimiz yüzde 17. 2007'de ise söz konusu oran neredeyse hiç değişmemiş: Yüzde 17.8.Yapılan çalışmalar ülkeler arasındaki büyüme farklılıklarının temel nedeninin, bu ülkelerin kurumsal yapılarındaki farklılıklar olduğunu gösteriyordu. Kurumsal yapı deyince 'mülkiyet haklarına ilişkin kurumlar', 'düzenleyici kurumlar', 'makroekonomik istikrara ilişkin kurumlar', 'sosyal güvenlik kurumları' ve 'çatışma yönetimi kurumları' anlaşılıyordu. Bu kurumlar için 'en iyi tek tip' söz konusu değildi [Devamı]
    İşsizlik oranında yeni bir plato?
    Fatih Özatay, Dr. 18 Mart 2010
    2009 yılında işsizlik oranı bir yıl öncesine kıyasla 3 puan artarak yüzde 14 oldu. Bu düzey oldukça yüksek bir düzey, ancak daha önce yapılan karamsar tahminlerden daha düşük olduğunu da belirtmek gerekiyor. Mesela eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da yüzde 14.6 olarak tahmin ediliyordu. Pazartesi günü açıklanan ve ocak dönemine ait olan işsizlik oranı bir yıl öncesinin aynı dönemine göre 0.5 puanlık bir azalma gösterdi. Bu da uzun bir süredir ilk defa oluyor; elbette olumlu bir gelişme olarak kaydetmek gerekiyor. Daha ılımlı olmakla birlikte, tarım dışı işsizlik oranında da düşüş var.Bu gelişme öte yandan işsizlik oranında bir düzey sıçraması olduğu gerçeğini de maskelememeli. Nüfus projeksiyonları değiştiği için işgücü istatistikleri de 2009'da değişti. Bu olgu işgücü [Devamı]
    Avrupa Para Fonu
    Hasan Ersel, Dr. 17 Mart 2010
    Avrupa Komisyonu, Almanya'nın "Avrupa Para Fonu" (EMF) kurulması önerisini olumlu karşılamış. Amaç, Euro Bölgesi ülkeleri (şimdilik Avrupa Birliği'nde değil) arasında ileride borçlanma krizleri olmasını engellemek. Yunanistan krizi, bu olasılığı ciddiye almak gerektiğini göstermişe benziyor. Böylece, zenginlerin de hastalanabilecekleri anlaşılmış oldu. Ya da itiraf edildi. Çözüm olarak da zengin hastalar için özel bir klinik kurulması gösterildi. Yapılan açıklamalara bakılırsa kliniğin yeterince müşterisi olacak gibi. (Bu da ortalıkta bir salgın hastalık olduğu izlenimini veriyor. İyi haber değil.) Böyle bir kuruluşun, klinik şefinin (Almanya) sorunlarını azaltacağı, artık tek başına evden eve dolaşıp hasta bakmasına gerek kalmayacağı umuluyor. Tabii herkes klinik şefinin sağlığ [Devamı]
    Kayıt içine giriş süreci yalnızca Maliye Bakanlığı'na bırakılamaz
    Güven Sak, Dr. 16 Mart 2010
    Türkiye'de kaçınılamayacak olan tartışma tam da budur. Hepimizin merak konusudur. Türkiye'de kayıtdışılığın yüksek olduğu konusunda yaygın bir kanaat vardır. Ortada ayrıntılı çalışmalar olmamasına karşın kanaat yaygındır. Türkiye, sürdürülebilir ve de istikrarlı bir orta vadeli büyüme patikasına oturmak istiyorsa, kayıtdışılık meselesine kapsamlı bir biçimde el atmak durumundadır. Bu neden böyledir ve de elbette kayıt içine nasıl girilir? Bugünün sohbet konusu budur efendim. Bu satırların yazarına bakarsanız, kayıt içine giriş süreci bir tek Maliye Bakanlığı'na bırakılamaz. Burada akla takılması gereken ilk nokta şudur: Neden kayıtdışılık sürdürülebilir büyüme için engeldir? Gayet basit bir nedenle: Türkiye'nin düşük tasarruf oranı büyümenin istikrarını tehdit etmektedir. Bu ya [Devamı]
    Başa güreşememek hastalığı
    Fatih Özatay, Dr. 15 Mart 2010
    Krizin Türkiye ekonomisini derinden sarstığı açık. Hem üretim, hem de işsizlik verileri bu olguyu pek de tartışmaya yer bırakmayacak biçimde gösteriyor. Zirveye ulaştığı mart 2008'den dibe vurduğu mart 2009'a kadar olan dönemde sanayi üretimi yüzde 20.5 oranında azaldı. Bu tarihten sonra üretimde belirgin bir toparlanma oldu. Ancak son üç ayda (kasım-ocak) tekrar bir duraklama göze çarpıyor.Daha önemlisi, kriz öncesindeki zirve üretim düzeyi ile karşılaştırıldığında, bugünkü üretim düzeyinin yüzde 9.3 oranında daha az olduğu görülüyor. Farklı bir ifadeyle, zirve noktasından bu yana 24 ay geçmiş olmasına karşın, hâlâ zirve noktasının uzağındayız. Öte yandan, 2009'da işsizlik oranı 2008'e göre üç puan artarak yüzde 14'e sıçradı. Tarım dışı işsizlik oranı dikkate alındığında ise işs [Devamı]