Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Yunanistan'ın sorunları bundan sonra başlayacak
    Hasan Ersel, Dr. 14 Nisan 2010
    Euro Bölgesi ülkeleri, sonunda Yunanistan krizine ilişkin tutumlarını netleştirebildi. Bu noktaya gelinceye kadar, hem Yunanistan hem de Euro Bölgesi ülkeleri, piyasa mantığı ile uyuşmayan istekler etrafında gezinerek zaman kaybetti. Yunanistan'ın ortaya koyduğu görüş şöyleydi: "Ciddi önlemler alındı. Ancak dış borcun yenilenebilmesi için piyasanın talep ettiği faizin ödenmesi durumunda bunlar boşa gidecek. Yüksek faiz ve daralan bir ekonomi, bütçe performansının daha da kötüleşmesine yol açacak. Bu durumda, Yunanistan'ın zaten sürdürülebilir olmayan kamu borç dinamiği daha da bozulacak. Bütün bunlar siyasal sonuçlarıyla birlikte düşünüldüğünde, Yunanistan'ın yüksek faizle borçlanmasını sürdürmesinin uygulanabilir bir strateji olmadığı açık. O halde Yunanistan'a düşük faizle bo [Devamı]
    Sanal meselelerle ilgilenmeye devam ediyoruz hâlâ
    Güven Sak, Dr. 13 Nisan 2010
    Müsaadenizle bugün Sayın Başbakanımızın geçen hafta 'yapısal değil sanal' bir mesele olduğunu iddia ettiği işsizlik meselesi üzerinde durmaya devam edelim. Çıkan kısmın özetinden aklınızda ne kaldı? Birincisi, "Türkiye'nin en önemli meselesi işsizliktir" demiştik ve hâlâ da öyledir. İkincisi, "İşsizlik yapısal bir problemdir" demiştik ki hâlâ da öyledir. Şimdi gelelim bir üçüncü noktaya işsizlik doğrudan eğitim sistemimizle alakalıdır: Türkiye'de artan orta yaşlı ve eğitim düzeyi düşük insanlarımızın işsizliğidir. Bu yapısal değil de nedir? Yapısaldır. Rakamların gösterdiği budur. Peki, Sayın Başbakanımızın dediği doğru değil midir? Doğru değildir. Sayın Başbakanımız siyaseten öyle konuşmaktadır. Rakamların söylediği ile siyasetin gerektirdiği her zaman birbirine uymayabilir. İş [Devamı]
    Kendi işini güçleştirmek
    Fatih Özatay, Dr. 12 Nisan 2010
    Bazı durumlarda faiz politikasında değişikliğe giderek enflasyonla mücadele etmek çok zorlaşır. Özellikle enflasyonun yurtdışındaki gelişmelere bağlı olarak yükseldiği dönemler için geçerlidir bu. Hele ithal etmek zorunda olduğunuz enerji ürünlerinin fiyatları sıçramışsa mesela, ne yapacaksınız? Genelde bu durumdaki davranış biçimi şudur: Olumsuz dışsal gelişmelerin enflasyonun ileride alacağı değerlere yönelik bekleyişleri etkileyip etkilemediğine bakılır. Etkiliyorsa, yani enflasyonun ileride artık daha yüksek olacağı düşünülüyorsa, sözleşmeler bu yeni duruma göre yapılacaktır; ücret, faiz ve girdi fiyatları yükselmeye başlayacaktır. Bunu engellemek için faizlerin artırılması yoluna gidilir genellikle. Böyle bir politika değişikliğinin "o merkez bankasının yapması gerekeni yap [Devamı]
    Görüşmeci demokrasi
    Hasan Ersel, Dr. 12 Nisan 2010
    Demokratik bir toplumda, toplumsal kararlar bireylerin tercihlerine bağlı olarak ve sadece bu yolla alınır. Bunun en uygun biçimde nasıl yapılacağı sorusuna ise verilen yanıt, genelde 'oylama' biçiminde olur. Ancak bir sorun var: Bireylerin tercihlerini mükemmel bir biçimde toplumsal tercihlere dönüştürecek bir oylama sisteminin tasarlanamayacağı uzun süredir bilinmektedir. Ama bu, demokrasiden vazgeçilmesi gerektiği anlamına gelmez. Oylama, demokrasinin temel bir öğesidir; ama demokrasi oylamadan ibaret de değildir. Öte yandan kişilerin tercihlerine saygılı olunması ile bunların veri alınması aynı şey değildir. Aslında demokratik mekanizmanın işleyişinde, kişilerin tercihlerini değiştirme çabaları büyük önem taşır. Siyasal propaganda bunun en somut örneğidir. Bu bağlamda, son [Devamı]
    Toplumsal hafıza bazen çok güçlü oluyor
    Fatih Özatay, Dr. 11 Nisan 2010
    Cumartesi günü gazetelere göz atarken dikkatimi çekti: Mardin'deki anaokulu açılışında, 'Reyhani' oynayan iki çocuğa protokolden bir kişi ödül olarak para vermiş. Cüzdanından lira çıkmayınca, küçüklerin ödülü 100'er dolar olmuş. Alışveriş yaptığınızda dikkatinizi çekiyordur. Hala bazı fiyatlar milyon lira olarak söyleniyor. Aynı yanılsama bizlerde de var. Özellikle büyük meblağlardan bahsederken zihinler karışıyor. Trilyon mu, katrilyon mu, milyar mı? Milyon lira yerine bazen trilyon lira diyebiliyoruz. 'Dolara müptela olmak' başlıklı tanınmış bir akademik çalışma var. Reinhart, Rogoff ve Savastono tarafından kaleme alınan bu çalışma 'dolarizasyon' olgusunu inceliyor. Farklı bir ifadeyle, mali varlıkların yabancı para cinsinden tutulması ve bunun sonucu olarak ancak yabancı para [Devamı]
    İki krizin enflasyon öyküsü
    Fatih Özatay, Dr. 08 Nisan 2010
    Bir çırpıda söyleyeyim: 2001 krizi ile son kriz sırasında gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) açısından yaşananlarla, enflasyon açısından yaşananlar tamamen zıt. Bu zıtlığın arkasındaki olası nedenlerin para politikasının ileride alacağı biçimi belirlemekte önemli rol oynamaları mümkün olabilir. Açmaya çalışayım. Ama önce geçen perşembe günü bu köşede yer alan GSYH grafiğini tekrar vereyim. Grafik 1'de, 2001 krizi sırasındaki GSYH verileri ile son kriz sırasındaki GSYH verileri üst üste gelecek şekilde yer alıyor. Her iki krizden önceki zirve GSYH değerleri 100 ile temsil ediliyor. Geriye kalan dönemlerin GSYH değerleri de bununla uyumlu olacak şekilde hesaplanıyor. Zirveden önceki son dört çeyreklik dönemle, krizden sonra tekrar eski zirve değerine ulaşıldığı dönemi kapsayan bir pe [Devamı]
    Bir paketin her bileşenine 'hayır' tümüne 'evet' denilebilir mi
    Hasan Ersel, Dr. 07 Nisan 2010
    Anayasada değişiklik paketinin toptan oylandığını düşünelim. Ortalıkta bir paket olduğuna göre farklı konular ele alınıyor. Oy verenlerin bu konuların bazılarına olumlu bazılarına ise olumsuz bakması doğal. Bu durumda anayasa değişikliğine 'evet' mi diyecek, yoksa 'hayır' mı? Yanıtlaması kolay bir soru değil. Çünkü, oy veren bazı değişiklikler için "Önerilmesi iyi olmuş" diye düşünürken diğer bazılarına 'şiddetle' karşı çıkabilir. Tercihlerdeki bu yoğunluk farkı ise değişikliklerin çoğuna olumlu bakan bir oy verenin, paketinin tümüne olumsuz oy vermesine yol açabilir. Bu biçimde düşünenlerin, önemlice bir azınlık oluşturmaları durumunda ise anayasal sorunlar siyasal gündemi işgal etmeye devam eder. Bunun çaresi ise bu türlü düşünenlerin hiç olmazsa görüşlerinin yumuş [Devamı]
    Ekonomideki negatif ayrışma süreci iyi değildir
    Güven Sak, Dr. 06 Nisan 2010
    Zaman yine zamanların en iyisi ve de zamanların en kötüsüdür. Kimileri için ekonomi acayip tıkırındadır. İçinde bulunduğumuz iktisadi toparlanma sürecinin temel özelliği, sergilediği ikili yapıdır. Bir yanda iktisadi toparlanma varken öte yanda derin bir depresyon havası hüküm sürmektedir. Ortada sözde bir 'iyi' ve 'kötü' şirket ayrımı vardır. Ekonomimizdeki bu negatif ayrışma süreci iyi değildir. Kredi faizleri en düşük düzeyindedir. Bankaların elinde dağıtacak nakit kaynak vardır. Şirketlerimizin bir bölümü ise nakde açtır. Ama bunlar birbirlerini bulamamaktadırlar. Ne demiştim, sizlere bir süre önce? "Faizlerin düşüşü hayra alamet olmayabilir" demiştim. Nitekim onun 'ekonomideki ikili ayrışmaya', yani bu negatif ayrışmaya alamet olduğu artık daha iyi belirginleşmeye başladı. [Devamı]
    Çöpe gitmesi gereken teoriler
    Fatih Özatay, Dr. 05 Nisan 2010
    Nobel ekonomi ödülüne sahip Amartya Sen 'kimlik ve şiddet' adlı kitabının 'kültür ve esaret' bölümünde kültürel genellemeler hakkında şöyle diyor: "Böyle genellemelerin popüler inançta ve gayri resmi iletişimde çok yaygın olduğu kolaylıkla görülebilir. Üstü örtük ve çarpıtılmış inançlar çoğu zaman ırkçı şakalara ve etnik kara çalmalara konu olmakla kalmazlar, bazen kendilerini büyük teoriler olarak da dışa vururlar. Kültürel önyargılar ile sosyal gözlem arasında (ne kadar sıradan olursa olsun) rastlantısal bir korelasyon söz konusuysa, buradan bir teori doğar ve bu rastlantısal korelasyon ardında hiçbir iz bırakmadan yok olduğunda bile, bu teori ölmeye razı gelmeyebilir." Sen, bölümün girişini şu saptamayla bitiriyor: "Teorilerin fiilen gözlemlenebilen olgusal dünyaya oldukça kar [Devamı]
    Belediyeye disiplin yetmez, yönetim anlayışı tepeden tırnağa değişmeli
    Hasan Ersel, Dr. 05 Nisan 2010
    Belediyelerin borçlarının tahkim edileceği biçiminde bir haber çıktı. Hükümet bunun doğru olmadığını kesin bir dille ifade etti. Belediye borçlarına ilişkin yeni bir kural getirildiği açıklandı. Bu kurala göre borçlarını artırmayan belediyelerin eski borçları için bütçelerinden sadece yüzde 25 kesilecek. Borcu artan belediyelerden ise yüzde 40 kesilmeye devam edilecek. Baştan bu açıklamayı duyduğuma memnun olduğumu söyleyeyim. Ancak, benim 'memnun olmamla' durumun 'memnuniyet verici olması' arasında fark var. Bir örnek verip tekrar belediyelere döneyim: Anladığım kadarıyla 2010 yılında GSYH'deki düşme oranının yüzde 4,7 olması, pek çok kimseyi 'memnun' etti. Ama GSYH'deki, gerileme, aslında pek de 'memnun olunacak' bir olay değil. Buna karşılık, 2009'un son çeyreğinde, ekonomin [Devamı]