Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bulaşır mı?
    Fatih Özatay, Dr. 02 Mayıs 2010
    Önce ABD ekonomisi uzmanı olduk, şimdi de Yunanistan. Arada sırada komşunun durumu hakkında bu köşede bir yazı çıkmazsa olmuyor. Son yazı Yunanistan üzerineydi, varsın bir tane daha olsun: Bu seferki Yunanistan'da olan bitenin bizleri asıl korkutan yönü ile ilgili. Soru şu: AB üyesi ülkelere ve bize de bulaşır mı komşudaki kriz? Bulaşıcılıktan kastedilen, bir yerde çıkan sorunun başka bir yere de sıçraması. İki düzeyde ele alabiliriz. Birincisi, bir ülke içindeki bulaşıcılık. İkincisi, bir ülkede patlak veren krizin başka ülkelere de sıçraması. Bizi asıl ilgilendiren bu ikincisi. Bulaşıcılık üzerindeki araştırmaları tetikleyenler 1997-1998 Asya ve 1998 Rusya krizleri oldular. 2 Temmuz 1997'de Tayland para birimi bahtın dalgalanmaya bırakılmak zorunda kalınması, kısa sürede Kore, [Devamı]
    Bankalar kredilerini neden artırdılar?
    Fatih Özatay, Dr. 01 Mayıs 2010
    Bırakın sokaktaki insanları, azımsanmayacak sayıda iktisatçı serbest piyasanın her şeyi çözmeye kadir olduğuna 'inananların' yoğun bombardımanından müthiş derecede etkileniyor. Bu etkilenme öyle boyutlara geliyor ki, kısa zaman aralıklarıyla çok çelişkili görüşler ileri sürülüyor, sorgulanmadan. Şu anda yaşadığımız depremin ilk aşamasında, başrolde varlık fiyatlarında oluşan büyük köpüğün yer aldığında herkes hemfikir. ABD'de konut fiyatlarının 2007 yılının başlarına kadar sürekli arttığı biliniyor. Bunun büyük bir köpük olduğuna dair ileri sürülen göstergelerden biri de konut fiyatları endeksinin kira endeksine olan oranının aynı dönemde yukarıya doğru bir eğilim izlemesi. Neredeyse sokaktan geçene ipotekli konut kredisi verilmesi bu eğilimin arkasındaki temel neden. Bu kred [Devamı]
    Yine komşunun derdi üzerine...
    Fatih Özatay, Dr. 29 Nisan 2010
    Yaklaşık bir ay önce komşuya ilişkin olumlu haberler yayılmıştı ortalığa. Bu köşede 'Yunanistan nefes alacak, ama pek rahat olmayacak' başlığıyla bir de yazı çıkmıştı. Ne var ki ayak oyunları devam etti, o nefesi bir türlü alamadı Yunanistan. Gelinen nokta ürkütücü. Salı günü, Standard ve Poors BBB+ olan kredi notunu BB+'ya düşürdü. Aynı zamanda Yunanistan tahvillerini tutanların bu tahvillerin değerlerinin yarısından azını geri almaya razı olmak zorunda kalabilecekleri uyarısında bulundu. Bu arada Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostat), Yunanistan'ın 2009 yılında gerçekleşen bütçe açığının son tahminlerden de kötü olduğunu açıkladı: Gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranla yüzde 13.6. Bu açıklamalar Yunanistan Hazinesi'nin çıkardığı tahviller ile Almanya Hazinesi'nin aynı vadedek [Devamı]
    Et fiyatlarında mesele açıktır: Türkiye'nin bir hayvancılık politikası yoktur
    Güven Sak, Dr. 29 Nisan 2010
    Et fiyatlarındaki hareketi izliyor musunuz? Toptancıda satılan karkas etin kilosu geçen yıl martta 10 TL iken bu yıl birden 18 TL'nin üzerine çıktı. Kasaptan aldığımız etin kilosu ise 30 TL'yi geçti. Artış çoktu. Hayatlarımızı etkiliyordu. Ortada bir de seçim vardı. İşte tartışma da ondan sonra başladı. Ne oluyordu da et fiyatları artıyordu? Hükümetimiz 2 gün önce kolay yolu seçti: Et ve Balık Kurumu'na (EBK) et ve canlı hayvan ithalatı için izin verdi. Ama bakın sorun hâlâ çözülmemiştir. İronik olan ise şuydu: Karar açıklandığında, Tarım Bakanımızın daha geçenlerde yaptığı "Memlekette yeterince besi hayvanı var, ithalata gerek yok" açıklaması hâlâ hatırlardaydı. Şimdi gelelim tespite: EBK'ya canlı hayvan ve et ithalatı için izin vermek demek, esasen, gerektiğinde canlı hayvan [Devamı]
    Mali kesimden kim, niye vergi istiyor
    Hasan Ersel, Dr. 28 Nisan 2010
    Geçen hafta Washington'daki G-20 toplantısında gündeme gelen konulardan birisi tüm ülkelerin kendi mali kesimleri üzerine vergi koymaları önerisiydi. Kolayca tahmin edilebileceği gibi, bu konuda G-20 ülkeleri arasında görüş farklılığı vardı; üzerinde düşünmeye devam edeceklerini söylemekle yetindiler. Ne yapılmak istendiğini anlayabilmek için öncelikle G-20 gündemindeki önerinin ne olup ne olmadığını açıklığa kavuşturmak gerekiyor. G-20 gündemine gelen IMF'nin 'A Fair and Substantial Contribution by the Financial Sector, April 2010' başlıklı çalışmasıydı. G-20'nin gündemine gelmeyen, 'Robin Hood Vergisi' diye adlandırılan bir öneri daha var. Bu öneri mali kuruluşlar arasında (sadece bankalar değil) yapılan tahvil, hisse senedi, türev ürün alım satımları üzerinden yüzde 0,05 (o [Devamı]
    Zenginler Listesi'nde bu yıl toparlanma rekoru kırıldı
    Güven Sak, Dr. 27 Nisan 2010
    İngiltere'nin Sunday Times gazetesi, 1989 yılından beri her yıl bir Zenginler Listesi yayımlıyor. Liste, ülkede yaşayan en zengin 1000 kişiyi servetlerinin büyüklüğü açısından sıralıyor. 2010 yılı Zenginler Listesi geçen hafta sonu yayımlandı. Buna göre 2009 yılından 2010'a, İngiltere'de yaşayan en zengin 1000 kişinin toplam servetleri yüzde 29.9 yükseldi. Bu liste hazırlanmaya başladığından beri karşılaşılan en yüksek yıllık artışa böylece ulaşılmış oldu. Toparlanma sürecinin ivmesi konusunda gösterge takip edenlere duyurulur. Zenginler cephesinden bakıldığında ekonomi tıkırındadır abiler. Zaten hep öyle değil midir? Merak edenleri aşağıya bekleriz. 2008 yılındaki zenginler listesinin toplam değeri yaklaşık 413 milyar pound'muş. Sonra küresel krizle birlikte en zenginlerin ser [Devamı]
    İki krizin iç kredi öyküsü
    Fatih Özatay, Dr. 26 Nisan 2010
    'İki krizin öyküsü' dizisinde sıra bankalarımızın şirketlere ve tüketicilere açtıkları toplam kredi miktarının hareketlerine geldi. Bu sefer önce sonucu söyleyip, ayrıntıları sonraya bırakayım. Her iki kriz sırasında olan biten karşılaştırıldığında, tıpkı reel ihracatın hareketleri gibi reel iç kredinin hareketlerinin de çok farklı olduğu belirginleşiyor. İlk krizde reel ihracat hiç düşmemişti. Son krizde ise hızla azalmıştı. Reel iç kredi her iki krizde de azalıyor. Ancak, 2001 krizinde Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) eski zirve değerine ulaştıktan sonra bile, reel kredi miktarı kendine gelemiyor; yerlerde sürünmeye devam ediyor. Oysa son krizde, 2009 sonunda kredi miktarının reel değerinin ulaştığı düzey 2008'in üçüncü çeyreğindeki zirve değerini yakalıyor. Üstelik 2010'a ili [Devamı]
    Türünü değiştirince işsizlik azalır mı
    Hasan Ersel, Dr. 26 Nisan 2010
    Her şirket, bir ya da daha çok işsizi 'bordrosuna alırsa' ne olur? Ne olmayacağı açık. İşsizlik sorunu bu yolla çözülmez. Sanırım, bu konuda görüş birliği var. Bu nedenle 'ne olur' sorusu üzerinde durmak daha ilginç. Önce 'bordroya almak' ile iş vermek arasında fark olduğuna dikkat etmek gerek. Eğer bir şirkette işçiye gerek var, fakat yönetim işçi almıyorsa, eksik kadroyla çalışıyor demektir. Bunun bir nedeni olmalı. İlk akla gelen nedenler şunlar: 1) Şirket aradığı niteliklere sahip işçi bulamamıştır. Aramaya devam etmektedir. 2) Şirket satışlarının artmamasını ya da düşmesini beklemektedir. Bu durumda bir kişiyi daha istihdam etmektense, iş yükünü, anlaşarak (örneğin fazla mesai gibi bir düzenleme yaparak), çalışanlar arasında bölüştürme yoluna gitmektedir. Şirket bu nedenler [Devamı]
    İhracatımızın yapısı ve küresel kriz
    Fatih Özatay, Dr. 25 Nisan 2010
    Küresel krizin 2009 yılında ekonomimizi küçültmesinin nedenlerinin başında yurtdışına sattığımız mallara olan talebin azalması geliyor. İhracatımızın hızla azalması bu krize özgü; 2001 krizinde aynı olgu yaşanmadı. Son yıllarda ihracatımızın yapısında gerçekleşen değişikliğin de bu gelişmede rolü var. Piyasa ekonomilerinin normal büyüme hızlarının oldukça altında ya da üzerinde büyüdükleri dönemlerde milli gelirin her bileşeni aynı biçimde hareket etmiyor. Gıda harcamalarındaki dalgalanma şiddeti daha az olurken, otomobil gibi dayanıklı tüketim malları ile yatırım mallarında dalgalanma çok daha şiddetli gerçekleşiyor. Bunun nedeni açık olmalı. Mesela ekonomilerin çok yavaş büyüdükleri ya da küçüldükleri dönemleri düşünelim. Yarın işsiz kalma olasılığınız varsa, o kadar da gerekli [Devamı]
    Glass-Steagal'dan 'Volcker Kuralı'na doğru: Finansal reform tartışmaları ne âlemde
    Güven Sak, Dr. 24 Nisan 2010
    ABD'nin gündeminde yine reform tartışmaları var. Reform tartışmaları dedikse, öyle kapsamlı, üzerinde düşünülmüş radikal ve de sistemli adımlardan söz ediyoruz. Siyaseten göz boyama amaçlı adımlardan değil. Bakın sağlık reformu bitti. Şimdi sıra finansal sektör reformuna geldi. Bizim buralarda konu fazla yankılanmıyor olabilir. Hatta ABD'de finansal sektör çalışanları da şimdilik konuya yeterince önem vermeden, göz ucuyla takip edip, işin ciddileşmesini bekliyor olabilirler. Ama bana kalırsa, bizim de buralardan olmakta olanları şöyle göz ucuyla da olsa izlemeye başlamamızda fayda var. Gelin isterseniz bugün meseleyi bir çerçeveye yerleştirmeye başlayalım. Önce çerçeve, haftaya daha ayrıntısına bakarız. Bakın Başkan Obama kısmi seçimlere doğru giderken, neler yapmaya çalışıyor? [Devamı]