Arşiv

  • Temmuz 2024 (1)
  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)

    ECB ve TCMB
    Fatih Özatay, Dr. 15 Kasım 2011
    Mevcut bataklığı kurutmak, kapsamlı bir ekonomik programla mümkün. Yetmez; programı uygulayacaklar güvenilir olmalı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) İtalya, İspanya, Portekiz, İrlanda ve Yunanistan gibi sorunlu ülkelerin ve ileride bu gruba katılması muhtemel diğerlerinin devlet tahvillerini satın alıp bu tahvillerin faizlerinin yükselmesine engel olmakta niye nazlanıyor? Almanya ve Hollanda gibi ülkeler neden buna karşı çıkıyorlar? [Devamı]
    Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek, yoksa hayal mi?
    Esen Çağlar 14 Kasım 2011
    Geçenlerde izlediğim bir televizyon programında sunucu Anadolu’nun yükselen kentlerinden birinde sokaklarda geziniyor ve rastgele seçtiği insanlara bir yılda kaç hafta olduğunu soruyordu. Cevaplayanların büyük çoğunluğu “4 çarpı 12, 48 hafta vardır” diyor, kimisi de kafadan 8, 25, 50 gibi sayılar atıyordu. Daha acısı ise, mantık yürütmeye çalışıp 4 çarpı 12 diyen bazı kişilerin basit bir çarpma işlemini yapamayıp 46, 45, 49 gibi sayılar bulmasıydı. Daha da acısı ise yanlış cevap verenlerin genç üniversite öğrencileri olmalarıydı. En acısı ise ilköğretim okulunda öğretmen olduğunu söyleyen iki gencin kendilerinden gayet emin biçimde 54 hafta demesiydi. [Devamı]
    Türkiye için pastırma yazının sonu
    Güven Sak, Dr. 12 Kasım 2011
    Avrupa’da güllük gülistanlık günlerin sonu Türkiye için pastırma yazının bitişine işaret etmektedir. En azından Avrupa’daki krizin derinleşmesinde benim gördüğüm budur. Avrupa açıkça ikiye bölünmüştür: Borç verenler ve borçlular. Yunanistan ve İtalya gibi borçlu hükümetlerin artık geçici teknokrat hükümetleri vardır. En fazla borç veren ülkelerden olan Almanya önemli kararlarda kamuoyunun seçim ve referandumlarla ortaya koyduğu etkiyi sınırlayarak söz konusu geçici teknokrat hükümetlerin hükmünü dikte etmektedir. Avrupa artık her zamankinden daha da fazla elit projesidir. Angela Merkel yönetimindeki Almanya’nın kararı öncelikle Euro krizini çözecek bir yol bulmak; ancak bundan sonra seçim yoluyla adaleti sağlamak olmuştur. Avrupa Projesi’ni daha büyük sorunlar beklemektedir. [Devamı]
    Hangi Avrupa Birliği?
    Fatih Özatay, Dr. 12 Kasım 2011
    Dönüp İtalya'ya 'Tahvillerini alıyorum. Ama vergileri arttıracaksın' diyen ECB'nin ülkenize dayatmada bulunmasını ister miydiniz? Katılım sürecine ilişkin görüşmelere başlamak üzere 2004 sonuna doğru Avrupa Birliği’nden (AB) tarih alınması, Türkiye ekonomisi açısından önemli bir gelişme oldu. 2001 krizinden sonra büyük çabalarla sağlanan makroekonomik istikrarın kalıcılığına yardımcı olacağı düşünüldü. Daha önemlisi, katılım sürecinde AB ile yapılacak müzakerelerin ve müzakereler çerçevesinde gerçekleştirilecek kurumsal değişikliklerin Türkiye’nin potansiyel büyüme hızını arttırmasına katkıda bulunacağı umuldu. Böylelikle zengin ülkelere yakınsamak mümkün olacaktı. Hem istikrarı kalıcı kılmak hem de zenginler ligine terfi etmek için önemli bir çapa olarak gördüğümüz AB müzakere sürecinin ( [Devamı]
    Kötü bina yapan bedelini ödeyeceğini bilmelidir
    Güven Sak, Dr. 11 Kasım 2011
    Yapı denetiminin olmadığı yerde kural olmaz. Yapı denetimi hakkıyla yapılmıyorsa müeyyide uygulanamaz. Geçenlerde Amerika’nın New York Times gazetesinde Nesim Talip’in risk yönetimi ile ilgili bir yazısı vardı. Konu bankaların sistemde biriktirdiği riskin yönetimi ile ilgiliydi. Son derece günceldi. Yazı yayımlandığında bayramın başlarındaydık. Daha ikinci Van depremi olmamıştı. Evvelki günkü ikinci depremden sonra, deprem kuşağında yaşayan bir ülkede, deprem riskinin nasıl yönetilebileceği ile ilgili olarak neler düşündüğümü size açıklıkla bir yazayım istedim. Bu yazı işte o yazıdır. Risk yönetimi tekniklerinden esinlenilerek yazılmıştır. Merak edenleri aşağıya beklerim, efendim. Deprem riskinin nasıl yönetileceği meselesi uzaya roket göndermek kadar zor değildir. Bu riskin nasıl yönetile [Devamı]
    Makyaj lobisine sorular
    Fatih Özatay, Dr. 10 Kasım 2011
    Düşük maliyetle üretemediğimiz için makyajdan medet umuyoruz. Ama makyaj malzemesi fazla kullanılınca makyaj yapılan yüz bozuluyor. 182 ülke içinde 2005 başından 2011 sonuna kadar geçen sürede en yüksek fiyat artışına sahip elli birinci ülkeyiz. Sıralamayı en küçük enflasyondan en büyüğüne doğru yaparsak da yüz otuz ikinci sırada çıkıyoruz. Kısacası, 19901ı yıllardaki yüksek enflasyon oranlarını geride bırakmış olsak da diğer yüksek enflasyonlu ülkeler de enflasyonla mücadelede başarılı olduklarından enflasyon liginde iyi bir yerde değiliz. Sıralamayı 2005 başından bu yana yapmamın tek nedeni 2005 başında paramızdan altı sıfır atmamız. Paramızdan altı sıfır atma tarihini seçmemin elbette özel bir önemi var; "Kulaklara kar suyu kaçsın" istiyorum. Kaçar mı bilmem, kaçar ya da kaçmaz; başka o [Devamı]
    Enflasyonu ciddiye almak gerekiyor
    Fatih Özatay, Dr. 08 Kasım 2011
    Son zamanlarda çoğu ekonomi yorumcusu enflasyonu önemli bir sorun olarak görmemeye başladı. Küresel krizle birlikte finansal sektörün ayağa kaldırılması, ekonomik faaliyet hacminin yeniden canlandırılması ve işsizliğin azaltılması gibi amaçlar ön plana çıktı. Özellikle gelişmiş ülkelerde bazı cılız sesler dışında enflasyondan kimse söz etmez oldu. Bu düşünsel ortam Türkiye'yi de etkiledi. Çoğu yorumcu enflasyonu önemli bir sorun olarak görmemeye başladı. Ne var ki son aylarda yükselmeye başlayan enflasyonla birlikte "Acaba yine çift haneli enflasyon oranları ile yaşama tehlikemiz var mı" sorusu da yavaş yavaş zihinlere takılmaya başladı. [Devamı]
    Huzur olmadan inovasyon olmaz
    Güven Sak, Dr. 08 Kasım 2011
    Herkesin kendi alanında kalabildiği sistemler, inovasyon ortamına elverişlidir. Çok alametler belirdi. Siz i söylenen laflara bakmayın. Alametlere bakın. Türkiye, çaktırmadan, 1930'ların devletçiliğine doğru geri dönmektedir. Lafa bakarsan özel sektörden yanayız ama uygulama öyle demiyor. 1930'larda, 1930 model devletçiliğin bir manası vardı. Memlekette özel alan yoktu. Simdi hükümetimizin bayraktarlığını yaptığı yeni devletçilik, doğrudan devletin dışında kalan özel alanı tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Ortadaki alametler böyle. Gelin bugün size alametleri sayayım. Ve bunlardan birini, inovasyon sürecinde devletin rolünü yorumlayayım. Kararı siz verin. Türkiye Bilimler Akademisini (TUBA) devlet denetimine almak, özerkliğini hiçe saymak, 1930 model devletçiliğe özenmek demektir. TÜBİTAK'ın [Devamı]
    Yunanistan ve Almanya arasındaki R…
    Güven Sak, Dr. 05 Kasım 2011
    Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun Avrupa Birliği (AB) ile varılan anlaşmayla ilgili referanduma gitmeye niyetli olduğunu açıklaması Avrupa liderlerini şoke etti. Açıklama piyasalarda infiale yol açtı. Allahtan Papandreu Parlamento’dan güvenoyu çıkarsa referandum kararından vazgeçebileceklerini söyledi. Ancak referandum fikrinin gündeme gelmesi her şekilde endişe vericiydi. Zira bu durumda Almanya’nın da referanduma gitmesine ve böylelikle AB’nin mali kurtarma operasyonlarının tamamen ortadan kaldırmasına yol açabilirdi. Pandora’nın Kutusu’nu açan Papandreu oldu. [Devamı]
    Yola bir düşüldü mü?..
    Fatih Özatay, Dr. 05 Kasım 2011
    Ne yazık ki geldiğimiz noktada yine makro ekonomik istikrarı sağlamak öncelikli amaç haline dönüştü. Papandreu referandum kararını geri almış görünüyor. Ama güven oylamasına gitmekten vazgeçmedi. Bu satırların yazıldığı saatlerde oylamanın sonucu belli değildi. Papandreu'nun geri adımına karşın iki gün önceki yazımda belirttiğim kanım değişmedi; akıllı bir hamle yaptı. Halkına dönüp "Karar sizin" dedi ve böylelikle üzerinden bir miktar yük attı. Referanduma gitmese de Yunanistan halkı neyle karşı karsıya olduğunu daha iyi anladı. Öte yandan muhalefete de önemli bir mesaj verdi; mevcut ekonomik paketin beraber omuzlanması gerektiğini ortaya koydu. Aksi takdirde, o paketi şimdiki muhalefet iktidar olup omuzlamak durumunda kalacak. Perşembe günü bu köşede çıkan yazımda sanıyorum tek yanılgım [Devamı]