Arşiv

  • Temmuz 2024 (1)
  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)

    Kararsız Avrupa İsviçre'yi imandan ediyor
    Güven Sak, Dr. 01 Haziran 2012
    İsviçreliler de olup bitenlerden, Avrupa Birliği'nin likidite dökerek vaziyeti idare etmesinden rahatsızlar. Buyurun buradan yakın: İsviçre de Çin gibi oluyor. Yok, onlar bizim gibi toplumsal hayatın her alanında, sağlıkta, basın hürriyetinde, ifade özgürlüğünde 1930’ların devletçiliğine geri döndükleri için Çin gibi olmuyorlar. Orada öyle, 1930’ların devletçilerinin bile akıl edemediği, “Gerekirse biz çocukları ailelerden alıp, kendimiz büyütürüz” gibi laflar edebilen sağlık bakanları filan bulunmuyor. Kimse çıkıp, “Sen önce bir yetiştirme yurtlarına bakıver bir zahmet. Onlar faydalı yurttaşlar oldu, şimdi sıra yenilerine mi geldi?” filan demeyi de akıl etmiyor. Ama bakın, bu günlerde, dünya yeni bir Euro Bölgesi krizi beklentisi ile çalkanırken İsviçre, sermaye kontrolleri geti [Devamı]
    'Boş zamanı' doldurmanın tehlikeleri
    Fatih Özatay, Dr. 31 Mayıs 2012
    Boş zaman'a yanlış açıdan yaklaşmak, Türkiye'nin memnun olmadığımız eğitim kalitesi açısından bile önemli bir hasar yaratabilir. Öğretmenlerin ‘boş zamanları’ ile uğraşılmasının, konuya yaklaştığınız açıya bağlı olarak yararlı olması da mümkün, çok zararlı olması da. Yararlı bir bakış açısı şuydu ve salı günü ele almıştım: Okullar yaz tatiline girdikten sonra ortaya çıkan zamanın bir kısmı eğitim ordusunun kalitesinin yükseltilmesi için kullanılabilirdi. Buna karşılık, özellikle eğitim-öğretim dönemi içindeki ‘boş zaman’ sanılan süreyi kelimenin tam anlamıyla boş zaman olarak kabul edip ona göre politika geliştirilmesinin çok büyük zararları olabilir. Bunu göstermenin en kestirme yolu, şu ‘boş zaman’ meselesini üniversite öğretim üyeleri üzerinden anlatmak. [Devamı]
    Nasıl 'eğlence' ise
    Fatih Özatay, Dr. 30 Mayıs 2012
    2004-2009 yılları arasında Yunanistan'ı yöneten, hükümeti kuran siyasi parti Yeni Demokrasi Partisi idi. Kostas Karamanlis'in başındaki parti Ekim 2009'da seçimi kaybedince hükümeti PASOK kurdu. [Devamı]
    Öğretmenler ve boş zaman
    Fatih Özatay, Dr. 29 Mayıs 2012
    Daha iyi eğitim için yetişmiş öğretmenler ve öğretim üyeleri gerekiyor. Her iki grubun 'boş zamanlarına' bu açıdan bakmak gerek. Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme oranı, farklı bir ifadeyle potansiyel büyüme oranı yüzde 4,5-5 arasında bir yerde. Zenginlerle aramızdaki kişi başına gelir farklılığını kapatmaya yetmediği için hoşnut değiliz bu orandan. İktisat kuramı, bir ülkenin işgücü ne kadar nitelikli ise -diğer belirleyici unsurlar aynı kalmak üzere- o ülkenin potansiyel büyüme oranının o kadar yüksek olacağını söylüyor. Daha nitelikli bir işgücüne ulaşmanın yolu ise elbette daha iyi bir eğitimden geçiyor. Sadece ilk, orta ve yüksek eğitim değil. Aynı zamanda daha iyi okulöncesi, okul sonrası ve işbaşında eğitim de. [Devamı]
    TTK'ya uyumun maliyeti 6 milyarı aşar mı?
    Güven Sak, Dr. 29 Mayıs 2012
    Türkiye, küçük şirketler üzerindeki kamuyu aydınlatma yükümlülüklerini TTK ile arttırırken Amerika hafifletmektedir. Yasaya uymanın maliyeti ne kadar düşük olursa, o yasa o kadar rahat uygulanır. Uyum maliyeti arttıkça yasaya direnç de artar. Ben son günlerdeki Türk Ticaret Kanunu (TTK) tartışmalarına, bu nimet külfet dengesi açısından bakma eğilimindeyim. TTK iyidir. Peki, bu iyilik getirdiği külfete göre nasıldır? Hangi tür şirketleri daha yüksek bir külfet beklemektedir? Ortam buna uygun mudur? [Devamı]
    Türkler neden hala İngilizce konuşamamaktadır?
    Güven Sak, Dr. 26 Mayıs 2012
    Diplomatlar geçmişle bugünü karşılaştırma konusunda oldukça iyidir. Özellikle de aynı ülkeye birden fazla kez atandılarsa... Geçenlerde Ankara’da görev yapmakta olan ve yirmi yıl önce de Ankara’da çalışmış bir yabancı diplomatla sohbet ediyordum. İlk kez atandığı zamandan bu yana Türkiye’nin sağladığı ilerlemeden, Ankara’nın bugün nasıl daha medeni olduğundan ve Ankaralıların nasıl daha kendine güvenli olduklarından bahsetti. [Devamı]
    Çıkacak çivi de kalmayacak bu gidişle
    Fatih Özatay, Dr. 26 Mayıs 2012
    "Koyuversinler gitsin; ECB bassın parayı, tüm vadesi gelen borcu -hangi ülkenin olursa olsun- ödesin." İspanya Başbakanı Mariona Rajoy, Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) göreve çağırmış. Görev şu: Borçlanma maliyetleri diğer Avrupa ülkelerine göre oldukça yüksek olan ülkelerin borçlanma maliyetlerini düşürmek üzere, ECB’nin bu ülkelerin tahvillerinden satın almasını istemiş. Yani ECB para basacak ve bu tahvilleri alacak. [Devamı]
    Nedir bu 49'un hikmeti?
    Güven Sak, Dr. 25 Mayıs 2012
    Fransa'da 49 çalışanı olan şirketlerin bir bölümü bir tane daha çalışan edinip, çalışan sayısını elliye çıkarmamaya özen gösteriyor. Haber geçenlerde Bloomberg Businessweek dergisindeydi. Buna göre, Fransa’da 49 çalışanı olan firmaların sayısı 50 çalışanı olanlardan 2,4 kat daha fazlaydı. Şirketlerin bir bölümü bir tane daha çalışan edinip, çalışan sayısını elliye çıkarmamaya özen gösteriyordu. Neden böyle yapıyorlardı? Elbette bir dizi işgücü piyasası düzenlemesinin yapılma biçimi nedeniyle böyle davranıyorlardı. Buna göre, elli çalışanı olan firmaların işçi konseyleri kurması gerekiyordu. Kurulan bu işçi konseylerine şirketin yönetimi ile ilgili konularda hesap vermek gerekiyordu. Kırk dokuz sayısının yasalardan kaynaklanan bir hikmeti vardı. Haberi okuduktan sonra bakın neler [Devamı]
    Aman dikkat: Malzeme yorgunluğu neyin olmasın
    Fatih Özatay, Dr. 24 Mayıs 2012
    Sık kullanım nedeniyle politika aracımız (malzememiz) umarım malzeme yorgunluğuna ya da metal yorgunluğuna uğramaz. Her şey nasıl başlamıştı? Küresel kriz öncesinde çoğu ülkede fiyat istikrarı çoktan sağlanmıştı. Bazı ülkelerde ise enflasyon düzeyleri oldukça düşmüş, böylelikle fiyat istikrarının sağlanmasına az kalmıştı. Oysa küresel finansal kriz çıktı. Fiyat istikrarına karşın çıktı. Alınan ders açıktı: Salt fiyat istikrarına odaklanmak sorunları çözmüyordu. [Devamı]
    Notun öneminin kalmaması için
    Fatih Özatay, Dr. 23 Mayıs 2012
    Kredi notu veren kurumlar küresel krizle birlikte çok büyük bir itibar kaybına uğradılar. En yüksek nota değer gördükleri şirketlerin ve bankaların çıkardıkları tahvillerin değerleri yerlerde süründü kriz sırasında. O tahvilleri vaktiyle satın almış olanlar kelimenin tam anlamıyla perişan oldular. Çok yüksek notlu ülkeler batmanın eşiğine geldiler. Yüksek notlu finansal kurumlardan ise batanlar oldu. Böylelikle kredi notu veren kurumların işlerini son derece kötü yaptıkları ortaya çıktı. Geçmiş performansları kötü olunca, bu kurumların bugünlerde işlerini daha iyi yaptıklarından insan elbette şüphe duyuyor. [Devamı]