Arşiv

  • Temmuz 2024 (1)
  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)

    Kârı bana kalsın, zararı millet üstlensin
    Güven Sak, Dr. 28 Nisan 2014
    Geçen hafta İsmet Özkul hazine garantilerinin kapsamının nasıl birdenbire genişletildiğini yazdı. Ben şimdi hiç ayrıntısına değinmeyeyim. Hükümetimiz, yap-işlet-devret (YİD) kapsamında başlattığı ve de başlatacağı projelerde, projeyi gerçekleştirmek için alınacak borçlara sınırsız-sorumsuz hazine garantisi vermeye karar erdi. Hazine düzenlemeyi geçenlerde yaptı. Aslında ben sosyal getirisi finansal getirisinden fazla olan YİD projelerinde kamu garantileri verilebileceğini düşünüyorum. Problem nerede? Siz bu üçüncü köprü, üçüncü havaalanı için yapılmış bir iktisadi ya da sosyal getiri hesabı gördünüz mü? Hani o, “üzerinden şunlar-bunlar geçecek çok yararı olacak çok”un ötesinde somut bir hesap yani. Ben görmedim. Zaten hesapsızdılar, şimdi daha da hesapsız olacaklar. Ben bu son [Devamı]
    'Küçük' sorunlar (2)
    Fatih Özatay, Dr. 26 Nisan 2014
    Soru şu: Türkçe yazılan ders kitapları böyle bir hakemlik sürecinden geçiyor mu? Bildiğim kadarıyla hiçbir yayınevi taslaklarını hakemlere yollamıyor. Türkçe yazılmış üniversite ders kitaplarındaki kalite sorunundan söz ediyordum salı günü; devam ediyorum. Kalitesiz kitapların gözden düşmesi için kaliteli kitapların yazılmasını teşvik etmek gerekiyor. Açayım.Basılmadan önce çok sayıda süzgeçten geçmesini sağlamak gerekiyor ders kitaplarının. İlk süzgeç elbette akademik olmalı. Mesela bilimsel dergilerde bir çalışmanızı yayınlatmak istiyorsanız zorlu bir süreci göze almalısınız. Önce editörün süzgecinden geçecek. Editör çalışmanızı dergiye uygun bulmazsa süreç sona erecek. Çalışmayı derginin yayın politikasına uygun buluyorsa değerlendirmek üzere genellikle iki hakem atıyor editör. Bu hakem [Devamı]
    Keşke bu hazine garantileri ile uçak filan yapacak olsaydık
    Güven Sak, Dr. 25 Nisan 2014
    Çin'de kamu büyük inşaat da yapıyor, ama havacılık endüstrisi gelişsin diye inşaat yapıyor. Biz inşaat olsun diye inşaat yapıyoruz. Kamu-özel sektör ortaklığı projelerini yürüten şirketlerin borçlarının herhangi bir limite tabi olmaksızın Hazine tarafından üstlenilebileceğine ilişkin bir düzenleme yapıldı. Öncelikle ben Hazine Garantisi işinden korkarım. Böyle şarta bağlı yükümlülükler benim kuşağım için, aynı Almanların enflasyon korkusu gibidir. Ama doğrusu ya, bu konudaki düzenlemeyi duyduğumdan beri, bir başka açıdan daha üzüntü duyuyorum. Şimdi sorayım size: Biz bu hazine garantileri ile ne yapacağız? Keşke uçak filan yapacak olsaydık. Havacılık endüstrisini geliştirecek olsaydık. Ama öyle olmayacak. Ne yapacağız? İnşaat. Öyle inovasyon sürecine, sanayinin gelişmesine katkıda bulunaca [Devamı]
    İstihbaratın siyasallaşması ve objektiflik
    Nihat Ali Özcan, Dr. 25 Nisan 2014
    İstihbaratın siyasallaşması, istihbarat disiplinin temel konularından birisidir. Siyasallaşan istihbarat, siyasi karar alıcıları “stratejik sürprizlerden” koruyamaz. Siyasi liderler eksik, hatalı ve objektif olmayan istihbaratı esas alan kararları ile önemli hatalar yapabilirler. Açıkgöz profesyoneller Bazı siyasi liderler isteyerek veya farkında olmadan istihbaratı siyasallaştırabilirler. Kendi kararlarını doğrulayacak, destekleyecek istihbarat üretilmesi için teşkilata doğrudan ya da dolaylı mesaj verirler. Profesyonel istihbaratçılar bu mesajı hemen alırlar. Gereğini de profesyonelce yerine getirirler. Ne işitmek istiyorlarsa onu “gerçek bu” ambalajında sunarlar. Objektif olmak/olmamak Oysa istihbaratçı işi gereği “objektif” ve önyargılardan arınmış olmalıdır. Onun her zaman [Devamı]
    Avrupa, Türkiye’nin kaderidir
    Güven Sak, Dr. 24 Nisan 2014
    Ben, kurucu atalarımıza büyük bir teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. İyi ki, Türklerin gözü hep Avrupa’ya, batı sınırlarına dönük olmuş. İyi ki, hep Batı’ya doğru ilerlemişiz. İyi ki, Bosna imparatorluğa Kayseri’den önce katılmış. Kurucu atalarımızın hep bir bildiği varmış. Coğrafya, bir ülkenin kaderidir. Türkiye’nin de kaderi olmuştur. Türkiye, Avrupa’nın parçasıdır. Siz şimdi heyecana kapılıp, “Atalarımızın izinden gitmeyi sürdürelim, Batıya doğru yola devam edip, Amerika’ya ulaşalım” diyenlere bakmayın. Avrupa, Türkiye’nin kaderidir. Türkiye’yi Amerika’ya taşımak mümkün değildir. Kanaatim şudur: Türkiye, Avrupa’da olmasaydı, bugün orta teknolojili bir sanayi ülkesi olamazdı. Bugün dert ettiğimize benzer dertlerimiz olmazdı. Nasıl yüksek teknolojili bir sanayi ülkesi ol [Devamı]
    Saydamlığın önemi
    Fatih Özatay, Dr. 24 Nisan 2014
    TED Üniversitesi öğretim üyelerinin çalışmasında bizim Merkez Bankası'nın saydamlık açısından yerinin hiç de fena olmadığı ortaya çıkıyor. Bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplanacak. Kısa vadeli faizler, zorunlu karşılık oranları ve rezerv opsiyon mekanizmasına ilişkin kararlar alacak. Belki mevcut durumu değiştirmeyecek belki de bazı değişiklikler yapacak. “Hoca, sağ ol malumu ilan ettin; zaten başka alternatif mi var?” diye sorarsanız elbette haklısınız. Cevabım şu: Zaten yazımın da Merkez Bankası’nın bugünkü kararları ile bir ilgisi yok; başlangıç cümlesi sadece gündemden ‘kopmadığımı’ (artık nasıl kopmamak ise) göstermek için. Ama durun, yazımın genel olarak para politikasıyla çok yakından ilişkisi var. Buyurun, nasıl var, bir bakın.TED Üniversitesi öğretim üyesi Nergis Din [Devamı]
    Eskiden olsa ben bundan daha çok korkardım
    Güven Sak, Dr. 22 Nisan 2014
    Bizim kuşağın Hazine garantisi lafından korkmasının nedeni, Almanların hala 1930'ların enflasyonunu hatırlayıp, enflasyondan korkması gibidir. Ben 1960’lı yılların başında doğdum. 1980’li yılların başlarında kamuda çalışmaya başladım. 1990’lı yılları yaşayarak öğrendim. Bizim kuşak “Hazine garantisi” lafını hiç sevmez. Birincisi, şarta bağlı yükümlülük kötüdür. Bir bakarsınız, kamu borç stokunu uçuruvermiş, siz bakakalmışsınız. Dün gördük. İkincisi ise tarihten gelen bir sebeptir, bugün anlatayım. Geçen hafta haberi hep birlikte duyduk. Kamu-özel sektör ortaklığı ile yapılacak büyük projelere kamu bundan böyle “Hazine garantisi” verebilecekmiş. Hazine garantisi vardı, şimdi sanki genişliyor gibi geldi bana. Bunların yıllık bir bütçe limiti olacakmış. Ayrıca toplam verilen garanti tutarı yı [Devamı]
    'Küçük' sorunlar (1)
    Fatih Özatay, Dr. 22 Nisan 2014
    Kitap yazmayı prestijli bir iş haline getirebilmek de gerekiyor. 'De' değil hatta 'öncelikle' bu prestij meselesi önemli. Çok kötü üniversite ders kitapları var. Evet, sadece ‘kötü’ değil ‘çok kötü’. Sağ olsunlar öğretim üyeleri davet ediyorlar; çeşitli üniversitelerde konuşmalar yapıyorum. Böylelikle Türkiye’nin çok farklı üniversitelerini görme ve meslektaşlarla sohbet etmek fırsatım oluyor. Meslektaş sohbetlerinde çok sık yakınılan bir sorun olarak beliriyor ‘çok kötü kitap’ sorunu. Dikkat ederseniz ‘damardan’ geleceğimiz ile ilgili bir sorun bu. Beşeri sermayemizin niteliğini yakından ilgilendiriyor. Bu sorunun çözümünü sağlayacak adımların atılması müthiş bir çaba ve kaynak gerektirmiyor. Ancak olmuyor; öğrenciler çoğu zaman bu kitapların ‘bilgi’ bombardımanı altında kalıyorlar. Yazık [Devamı]
    Örtülü operasyonlar cevap bekleyen sorular
    Nihat Ali Özcan, Dr. 22 Nisan 2014
    Milli İstihba-rat Teşkilatı’nın yapısını güçlendiren, yeni görevler veren ve mali imkânlar sağlayan yasa TBMM’den geçti. Cumhurbaşkanı Gül’ün imzası bekleniyor.   Yasa farklı açılardan ele alınabilir. Güvenlik, hukuk, kurumlar arası ilişkiler, dış ve iç politika gibi. İstihbarat disiplini açısından ele alındığında ise değişikliklerin ve yeni görevlerin Türkiye ve MİT için bir dönüm noktası olduğunu söyleyebiliriz. Yeni yasa, MİT’e istihbarat üretmek için ihtiyaç duyduğu bilgi ve verilere daha kolay ulaşabileceği düzenlemeler getiriyor. Yine kurumu, çalışanlarını istihbarata karşı koyma konularında tahkim ediyor. Ayrıca, bazı önemli eksiklikleri olsa da denetim yollarını açıyor. Son olarak pahalı bir devlet faaliyeti olan istihbarat üretimine yeni ve önemli mali kaynak sağlıyor.    [Devamı]
    Kore özgürleştikçe zenginleşti
    Güven Sak, Dr. 21 Nisan 2014
    Dünyamız ilginç bir yer. Yerküre üzerinde, aynı anda, hem açlıkla hem de obezite ile mücadele programları yürütülüyor. Hepsine ayrı ayrı milyarlarca dolar harcanıyor. Sayısı 7 milyara varan türümüzün bir bölümü yiyecek gıda maddesi bulamadığı için açlıktan ölüyor. Bir diğer bölümü fazla yediği için sürekli şişmanlıyor ve de obez oluyor. İlaç faturası kabarıyor, ölüyor. Böyle bakınca garip duruyor. Ama hakikat bu. Uzaydan biri gelip de baksa, ne yaptığımızı görse, herhalde, “Bu dünyalılar çılgın” derdi. “Gezegen onlara, hepsinin rahat yaşayabilmesi için gereken gıdayı sürekli sağlıyor. Ama bir bölümü az, bir bölümü de çok yemekten ölüyor” [Devamı]