Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Enflasyona bir de bu pencereden bakın
    Fatih Özatay, Dr. 04 Nisan 2013
    Taammüden kuru arttırarak kazanılan rekabet gücü kalıcı olmuyor. Bu süreçte yaratılan enflasyonla uçup gidiyor. Veri bombardımanı sürüyor. Dün mart ayı enflasyonu açıklandı. Gerçi 2011’in ilk üç ayında başlayan süreçte büyüme oranımız sürekli daha düşük değerler aldığı için asıl merak konusu hep büyüme oldu. Söz konusu baş aşağıya gidiş ne zaman sona erecek? Toparlanma başladı mı? 2013 için hedeflenen yüzde 4 büyüme oranına ulaşılabilir mi? Bu soruların yanıtını aradık, arıyoruz. Olsun, enflasyon ihmal etmeye gelmez. Asıl ihmal etmemesi gerekenler onu ikinci plana itebilirler ya da aldıkları kararlar ve yaptıkları açıklamalar çerçevesinde bu izlenimi verebilirler. Hiç olmazsa köşe yazılarında bizler enflasyonu ihmal etmeyelim. Enflasyonda katılık Önce mart ayına ilişkin verilerde dikkatimi [Devamı]
    Büyümede son durum
    Fatih Özatay, Dr. 03 Nisan 2013
    Geride bıraktığımız yılın sonunda 2013'e ilişkin tahminlerimi vermiştim. Bu tahminler üç faklı senaryoya dayanıyordu. Temel senaryonun en önemli unsurları, Avrupa'daki mevcut durumun kötüleşmemesi ve ABD'nin mali uçuruma düşmemesiydi. Ayrıca iki önemli ihracat pazarımız olan Avrupa ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerinde büyüme IMF öngörülerindeki gibi olacaktı. Yurtiçinde ise kredi artış oranı o zamanlar daha kesin bir üst sınır olarak ilan edilen yüzde 15 ile sınırlanacaktı. Bu koşullar altında, aralık ayındaki bilgilerimiz çerçevesinde 2013'te ekonomimizin yüzde 4 düzeyinde büyümesi oldukça makul görünüyordu. Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) gerçekleşmelerini dün öğrendik. 2011 yılında yüzde 8.8 olan büyüme oranımız 2012'de yüzde 2.2'ye düştü. Bu düşüş, 2011'in ilk çeyr [Devamı]
    2012'de sadece yüzde 2,2 oranında büyüdük
    Fatih Özatay, Dr. 02 Nisan 2013
    Sürdürülebilir büyüme oranımızın yüzde 4,5-5 arasında olduğunu düşünüyorduk; bu düzey düşüyor mu? Gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) gerçekleşmelerini dün öğrendik. 2011 yılında yüzde 8,8 olan büyüme oranımız 2012’de yüzde 2,2’ye düştü. Bir sürpriz değil. 2011’in sonuna doğru bu köşede yer alan bir dizi yazıda, çeşitli senaryolar vermiş ve makro göstergelerin nasıl gelişebileceğini tartışmıştım. En makul senaryoda, 2012 büyüme oranı yüzde 1-3 aralığında çıkıyordu. Yılın ilk üç ayının GSYH verilerinin belli olmasından sonra da yine bu köşede, mevcut kapasite kullanım oranı, reel kesim güven endeksi, kredi artış oranı, sanayi üretimi ve ihracat verileri ışığında yüzde 2,2-2,3 dolaylarında bir büyüme oranının gerçekleşebileceği öngörüsü yer aldı. GSYH’ye ilişkin saptamalarım şöyle: B [Devamı]
    Sorunun dayattığı kur politikası sorunu arttırıyor
    Fatih Özatay, Dr. 30 Mart 2013
    Sadece tüketim ve tasarruf kararları değil, yatırım yapma kararları da etkileniyor kurdan. Araya Para Politikası Kurulu kararları girmeden önce önemli bir ekonomik hastalıktan söz ediyordum: Döviz cinsinden yükümlülüklerin döviz cinsinden alacaklara kıyasla çok fazla olması. Ekonomi politikası seçeneklerini son derece kısıtlayan bir hastalık bu. Geçen hafta salı ve perşembe iki örnek vermiştim bu kısıta ilişkin. Sıra bir diğerinde. Böyle bir ekonomide kur çok önemli bir değişken haline geliyor. Sadece ihracat ve ithalat için değil. Ekonomik birimler gelirlerinin ne kadarını tasarruf edeceklerine karar verirken kura bakıyorlar. Mesela, belki o anda kur onların ithal bir otomobil almaları için elverişli düzeyde. Şimdi tasarruf yapıp sonra o otomobili almak yerine şimdi tüketmeye [Devamı]
    Zorunlu karşılık oranı her an 'ters köşeye' yatırabilir
    Fatih Özatay, Dr. 28 Mart 2013
    Salı günkü PPK kararının gerekçesi doğruysa PPK'nın zorunlu karşılık oranlarını arttırmaması da doğru. Salı günü açıkça yazdım. Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) kararına ilişkin beklentim, son gelişmelerin yeni bir büyüme sürecinin başladığı yönünde yorumlanması halinde zorunlu karşılık oranlarının ılımlı bir biçimde yükseltileceği, başlamadığı yönünde yorumlanması halinde ise zorunlu karşılık oranlarının arttırılmayacağı şeklindeydi. Ayrıca ne faiz koridorunda ne de politika faizinde indirime gidilmesini bekliyordum. PPK zorunlu karşılık oranlarını değiştirmedi. Buna karşılık, faiz koridorunun üst sınırını bir puan aşağıya indirdi. [Devamı]
    Para Politikası Kurulu'nun dünkü kararları
    Fatih Özatay, Dr. 27 Mart 2013
    Merkez Bankası'nın (MB) yürüttüğü para politikası kararlarını alan Para Politikası Kurulu (PPK) mart ayı toplantısını dün yaptı. Beklentim, aşağıda tartışacağım gibi son gelişmelerin yeni bir büyüme sürecinin başladığı yönünde yorumlanması halinde zorunlu karşılık oranlarının ılımlı bir biçimde yükseltilmesi, başlamadığı yönünde yorumlanması halinde ise karşılık oranlarının artırılmaması yönündeydi. Ayrıca, ne faiz koridorunda ne de politika faizinde indirime gidilmesini bekliyordum. PPK zorunlu karşılık oranlarını değiştirmedi. Buna karşılık, faiz koridorunun üst sınırını bir puan aşağıya indirdi. Neden böyle bir karar alındı? MB enflasyon açısından kendini rahat hissediyor. Hampetrol fiyatlarındaki artış eğilimi durdu. Temel enflasyon zaten yüzde 6'nın altında. MB, enflasy [Devamı]
    PPK ne karar alabilir?
    Fatih Özatay, Dr. 26 Mart 2013
    Enflasyon ve kura ilişkin yaptığım değerlendirmeler ışığında faizlerde bir değişiklik öngörmüyorum. Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplanıyor. Ne tür bir karar alabilir PPK? Liranın reel değeri: Şubat ayında reel kur endeksi 119,7 düzeyindeydi. MB, endeks 120’yi aşınca müdahale edeceğini açıklamıştı. 125’i aşıp 130’a doğru yönlendiğinde ise müdahalenin dozu artacaktı. Öte yandan, yarısı euro, yarısı dolardan oluşan döviz sepetinin lira değeri, martta şubata göre yüzde 0,5 düzeyinde arttı. Mart enflasyonu geçen yılki düzeyinde kalırsa kurdaki artış enflasyonun üzerinde olacak. Reel kur endeksine giren ülkelerdeki enflasyonu dikkate almasak bile, liranın az da olsa reel olarak değer kaybettiği anlaşılıyor mart ayının bugüne kadar olan kısmında. Bir de o ülkele [Devamı]
    Ilımlı bir toparlanmanın başlayıp başlamadığı şüpheli
    Fatih Özatay, Dr. 23 Mart 2013
    Yılın ilk çeyreğinde ekonomimizin ılımlı da olsa toparlanmaya başladığına dair hâlâ belirgin bir emare yok. Türkiye’nin döviz cinsinden yükümlülükleri ile alacakları arasında giderek açılan farka ilişkin bir diziye başlamıştım. Bugün ara veriyorum. Dün iki önemli veri açıklandı: Mart ayına ait kapasite kullanım oranı ve reel kesim güven endeksi. Kapasite kullanım oranındaki (KKO) hareketler sanayi üretimindeki hareketlere ve dolayısıyla büyüme oranımıza ilişkin önemli ipuçları veriyor. Reel kesim güven endeksindeki değişimler ise özel yatırım hareketlerinin nasıl şekilleneceğini anlamamıza yardımcı oluyor. İkna edici değil Takvim etkisinden arındırılmış (çalışma günlerine göre düzeltilmiş) sanayi üretiminin yıllık artış oranı 2011’in ilk çeyreğinde yüzde 14,9 gibi çok yüksek [Devamı]
    Döviz açık pozisyonunun getirdiği kısıtlar
    Fatih Özatay, Dr. 21 Mart 2013
    Ekonomide döviz açık pozisyonu olduğu için aşırı kur artışıyla bilançolar bozulacak ve büyüme oranı düşecek. Döviz cinsinden yükümlülüklerin, döviz cinsinden alacaklardan çok fazla olduğu ekonomilerin sorunları üzerinde durmaya devam ediyorum. Bu ekonomik hastalık, politika seçeneklerinizi sınırlıyor. Mesela, enflasyonu düşürmeye çalışan bir para politikasının yanı sıra ülkenin rekabet gücünü korumak için paranızın reel değerini de gözetecek bir para politikası uyguluyorsunuz diyelim. [Devamı]
    Net uluslararası yatırım pozisyonu açılıyor
    Fatih Özatay, Dr. 20 Mart 2013
    Merkez Bankası, Türkiye'nin uluslararası net yatırım pozisyonunu, yani dış varlıkları ile dış yükümlülükleri arasındaki farkı düzenli olarak yayınlıyor. Bu fark dış yükümlülükler lehine gelişiyor. Farklı bir ifadeyle, dış varlıklarımız dış yükümlülüklerimizin oldukça gerisinde kalıyor. Döviz kurundaki oynamalar bu nedenle Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkiler yapıyor. 2000 yılı sonunda uluslararası net yatırım pozisyonumuz eksi 98.3 milyar dolarmış. 2001 krizi ile birlikte 13 milyar dolar azalıyor. 2007 sonunda eksi 314 milyar dolar kadar net pozisyonumuz. Küresel krizin şiddetlenmesiyle birlikte 2008 yılı sonunda 114 milyar dolar azalıyor. İster biz yaratalım ister başkaları yaratsın, sonuçta kriz dönemlerinde net yatırım pozisyon açığımız önemli ölçüde kapanıyor. Farklı [Devamı]