Arşiv

  • Haziran 2024 (14)
  • Mayıs 2024 (16)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)

    Bir bu eksikti..
    Fatih Özatay, Dr. 02 Ekim 2013
    Finansal piyasalarda gerginliğin arttığı dönemlerde bizim gibi ülkelere gelen net sermaye (net dış borç) miktarında azalma oluyor. Gerginlik artarsa bu azalma şiddetleniyor; giren sermaye, çıkan sermayenin altına düşebiliyor. Böyle bir durum hemen kendini faiz ve kur yükselişi olarak gösteriyor. Arkasından da yurtiçinde açılan kredi miktarı uzun dönemli eğiliminin altına düşüyor. [Devamı]
    Biz sana ne ettik ki be Ezop?
    Fatih Özatay, Dr. 01 Ekim 2013
    Şimdilerde ABD'ye ilişkin yeni gerginlik kaynağı, 'işlerin rayından çıkması' kategorisinden. Sürekli olumsuzlukları görmemekte ruh sağlığı açısından yarar var. İspanya’daki ya da Yunanistan’daki yüksek işsizlik oranlarına, işini kaybedenlere, mezun olup bir türlü çalışacak iş bulamayan gençlere üzülüyor insan elbette. Ama Avrupa’daki krizin oldukça eğlenceli tarafları olduğunu da kabul etmek gerekiyor. (Şimdilik) ‘vardı’ demek daha doğru; bir süredir oralardan ses çıkmıyor. [Devamı]
    Olmayan lobiyi gündeme getirip rant lobisine göz yummak
    Fatih Özatay, Dr. 28 Eylül 2013
    Rant peşinde koşmanın bunca özendirilmesi ve rantın vergilendirilmemesi, potansiyel büyüme oranımızın ileride düşmesi riskini arttırıyor. Sağda solda çok büyük arazi rantları var. Bir bakıyorsunuz sanayici, bırakın araştırma-geliştirmeye kaynak ayırmayı, işletmesini kapatıyor ya da günün şartlarına göre onu yenilemiyor; inşaatçı olup çıkıyor. Geçenlerde önemli bir kentin belediye başkanı, üzerinde büyük tartışma kopan bir yolun yapılmasını savunurken, yolun geçeceği mahallede arsa değerlerinin nasıl da artacağını ballandırarak anlatıyordu.  Potansiyel büyüme ya da aynı anlama gelen sürdürülebilir büyüme önemli bir kavram. Rant peşinde koşmanın bunca özendirilmesi ve rantın vergilendirilmemesi, potansiyel büyüme oranımızın ileride düşmesi riskini arttırıyor. Kaldı ki son yıllard [Devamı]
    Bir demet gariplik
    Fatih Özatay, Dr. 26 Eylül 2013
    İlk yedi aydaki altın ithalatımız neredeyse makine-teçhizat ithalatımız kadar! Altın ithalatı ile mi büyüyeceğiz? Giderek daha bir ‘garip’ ekonomi olmaya başladık. Bugün, dikkatimi çeken bazı gariplikleri liste halinde veriyorum. Bir ‘ön liste’ bu; başkaları da var şüphesiz. [Devamı]
    Finansal piyasalara rağmen…
    Fatih Özatay, Dr. 25 Eylül 2013
    Önümüzdeki birkaç yılın önemli ekonomik gündem maddelerinin başında büyüme ve işsizlik oranı gelecek. Her ikisi açısından da bir süredir işler pek istenildiği gibi gitmiyor. İşsizlik oranı küresel kriz öncesinde katılık gösterdiği yüzde 10 oranına yaklaşma emareleri gösteriyor: Son veri haziran dönemi için ve yüzde 9.7’ye işaret ediyor. Asıl bozulma görüntüsü büyüme oranında. Geçmiş dönemlerle kısa bir karşılaştırma bile performanstaki kötüleşmeyi açıkça ortaya koyuyor. [Devamı]
    Boş övünme (n+1): 'N' başarılı ülke
    Fatih Özatay, Dr. 24 Eylül 2013
    Boş övünmeyi bir tarafa bırakıp sevimsiz gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor. Çözüm süreci ancak böyle başlayabilir çünkü. Şimdi sıkı durun. 1990’dan bu yana geçen süreyi üçe ayırayım: 2002 ve öncesindeki yıllar, 2003-2007 ve 2008-2012. Milli gelirimize oranla en fazla net dış borçlanma gerçekleştirdiğimiz, yani yeni bulduğumuz dış borç ile geri ödediğimiz arasındaki farkın en fazla olduğu dönem hangisi biliyor musunuz? 2008-2012 dönemi. Peki, fert başına milli gelirimizin en düşük oranda arttığı dönem hangisi? Yine aynısı!  2008 ile başlayan 2012 ile biten dönemde net dış finansmanın milli gelire oranı yüzde 6,2. 2013’ün ilk iki çeyreğini de katarsak bu ortalama 6,8’e yükseliyor. Oysa 2003-2007 döneminin ortalaması yüzde 5,6. Dahası var: 2012 ve 2013 bu açıdan birer rekor teşkil edi [Devamı]
    Ve merkezi otorite buyurdu ki...
    Fatih Özatay, Dr. 21 Eylül 2013
    Diyelim ki Türkiye'de 100 tane ilahiyat fakültesi var. YÖK hepsinden bu ders için görüş istedi ve 99'u 'kaldırılsın' diye görüş verdi. 1980’lerin başları. Robert Frank, Cornell Üniversitesi’nde yeni bir seçimlik ders açmak istemektedir. Ders, o sıralarda filizlenmeye başlayan, iktisatla psikolojinin kesişme bölgesindeki ‘davranışsal iktisat’ üzerinedir. Ancak lisans öğrencilerinin böyle yeni bir alanın varlığından haberleri olmadığını bildiğinden, en azından dersi açabilmesini sağlayacak sayıda öğrencinin dersi seçmesi için ‘çekici’ bir ders ismi düşünmektedir.  Davranışsal iktisat alanında çalışanların temel uğraş konularının başında, insanların kararlarında üst üste yaptıkları benzer hataların nedenlerini anlamak ve bunun ekonomik sonuçlarını incelemek geliyor. Ekonomi teoris [Devamı]
    Normalleşmeye çalışmanın anormalliği
    Fatih Özatay, Dr. 19 Eylül 2013
    Peki, FED beklenen adımı atarsa, FED'e ilişkin tartışmalardan kurtulacak mıyız? Ne gezer! İleride, FED politikasına ilişkin iki ana tartışma konusu bizleri bekliyor. Normalleşme nasıl olur da anormal olur? Oluyormuş... Haftalardır ABD Merkez Bankası’nın (FED) atması beklenen adımlarla yatıp kalkıyoruz. FED’in kullandığı ‘dil’ çerçevesinde bu adımlar ‘normalleşme’ üstbaşlığı altında toplanıyor. Ama normalleşme süreci, en azından önemli bir kısmı, daha önce hiç yaşanmadı. Dolayısıyla, anormal bir durum. Çok dile getirilmese de bu anormalliğin dünyanın başına yeni belalar açma ihtimalinden korkuluyor. [Devamı]
    İki merkez bankası, iki karar
    Fatih Özatay, Dr. 18 Eylül 2013
    Dün Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu toplantısı vardı. Ayrıca ABD Merkez Bankası’nın (FED) tüm uluslararası finansal piyasaların odaklandığı toplantısı dün başladı, bugün de devam ediyor. [Devamı]
    Günlük ilişkiler yormadı mı?
    Fatih Özatay, Dr. 17 Eylül 2013
    Bu ülke, çok kıt olan beşeri sermayesinin bir kısmını 'üretim' sürecinin dışına çıkarmak için bir süre önce elinden geleni yapmış bir ülke. Teoman, ‘Zamparanın Ölümü’ şarkısında bir bar filozofunun ağzından “çok kadın hiç kadındır oğlum; yalnızlıktır sonu” diyor. Şarkı böyle; benim kabahatim yok. ‘Cinsiyetçi’ geldiyse ‘kadın’ sözcüğünün yerine ‘erkek’ ve ‘oğlum’un yerine ‘kızım’ sözcüklerini ya da ne bileyim mesela ‘sevgili/sevgilim’ sözcüklerini de koyabilirsiniz. ‘Çokluk-hiçlik’ ise yazar Romain Gary’denmiş... Günlük ilişki peşinde koşanlardan mısınız yoksa uzun dönemli bir ilişki mi istiyorsunuz? [Devamı]