Tarım istihdamına ne oluyor?
21 Ekim 2010
Tarladan alınan ürün artınca daha fazla mı eleman istihdam edilir? Mevsim etkisinden arındırılmış verilere göre temmuz dönemi işsizlik oranı yüzde 11.7 oldu. Son üç aydır işsizlik oranı bu düzeyde çakılı kaldı. Küresel kriz öncesinde işsizlik oranının en düşük olduğu ay nisan 2008 idi: Yüzde 10,0. Sonra bu oran hızla yükseldi ve Nisan 2009'da yüzde 14,8e çıktı. Kısacası, işsizlik oranında önemli bir azalma var, ancak bu oran hâlâ kriz öncesindeki düzeyinin 1,7 puan üzerinde ve son aylarda da kıpırdamıyor.
[Devamı]
Yüksek işsizlik sorunu
20 Ekim 2010
Küresel kriz döneminde istihdam verilerine ilişkin dikkat çekici bir özellik de tarım sektörünün istihdamında görülen hareketlerdi. Elimizde en son Temmuz 2010 verileri var. Karılaştırılabilir veriler ise en eski 2005 başına gidiyor. Temmuz ayları dikkate alındığında, 2005 yılından 2008 yılına tüm sektörlerde gerçekleşen istihdam artışı 1,15 milyon kişi. Buna karşın, aynı dönemde tarım sektörü istihdamı 465 bin kişi azalmış. Azalma önemli ölçüde 2006'da gerçekleşmiş. 2007 ve 2008'de kayda değer bir değişiklik yok tarım sektörü istihdamında.
[Devamı]
2003-2010, önceki elli yıldan farklı mı?
18 Ekim 2010
2003-2010 dönemindeki ortalama büyüme önceki 42 yıldaki büyüme ile aynı. Bu yıl yüzde 6,5 dolaylarında bir büyüme hızı tutturacağımızı düşünelim. Bu durumda 1960-2010 arasındaki elli yıllık dönemde ortalama büyüme hızımız yüzde 4,4 oluyor. Biraz geriye gidip dönemi 1950'den başlatırsam ortalama rakam yüzde 4,5'e çıkıyor.
[Devamı]
Statükoculuk kolay, marifet radikallikte
17 Ekim 2010
'An'a bakıp sevinebiliriz. Peki, son elli yıla bakarsak sevineceğimiz bir tablo var mı? 'Medyada Radikal Devrim'in ilk gününde insanın aklına şu soru geliyor: Türkiye Radikal'in medyada yapmaya soyunduğunu ekonomide yapmaya kalksaydı, ne yapması gerekirdi? Ama daha önce sorulması gereken şu: Gerçekten ekonomide bir devrime ihtiyacı var mı Türkiye'nin?
[Devamı]
Yeni bir seçim ekonomisi uygulama olanağı
14 Ekim 2010
Gelişmiş ülkeler küresel krize karşı 'çılgın' sayılabilecek parasal önlemler aldılar. Para bolluğu yarattılar ve faizleri çok düşük düzeylerde tuttular. Bunun sonucunda özellikle gelişmekte olan ülkelerin 'yükselen piyasa ekonomileri' olarak adlandırılanlarına bol miktarda kısa vadeli fon akmaya başladı.
[Devamı]
Hem kısa vadeli hem de geçici
13 Ekim 2010
Sermaye kontrollerine ilişkin son yıllarda yapılan çalışmalar, bu tür kontrollerin ülkelere gelen fonların vadesini değiştirmekte başarılı olduklarını gösteriyor. Kontroller sayesinde vade uzuyor. Öte yandan bu çalışmalar bu tür kontrollerin ulusal paraların değerlenmesini engellemekte pek de işe yaramadıkları sonucuna ulaşıyor.
[Devamı]
Geçici döviz girişlerine karşı yapılabilecekler
11 Ekim 2010
Gelişmiş ülkelerin yarattıkları para bolluğu ve faizleri çok düşük düzeylerde tutmaları, bizim gibi ülkelerin başına bela. Onların başımıza açtıkları dertleri, öyle anlaşılıyor ki bundan sonra daha sık tartışacağız. Bizim gibi ülkelere kısa vadeli fon girişlerini arttırıyor bu olgu.Tasarruf açığı veren ülkelerin, yatırım düzeylerini büyüme hızlarından feragat etmeyecek bir düzeyde tutmaları için tasarruf açıklarını kapatacak yeni tasarruf alanları bulmaları gerekiyor. Kısa vadede, bunu gerçekleştirmenin bir yolu, yabancıların tasarruflarını çekmek. Bu nedenle, tasarruf açığı olan ülkeler için bu tür fon akımlarını kısıtlayacak sermaye kontrollerine gidilmemesi gerektiği belirtiliyor.Şu sıralarda karşı karşıya kaldığımız döviz girişleri iki nedenle büyüme dostu fon girişleri sınıf
[Devamı]
Geçici-kalıcı döviz girişi ayrımına dikkat
10 Ekim 2010
Gelişmiş ülkelerde faizler çok düşük düzeylerde. Tablo 1'de bazı gelişmiş ülkeler ile Brezilya ve Türkiye'nin iki yıl vadeli devlet tahvillerinin getirileri var. Aradaki büyük fark çok açık. Gelişmiş ülkelerin on yıl vadeli tahvillerinin faizleri ise Japonya haricinde yüzde 2.3-2.9 aralığında. Japonya'nınki ise yüzde 0.9 düzeyinde.
[Devamı]
Ana ve temel enflasyon: Böyle de küsülmez ki
07 Ekim 2010
Bir süre öncesine kadar enflasyon rakamlarının açıklandığı günün özel bir önemi vardı benim için. Heyecanla yeni rakamları bekler, değerlendirmeye çalışırdım. 2001 krizi sonrasındaki yoğun enflasyonla mücadele döneminde Merkez Bankası'nda çalışmanın bende oluşturduğu bir 'meslek deformasyonuydu' herhalde. Neyse ki Merkez Bankası'dan ayrıldıktan sonra bu deformasyon zamanla azaldı. Küresel krizle birlikte ise tamamen ortadan kalktı. Yaş ilerledikçe insan zaten 'deforme' oluyor, aman, bir de meslek deformasyonu neyime gerek diye düşünmüş olmalıyım.
[Devamı]
TCMB'nin ilginç kararı
06 Ekim 2010
Son günlerde ekonomi politikasına ilişkin en hareketli kurum Merkez Bankası (TCMB). Peşi sıra ilginç kararlar açıklıyor.Önce bazı yanlış yorumlara neden olan faiz kararı geldi. Bankalardan borç alma faizini 0.25 puan indirdi. Bunun amacı, bankaları artık kendi aralarında daha çok işlem yapmaya itmekti. Ancak artık ekonomi açısından önemli olan kısa vadeli faiz, TCMB'nin repo ihaleleri yoluyla bankalara ödünç verdiği paranın faizi. Bunda bir değişiklik olmadı; TCMB, repo faizini yüzde 7 oranında sabit tuttu.Bu kararın ardından hala çok tartışılan zorunlu karşılık oranlarına ilişkin karar geldi. Lira cinsinden zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulaması durduruldu. Özellikle bu karar bankalar açısından sürpriz oldu. Bankaların topladıkları lira cinsi mevduat karşılığında TCMB'de t
[Devamı]